-Son-
Düşündüğümüz şeylerin yanlış olduğunu öğrendiğimizde önce afallarız. Gerçekliğini sorgularız. Bu zamana kadar yanılmış mıyım? Nasıl anlayamadım? Düşündüğümüz şey iyiyken aslında kötü olduğunu öğrenirsek, kabul etmeyiz. Kendi bildiğimizin doğru olduğunu söyleriz kendimize. Eğer düşündüğümüz şey kötü ve gerçekte iyi olduğunu öğreniyorsak da rüya gördüğümüzü düşünürüz.
Jiyong'da yağmurun altında koşarken böyle düşünüyordu. Bunların bir rüya olduğunu ve uyandığında her şeyin tekrar kötü olacağını.
Ama yüzüne çarpan yağmur gerçek hissettiriyordu, vücuduna değen soğuk hava oldukça gerçek hissettiriyordu.
Büyük binanın önüne geldiğinde nefes nefese kalmıştı. Ellerini dizine koydu ve ışığı yanan kata baktı. Kalbi hem buraya kadar koşmasının verdiği etkiyle, hem de okuduklarının etkisi ile oldukça hızlı atıyordu.
Orada oyalanmaya devam etmedi. Koşarak apartmana girdi. Merdivenleri ikişer üçer çıktığı için saniyeler içinde dairenin önüne varmıştı. Nefesi hala düzensizdi ama umursamadan zile bastı. Çocuğu görünce ne yapacağını bilmiyordu. Doğaçlama hareket edecekti.
Kapı yaşlı kadın tarafından açılınca derin bir nefes aldı. Kalbi göğüs kafesini zorluyordu.
"Yavrum bu halin ne?" kadın Jiyong'u kolundan tutup içeriye çekti.
"Seungri--" kadın gülümsedi.
"Odasında. --Ben komşuya gidiyorum." kadın açık olan kapıdan çıkmadan önce söyledi.
"Teşekkür ederim, efendim." eğildi.
"Bu şekilde durma üzerini değiştir." Jiyong kafa sallamak ile yetindi.
Kadın kapıyı kapatıp çıktığında, çocuğun odasına doğru ilerlemeye başladı. Kalbi kulağında atıyor gibiydi.
Kulpu kavradı ve beklemeden açıp içeriye girdi.
"J-Jiyong?" yatağın ucunda oturan çocuk, başını kapıdaki bedene çevirdi.
"Ne işin var burada?" Jiyong çocuğa doğru ilerlemeye başladı. Üzerine atlayıp zayıflamış bedeni sıkı sıkı sarmak istiyordu ama içinde ki bir şey yavaş olmasını söylüyordu.
"Okudun değil mi?" çocuk bakışlarını ayaklarına indirdi.
"Üzgünüm ama böyle olmak zorunda."
"Hayır." dedi adam. Çocuğun tam karşında, ayakta duruyordu.
"Değil. Bunu bana sordun mu? Tanrı aşkına Seungri! Bu kadar zamandır ne haldeyim biliyor musun!?" Jiyong'un sesi sonlara doğru yükseldi. Seungri başını biraz daha eğdi.
"Benden nefret ettiğini düşündüm. Beni suçladığını düşündüm." sesi biraz daha sakin çıkmıştı. Ellerini saçlarına atmış sarı tutamları çekiştiriyordu.
"Umurumda mı sanıyorsun!? Seni her halinle seviyorum." çocuğa doğru bir adım attı. O anda bakışları kesişti.
"Biliyorum!" Seungi çatlayan sesiyle bağırdı.
"İşte bu yüzden yaptım! Hayatını mahvetmene göz yumamazdım. Anlıyor musun!?" Jiyong, Seungri'nin önünde dizlerini kırarak oturdu. Elleri çocuğun yanaklarını kavradı ve ıslanmış yanağı sevgiyle okşamaya başladı.
"Anlıyorum." çocuğun sağ gözüne bir öpücük kondurdu.
"Çok iyi anlıyorum." sol gözüne de kondurdu.