Bölüm 8

21 1 0
                                    

O kendini beğenmiş piç beni burada bırakıp gitmişti. Beni nasıl bırakıp gitti. Aklıma insanların bizim hakkımızda fısıldalaşmaları, kızla kavga edişim geldi gitmeye hakkı vardı onu azda olsa rezil etmiştim. Hala hayal kırıklığı yaşıyordum, olduğum yerde kala kaldım. Kımıldayamıyordum, zaten istemiyordum bile, eve nasıl gidecektim, hava kararmaya başlamıştı bile eve varana kadar karanlık olur kurtlar, ayılar beni o yolda yerlerdi. Hiç bir polis beni bulamazdı bunun sorumlusu da Travis olurdu. Babamı aramaya karar verdim iki gündür evde yoktu nasıl bir iş aramaya gitmişti bu adam. Telefonumu çıkarırken sınıfta kavga ettiğim kızı gördüm. Bana pis pis sırıtıyordu. Tam bir yellozdu sarışın değildi kapkara saçları vardı. Çok güzel kızdı, galiba o yüzden de onu gözüm tutmamıştı. Telefonu çıkarıp babamı aradım.

"Baba" dedim sesi kesik kesik geliyordu.

"Efendim tatlım" dedi. Bune sanki her gün ki tavrı bu hiç hoş değil. Sinirimi babamdan çıkarmayacaktım.

"Neredesin seni özledim" dedim. İki gün sanki iki asır gibi gelmişti onu gerçekten çok özlemiştim.

"Şuan eve varmama beş dakika var, bu arada harika bir iş buldum, biraz uzak ama parası güzel" işte bu moralimi yerine getirmişti. Ama hala okuldaydım.

"Beni alabilir misin diyecektim" dedim çekinerek, gelirken nasıl geldiğimi sorar mıydı acaba umarım sormaz.

"Hemen geliyorum okulun önünde beni bekle tatlım" dedi ve üstümden koca bir yük kalktı. 

İnsanların okuldan kaçarcasına gittiğini gördüm acaba ben nasıl görünüyordum. İlkokulda annesi çocuğu okuldan almayı unutmuş ve merdivenlere oturmuş kız pozisyonundaydım nasıl görünebilirdim ki. Babam on dakikaya geldi. Koşarak arabaya gittim o kadar sevindim ki alışveriş yapsam yerini tutmazdı. Babama konu açmak istiyordum ama bir türlü doğru cümle kuramıyordum. Dışarı kafamı döndürdüğüm an konuşmaya başladı. Sesli mi düşünüyorum acaba diye düşünmeden edemedim.

"Ben evde yokken neler yaptın bakalım" dedi sırıtarak. Eve erkek attım, çılgınca parti verdim. O kadar eğlenceliydi ki bir daha gitmene bütün gezegeni partime çağarmayı düşünüyorum. 

"Standart şeyler, okula gitmeme isteği büyük rol oynuyor" diyip bende ona 32 diş güldüm. Bu dişlerime gerçekten tel taktırmam şarttı.Diş etim dişlerimden çoktu ve bu görüntü hiç hoş değil.

"Tatlım o okuldan mezun olacaksın" dedi ve konu hiç açılmayacak üzere kapandı, bunun üzerine de benim hayatım kararmaya başladı. Eve vardığımızda odamı hızla bi geçiş yaptım, kendimi ilk yatağa atıp yuvarlandım. Bu çok huzur vericiydi. Yatağın soğukluğu iliklerime kadar işlemişti. Babam aşağıda bir şeyler tıkırtadıyordu. Üstümü değiştirmek zorundaydım böyle duramazdım artık. Bir kaç parça rahat şeyler aldım ve duşa koştum. Soyunmaya başladım, ilk altıma sonra üstümü, iç çamaşırlarımla kalınca kendimi şöyle bi sözdüm. Sonra onlarıda çıkarıp direk suyun altına girdim. Evle ilgili her şey huzur veriyordu. Sadece evde olmam yetiyordu. Duştan çıktım üstümü giyindim saçımı kuruladım. Direk odaya geçip yüzüme bakım yaptım. Sonra koştura koştura aşağı indim. Bu enerjiyi nereden buluyordum acaba. Merdivenlerden indim karşım da Travis duruyordu, gene mi diyip yanından geçtim onu görmezden geldim.

"Baba ne yemek var" diyip dolabı açtım. Babam evde yoktu. "Baba!!" diye tekrarladım salona gittim. 

"Baban evde yok Diana" dedi. O piçi hiç takmaya niyetim yoktu. Evde iki dolandım sonra tekrar mutfağa geçtim. Bu çocuk niye hep beni yarı çıplak görüyordu ki. Kendime bir kaç parça yemek yaptım. Travis hala bana bakıyordu. Sen daha çok bakarsın diye içimden geçirdim. 

"Diana beni takmamazlıktan gelme lütfen" dedi. İş işten geçti artık konuşmayacakıtm onla ha var ha yok fark etmiyordu. "Diana!!" dedi ve kolumdan tutup çevirdi dudaklarımız neredeyse birbirine değiyordu. Nefes alışımız birlikteydi. Nefesini dudağımda hissediyordum. Tamam kalbim gene ağzıma geliyordu galiba diye düşündükten sonra onu takmaya karar verdim. 

"Ne" dedim hemen yüz vermek olmaz dimi, kımıldamıyorduk kımıldamakta bile istemiyordum. Travis'in benim üstümde çekimi vardı lanet olsun.

"Sadece dinle" dedi ve kolumu bıraktı aramızda ki mesafe açıldı. Ben seni o haldeykende dinleyebilirdim. Tekrar kolumu tut, tekrar dudaklarımız birbirine yakın olsun. Kolum kızarmıştı sızlıyordu. Ne kadar sıktığını fark etmemişim bile. 

"Evet" dedim en sonunda.

"Bak seni isteyerek bırakıp gitmedim işim çıktı ve gitmek zorunda kaldım." dedi. Bu neydi böyle insan özür diler yada kendini afettirmeye çalışır. 

"Söyleyebilirdin, neyse umrumda değil" dedim ama tanrı biliyor ki bedenimle her şeyimle umrumdaydı. Neden beni bıraktı, beni bırakacak kadar ne önemliydi. Yoksa ben önemli değil miydim. 

"Öylemi, hani konuşacaktık" dedi. İşte ben onu tamamen unuttum. Şimdi ne diyecektim. Bir şeyler düşün Diana.

"Bu seninle ilgi bir şey, hem bu beni ilgilendirmez, seni ilkten zorladım ama şimdi gerek duymuyorum" dedim bunlar ağzımdan nasıl çıktılar bilmiyorum ama gururum tavan yapmış durumdaydı.

"Diana, ben bir Kılangım melek gibi kanatlarım var, insanları kontrol edebilirm, cisimleri haraket ettirebilirm, bunun gibi bir çok şey daha yapabilirim" dedi. Ben ise ona bakakaldım inanmıyorum. Bu çok ucebece diye düşündüm ama dışa vurmamak en iyisi olduğuna karar verdim.

"İnanmıyorum desem inanır mısın?" dedim. İnanmıyor değilim ama inanmak için deli olmak lazım. Nası olabilirdi ki böyle bir şey. "Göster" diye devam ettim gözlerimle görmem lazımdı.

Bir anda evde her şey titremeye başladı, hafif hafif rüzgar esiyordu. Travis tişörtünü çıkarıp attı, gerçekten kusursuz bi vücudu vardı. Bir anda rüzgar sesi oluştu ve simsiyah pürüzsüz uzun kanatlar, tüyleri kusuruz bir şekilde dizilmişti. Buna inanmak güçtü ama artık inanıyordum, ondan korkmalı mıydım, veya oradan kaçmalı mıydım. Ona doğru emin adımlarla yürüdüm. Kafasını eğmişti. İyice yanına yaklaştım ve kanatlarına dokanacaktım ki, ürperdi bir anda ama kafası hala yerdeydi. Yaramazlık yapmış çocuk gibi kafasını kaldırmıyordu. Elimi tekrar uzattım kanatlarına dokundum, yumuşacıktı tüyleri hiç bu kadar yumuşak bir şey görmedim. Etrafında dolaştım onu süzdüm sırtı kanıyordu. Kanatın çıktığı yer kanıyordu. Çıkarken acımış olmalıydı. Önüne geçtim ve durdum. Şimdi her şeyin en karışığıydı. Orada baka kaldım. Hayretler içinde onun o kusursuzluğunu inceledim.

"İnanılmaz güzelsin" dedim kendimi tutamayarak. Kafasını kaldırıyordu ki tekrar eğdi. Niye kaldırmıyordu ki. "Bana bak" dedim en sonunda emredermiş gibi ve en sonunda gözleri gözlerimle buluştu. Acı çekiyormuş gibi görünüyordu. Gerçekten acımış. Olmalıydı. Dayanamadım onun kollarına atladım kanatları direkmen geri vücudunun içine girdiler, onun yanında kendimi ona aitmiş gibi hissediyordum sanki. Oda bana karşılık verdi kafasını boynuma gömdü ve bir süre öyle kaldık.

KILANGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin