Yüzünü hafifçe yalayıp geçen rüzgar ile gözlerini kapatmıştı. Deniz kenarında oturmayı ne kadar çok sevmese de, rahatlattığını da inkar etmeyecekti. Dalgaların ve rüzgarın etkisi ile ağaçlardaki yaprakların bir birine çarpış sesini dinlemek, içini huzur ile dolduruyordu.Seungri ile neredeyse her gün buraya gelirlerdi. Çocuk denize aşıktı. Jiyong yanında olduğu halde gözlerini denizden çekip ona bakmazdı. Adam ona sokulup mızmızlandığı zamanda, denizi senden daha çok seviyorum demişti. Çünkü sen bir gün gidersen, beni rahatlatabilecek sadece o var, diye eklemişti. Jiyong saçma olsa bile o an deniz olmak istemişti. Denizi kıskanmıştı. Bir insanı değil, bu zamana kadar en çok denizi kıskanmıştı. Normal değillerdi.
Yine uyku tutmayan bir gece de gelmişti deniz kenarına. Evinde yaşanılan tatsız olaydan sonra, Seunghyun bir süre onun evinde kalması gerektiğini söylemişti. Daha çok emir vermişti. Jiyong'da zaten itiraz etmeyecekti. Kendi başına kaldığı o süre zarfında duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Her bölümünde ona çocuğu hatırlatan bir evde kalmak oldukça zordu. Bu yüzden evinden uzaklaşması onun için daha iyi bir şey gibi gözükmüştü ama değildi. Çünkü nereye giderse gitsin, her yerde vardı. Koca şehrin herbir noktası ona sevgilisini hatırlatıyordu. Eski sevgilisini...
Acı çok fazlaydı ve artık uyuyamıyordu da. Önceden günün en azından üç saati uyuyordu ama artık o bile yoktu. Gözleri kapanmak istiyordu ama sanki arasında bir kibrit çöpü var gibiydi. Kapanmıyorlardı. Acıtıyordu. Her şey acıtıyordu.
Sırtını çimenlerle buluşturduğunda ellerini başının altında birleştirdi. Gözüne çarpan yıldızlar ile gülümsedi.
Gökyüzünde birbirine en yakın olan iki yıldız.
Jiyong ve Seungri'nin buraya geldikleri bir günde; ikili yerde sarmaş dolaş uzanmış, Seungri gökyüzünü seyrederken, Jiyong çocuğun boynundaki yerini almıştı.
Adam çocuğun boynuna başını gömmüş huzurlu bir şekilde dururken tiz bir çığlık sesiyle ayrılmak zorunda kaldı. Bundan menun olmadığı yüzünden kolayca anlaşılıyordu.
"Şunlara bak!" çocuk parmağı ile gökyüzünde bir yerleri işaret etti. Jiyong gözlerini kapatıp iç çekti. Başı olması gereken yerde değildi ve bu suratını asmasına sebep oluyordu.
"Yıldız işte, bebeğim." başını boynuna eğmek istediğinde çocuk, Jiyong'a doğru döndü ve ellerini adamın yanaklarına getirdi.
"Hayır, sadece yıldız değil. Bak." yanağındaki elini çenesini getirdi ve yukarıya bakmasını sağladı.
"Ben farklı bir şey göremiyorum." adam dudaklarını büzerek gökyüzüne bakmaya devam etti. Kaşları çatılmıştı.
"Bak-- şunlar--" adam, çocuğun eliyle gösterdiği yıldızlara baktı.
"Birbirine en yakın olan yıldızlar." Jiyong yüzünü çocuğa çevirdi ve devam etmesini bekledi.
"Onlar biziz." çocukta gülümseyerek adama döndü. Başını, tek elinin üzerine koydu ve ona yukarıdan bakan adama gülümsemeye devam etti.
"Biz miyiz?" Jiyong yan ağız sırıtarak çocuğa doğru eğildi.
"Evet." adamın boynuna ellerini doladı ve kendine çekti. Dudaklarını arasında millimler kaldığında, çocuk adamın burnuna burnunu sürttü ve kıkırdamasını sağladı. Çok geçmeden dudaklarını birleştirdiklerinde, sadece dudakları birbirinin üzerinde hareket ediyordu. İşin içine ne dillerini ne de dişlerini katmışlardı. Bu tatlı,masum bir öpücüktü.