Öncelikle herkese iyi akşamlar.
Şimdi açıkçası bu bölümler benim içime hiç mi hiç sinmiyor. Neden diye soracak olursanız bomboş geçiyor ya. Olay yok, heyecan yok, hiçbir şey yok. Ama kurgu kafamda biraz oluştu gibi. Spoiler vermek gibi olmasın ama diğer bölüm Minhyuk'un ağzından mesela... Her neyse lafı daha fazla uzatmayacağım.
Sadece Kihyuk'u çok çok çok ama çok sevin. Hikayeyi de sevin❤️ Beni de sevin ehehehe❤️ Gidiyorum..."Daha ne kadar susacaksın?"
Yaklaşık yarım saattir süren sessizlik Minhyuk'un ağzından dökülen kelimelerle bölündü. Karşısındaki genç adam gözlerini duvardaki köpek portresine sabitlemiş, Minhyuk'un söylediklerini duymuyor gibiydi.
"Ah! Hadi ama Kihyun, böyle yapma. Buraya gelmek istemediğini biliyorum fakat neden bu durumu fırsata çevirmiyoruz? Benimle sıkıntılarını paylaşabilirsin."
Sarı saçlı olan konuşmakta ısrarcı görünüyordu. Sonunda amacına ulaşmış olacak ki kızıl saçlı olan yerinde huzursuzca kıpırdanmaya başladı.
"Neden konuşmakta bu kadar ısrarcısın? Seninle konuşmak istemiyorum. Bu lanet olasıca yere gelmek istemiyorum. Aptal Changkyun'un çoraplarını her gün yatağının baş ucundaki sandalyenin altından kaldırmak istemiyorum. Hyungwon ve Hoseok'un birbirlerinin adlarını inlemelerini de duymak istemiyorum."
Minhyuk onu konuşturduğuna sevinse de bunu belli etmemeye karar verdi. Karşısındaki çocuk sinirli değil de daha çok üzgün görünüyordu. Yine de ona bunları söylemesi bile bir gelişmeydi.
"Anlaşılan ev arkadaşlarınla sorunlar yaşıyorsun. Bana onlardan bahsetmek ister misin?"
"Sorunlar mı yaşıyorum? Hepsinin canı cehenneme. Beni köle gibi kullanıyorlar resmen. Bahsedeyim tabi. Jooheon'u zaten tanıyorsun. Başıma tüm bunları açan o pislik. Şu sıralar yeni takıntısı sizin şu sekreter kız. Sonra, Changkyun var. En küçüğümüz o ama davranışlarını gören üç yaşında sanır. Çıkardıkları çıkardığı yerde, odası ben temizlersem temizleniyor zaten. Bu zamana kadar sofraya bir tabak koyduğunu görmedim. Sorumsuz, sersemin teki işte. Onun dışında Hyungwon ve Hoseok var. Fark ettiysen ayrı ayrı bahsetmiyorum çünkü hiç ayrı görmedim onları. Olur olmadık yerlerde yiyişirler, evde gürültü kirliliğinden başka bir şey değiller."
Minhyuk duydukları karşısında kahkaha atmamak için büyük bir çaba harcıyordu. Anlattıkları ciddi konulardı fakat karşısındaki gencin tavrı ona annesini hatırlatıyordu. Kendisine gelmesi gerektiğini düşündü. Sonuçta kavga etmeleri ve atışmaları dışında en uzun diyalogları bu olmuştu.
"Üzerine fazla geliyorlar gibi. Onlara hissettiklerini söylemeyi denedin mi?"
"Hissettiklerim insanların umurunda değil, inan bana. Eğer umurlarında olsaydı şu an karşımdaki boş bakışlı, sevimsiz, tüy yumağı köpekle bakışıyor olmazdım."
Kihyun gözlerini duvardaki tablodan alıp sarışın olanın masasındaki saate doğru çevirdi ve sözlerini sürdürdü.
"Sanırım bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Çok hızlı geçti, öyle değil mi? Sonra görüşürüz o zaman Minhyuk."
Kısa boylu olan oturduğu yerden kalktı ve sonunda özgürlüğüne kavuşan bir mahkum edasıyla kapıya doğru ilerledi. Arkasında şaşkın bir Minhyuk bırakarak...
Her bölüm aynı şeyler oluyor diyebilirsiniz ama öyle değil işte. Mesela bu bölüm kavga etmediler??? Her neyse akşam akşam saykoya bağladım, siz beni takmayın. İnanın sonraki bölümde ne olacağı hakkında bir fikrim yok. Yani var ama nasıl yazacağımı bilmiyorum. Bunları neden buraya yazdığımı da bilmiyorum. İki üç okuyucum var zaten onlar da tüm kurguyu biliyorlar dudjdjdkdk Hazır depresyon modundayken bölüm yazıyım bari.
Bu fotoğrafın gifi vardı ama boyutu büyük olduğu için yüklemedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Calm Down || Kihyuk
Fanfiction"Her şeyi anladım ama tabloma neden laf ediyorsun?" "Köpek boş bakıyor." "Senin gözlerinden anlam akıyor çünkü. Kızım Dambi hakkında düzgün konuş."