"Ne almak istersiniz efendim?"
Garson, beklemekten sıkılmış bir halde masanın tepesinde dikiliyordu.
"Ben şu anlık sadece su istiyorum."
Kihyun'un gerginliği yüzüne yansımıştı. Cidden ilk randevuları burada olmak zorunda mıydı? Bir kere duvardaki tablolar siyah ve kırmızı renkler ağırlıkta kullanılarak yapıldığı için onu daha da agresif bir ruh haline sokuyordu.
Işıklar bir acayipti, göz acıtıyor ama karanlık hissettiriyordu.Çevreyi daha fazla izlememeye karar verip bakışlarını karşısında oturan gence doğru çevirdi. Saçları hala sinir bozucuydu ve hala bir gözü diğerinden önce kapanıyordu ama nedense eskisi kadar rahatsız hissetmiyordu -dudak yalaması hariç, o cidden sinir bozucu çünkü-.
"Artık bir karar versen diyorum Minhyuk, alt tarafı elindeki lanet olası menüden bir şey seçeceksin. Bu kadar zor olmamalı."
"Sence, üzeri beyaz çikolata kaplı çilekli pasta mı yoksaa limonlu cheescake mi? Ama buranın pastaları gerçekten büyük oluyor, keşke yemek yemeden gelseydim. Bana çilekli ve beyaz çikolatalı içi karamelli pastamı yerken yardım etmek ister misin? Hamsterlar çileğe bayılır diye okumuştum. Her neyse, çilekli minik pastalarınızdan istiyoruz."
Garson beklemekten yaşlanmış haliyle defterine bir şeyler karalayıp yanlarından uzaklaştı.
Minhyuk bir şekilde konuşma başlatmak istiyordu, sipariş verme faslı bittiğine göre buraya asıl gelme amaçlarına başlamalılardı.
"Bana uyku düzeninden bahsetmeni istiyorum. Kolay uyur musun yoksa uyumakta zorluk mu çekersin?"
"Bu ne biçim bir soru, soracak başka bir şey mi bulamadın? Neyse ki şanslısın, bugün sana sinirlenmeyeceğime dair kendime söz verdim."
"Sadece şanslı değilim, dünyanın en şanslı insanı gibi hissediyorum. Her neyse devam et."
Kihyun, sarışın olana şansını fazla zorlama der gibi bir bakış attıktan sonra konuşmaya başladı.
"O durum biraz karışık gibi. Normalde zor uyurum, yorgunken daha zor uyurum. Fakat asıl şikayet ettiğim zor uyumamdan çok, kafama bir şey taktıysam hiçbir şekilde beynimin içindeki düşünceleri susturamıyorum hatta bu yüzden yatağa gitmeye bile korkuyorum. "
"Uyuyamayacağın için mi?"
"Hayır, düşüncelerimi susturamayacağım için ve eğer konuşacak kimsem yoksa kendi kendime saçma şeyler uyduruyorum. Geceleri canavara dönüşüyorum kısacası."
Sarı saçlı olan karşısındaki gençle ilgili her şeyi öğrenmek istiyordu. Tabi bu tedavi amaçlı yaptıkları bir şeydi ama yine de onda onu etkileyen bir şeyler vardı. Gözlerindeki şeytani bakışlar olabilirdi, her an bir laf söyleyecek gibi bakması ya da. Ortam bir an sessizliğe bürünmüştü ve cevap vermesi gerektiğini düşündü.
"Bu yüzden birileriyle konuşmalısın, kimse yoksa eğer bu kişi kendin bile olabilir. İçinden geçenleri bir yere yazmak da iyi gelebilir, hiç denedin mi?"
"Geçen gün bir arkadaşıma sinirlendim ve sizin dediğiniz gibi yaparak bir yerlere yazdım, mesaj kutusuna."
"Bir yerlere yaz derken onu kastetmemiştim ama neyse."
"Cidden saçma sapan şeyler yazmışım ama pişmandım ve sabah arayıp özür diledim. İnsanlar nasıl başarıyorlar bilmiyorum ama az düşünüyorlar, az düşündükleri için o ufak kısmı konuşurken kullanmıyorlar galiba. Tamam, ben de düşünmeden konuşuyorum ama bu şekilde değil. Kendimi değersiz hissediyorum, sanki kimsenin umurunda değilmiş gibi. İlk önce üzülüyorum, eğer gündüz vaktiyse kafam dağılıyor ama geceyse, üzgünlüğüm yerini kızgınlığa bırakıyor ve sevdiğim herkesin canını yakmak istiyorum. Normalden daha huysuz oluyorum anlayacağın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Calm Down || Kihyuk
Fanfiction"Her şeyi anladım ama tabloma neden laf ediyorsun?" "Köpek boş bakıyor." "Senin gözlerinden anlam akıyor çünkü. Kızım Dambi hakkında düzgün konuş."