Birden dirseğimi tuttuğu eliyle belimden çekip bedenimi bedenine yaslamama sebep oldu. Sonra kulağıma eğilip " Benden hoslaniyosun bunun herkes farkında. Belki bende senden hoşlanıyorum dur kim bilir"
Bu sefer onu daha güçlü ittirdiğimde sonunda benden ayrıldı. Bir adım geriledim ve "Neden yaptın bunu, neden bırakmadın belimi?" diye yapıştırdım ard arda sorularımı. Gözlerindeki açık kahverengi birden koyulaştı ve bakışları dudaklarıma kaydı. Hemen arkamı dönüp giderken tekrar dirseğimden tutup beni kendi bedenine yasladı, tekrar.
" Bana olan duygularından mı bahsetsek biraz, ha?" diye sorduğunda saniyelik olsada şok geçirdim ve dudaklarını tekrar aralamasına şayit oldum. " Hem belki aynı duygular bende de vardır kim bilir?" Bu olası bir durumdu ve deminki cümlesini değiştirerek söylemişti, ama gerçekten şuan konuşmak değilde evime gidip uyumak istiyordum. Bugünlük bu kadar duygu bir arada insan sağlığı için fazlaca problem değilmiydi sizcede?
" Hayır konuşmak istemiyorum, bırak beni!" dedim. Sesimi biraz yükseltmiş olacağım için dirseğimi iyice kavrayıp gözlerini gözlerime dikti. Bana dikkatlice baktığı için konuşmam hayli güç olsada gözlerimi kaçırıp konustum, " Bırak lütfen! Canımı acıtıyosun!" Yalandı. Onun dokunduğu yerde gül biterdi benim için. Ama bu sefer daha fazla bağırdığım için yanında durduğumuz apartmandan Sübhan'ın kafasına tüylü bir terlik geldi. " evladım gece gece niye bağırışıyosunuz. Gidin kendi mahallenizde kavga edin" dedi ve gözlerini Berk ve bana çevirdi. " yada oynaşın, ama kendi mahallenizde!"
-Flaşhback son-
Ben yatağımda bağdaş kurmuş tabletimden facebooku açıp hem gelen doğum günü mesajlarıma cevap veriyordum hemde Tuğçe'yi dinliyordum. Yine konu o gece ve hayliyle Sübhandı. Malesef Tuğçeyi hiç dinlemiyordum sadece doğum günü tebriklerimle meşguldum. Birden telefonumun ışığı yanıp sönünce yine annem salondan kalkıp gelmeye üşenip mesaj atmıştır diye oralı olmadım. Ama aradan 1 dk geçmeden gelen ikince mesajda annemin olmadığı anladım. Çünkü annem klavye kullanmasını bilmezdi ve iki saatte anca bir kelime yazardı. Hemen telefonumu elime alıp gelen mesajlara baktığımda bilinmeyen numaradan geldiğini görüp mesaja tıkladım.
*Bilinmeyen numara: Saat 2.15 ve iyiki doğdun. Doğum günün olduğunu öğrendim de... :D Berk.*
Berk!?!? Bu benim numaramı nerden buldu ki acaba? Ayrıca bu ne kadar saçma bir mesaj? Bunları daha sonra düşünmeye karar verip diğer mesaja tıkladım.
*Bilinmeyen numara: Senin şimdi kafanda birsürü soru var biliyorum. Mesela senin numaranı nerden bulduğumu merak ediyosundur. Haklısın. Numaranı tuğçe verdi. Ona kızma çünkü Sübhan la konuşurlarken araya girip zorla istedim :D*
" Tuğçe!!" dedim çığlık atarak. Odaya giren annemle babam korkmuş olacaklarki " kızım noldu? birinimi gördün?" diye sormuşlardı. Sonunda zorla olsa onları gönderdikten sonra Tuğçe'ye dödüm.
" Kızım sen benim numaramı niye veriyon millete!"
" Kanka valla Sübhan'la konuşuyoduk birden araya girip istedi, bende kırmayıp verdim. Ne var bunda?"
" Ne mi var? Kızım Berk mesaj attı doğum günümü kutluyo. Doğum günümün bugün olduğunuda sen söyledin demi?" Ayağa kalkıp odanın içinde volta atmaya başladım.
" Özür dilerim kedicik ama doğum gününün bugün olduğunu ben söylemedim Berk'e. Başka biryerden öğrenmiş olamazmı?" dedi gözlerimin içine bakarak. Birşey söylüyorsa o kesinlikle doğrudur. Yalan söylüyorsa bakışlarını kaçırırdı çünkü. Yada bilmiyorum, güvenmemek lazım. Sonuçta Tuğçe bu.
" Tamam tamam inandım da sen Sübhan'la telefonda neler konuştun ve ne zaman konuştun? Ayrıca bundan neden benim en son haberim oluyo bayan sıncap? Ne oldu o gün?" dedim bende cevaben ve kaşlarımı çatarak cevap vermesini bekledim.
" Kanka valla orda çocuk numaramı istedi. Bende verdim. Sonrada mesajlaşmaya başladık zaten. Aramızda baya iyi. Bişeyler olucak gibi." dedi Tuğçe. Bende ağzım açık bakıyodum salak salak yüzüne. "Yuh Tuğçe ya. Kızım ne ara. Daha 1 hafta oldu o gece geçeli. Ayrıca okulda da hiç konuşmuyosunuz. Sen dışarı bile çıkmıyosun varsa yoksa telefonun. Ne ara?" Tabi ya okulda da dışarıya Sübhan ile mesajlaşmak için çıkmıyordu. Ben niye elinden telefonu alıp kontrol etmiyordum ki? " Eee oldu işte bir ara. Ayrıca babalar en son duyar diye birşey var. Hiç duymadınmı?" salaktı bu kız. Cidden salak. " Salak ben baba mıyım? Ayrıca Berk'i anlatmadın daha. Dökül!" dedim ve yine geçen günlerde doldurduğum giysi dolabımın en altındaki çekmeceyi yatağımın üzerine boşattım.
" Helal be. Hadi şunları yiyip öyle konuşalım" dedi Tuğçe. Sanki o konuşana kadar çikolatalarımdan verirmiydim acaba ona. Eğer öyle sanıyorsa yanılıyordu. Çünkü anlatana kadar bir çöp bile vermiycektim ona. Çikolata paketlerini kucaklarıp önüme çektim. " Sen olanları anlatmadan sana çöp bile yok! Hadi dökül artık."
Selam arkadaşlar! Upuzun bir aradan sonra geri döndüm. Aslında gökyüzümsün kitabımda yaptığım gibi 20 okumadan sonra bölüm aticaktim ama pist yeşilli kitabının yazarı olan biricik arkadaşım Tuğbanin ısrarları sonucu paylaşmak zorunda kaldım. Hepinizi çok seviyorum. Vote ve yorum birakmayi unutmayın 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaktanda Severim
ChickLitLisenin ilk günlerinde çok ukala ve bi o kadarda cool gördükleri çocuklarla ilerleyen zamanlarda aralarında ne olucak. Aşk mı? Yoksa nefret mı?