Iyi okumlar
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•Gözlerimi açtığımda Demir ve Elis karşı koltukta oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Biz neden buradaydık? neden hastanedeydik? bir süre olanları düşündükten sonra aklıma en son yaşadıklarımız gelince çok korktum. Toygar'ın beni kaçırması Asrı'nın beni evinde misafir etmesi daha sonra beni eve bırakması, o adamların kanlar içinde kalmış bedenleri ve en son Selin babamı vurması.
"Babaaa!" bir anda baba diye bağırınca Demir ve Elis hemen yanıma geldiler. Ben yattığım yerden kalkmaya çalışırken Demir omuzlarımdan tutup beni tekrar -sert olan hiç rahat olmayan hastane yatağına- yatırmaya çalışıyordu
"Demir ba-babam nerede? O iyi mi?" Demir ve Elis benim çocukluk arkadaşımdı çocukluktan beri yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Tabi bir de Ulaş ve Çağla vardı Demir aramızda En büyüğümüzdü. Demir 19 yaşında Ulaş 18 yaşında Biz de Çağla ve Elis ile 17 yaşındaydık-evet daha 18 olamadık-.Aslında hepimiz aynı sınıftaydık Ulaş bir sene geç başlamıştı fakat Demir bazı alevi nedenlerden dolayı iki sene okula gitmemişti bu yüzden şu an hepimiz aynı sınıftayız.
"Derin! Güzelim sakin olur musun. Barlas abiye hiçbir şey olmadı. O iyi olacak, sakin ol çok kötü görünüyorsun, hadi yat dinlen biraz"
"O-olmaz Demir babamı görmem lazım onun iyi olduğunu bilmem lazım." Babamın da annem gibi beni bırakmasını kabullenemezdim bir kez daha sarsıntı yaşamak istemiyordum. Onun iyi olduğunu görmem lazım dı buna ihtiyacım vardı.
"Tamam ama önce biraz daha dinleseydin." Olumsuz anlamda başımı sallayıp yataktan kalktım o da daha fazla ısrar etsede bir işe yaramayacağını bildiği için benimle birlikte odadan çıktı. Demir beni kendine doğru çekip elini omzuma attı.
Demirle beraber bir üst kata yoğun bakım odasının oraya çıkmıştık. Asansörden indiğimizde Asrını gördüğüm gibi yanına doğru koşmaya başladım.
"A-asrın b-babam iyi mi?" Babama bir şey olacak diye çok korkuyordum onu da kaybetmek istemiyordum. "Şşş sakin ol baban iyileşecek." Asrın beni yoğun bakım odasının karşısındaki sandalyelerden birine oturtdu. Demir de yanıma gelip oturdu.
(...)
Yoğun bakım odasının karşısındaki duvara geçmiş dizlerimi kendime çekip başımı ellerimin arasına almış bir şekilde saatlerdir bekliyordum. Yaklaşık 2 saat olmuştu ama babamın durumu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Arada sırada odadan birkaç doktor çıkmış, başka doktorlar gelmişti ama bizi bilgilendirmeden acil içeri girmeleri gerektiğini söyleyip odaya girmişlerdi. Bu durum her ne kadar beni sinir etse de sakin olmaya çalışıyordum.- elimden geldiği kadar-
Geldiğimizden beri aynı yerimde aynı şekilde oturup ağlıyordum. Ağlamak bir işe yaramasada elimden hiç birşey gelmiyordu. Lanet olsun ki ağlamaktan başka elimden birşey gelmiyordu!. Artık babamı görmek onun iyi olduğunu bilmek istiyordum. Bana bakan o şefkatli gözlerinin parladığını görmek istiyordum.
Genelde duygularımı içinde yaşayan dışa yansıtmayan birisiydim. Bu yüzden saatlerdir kimseyle konuşmuyordum. Ilk başta Demir yanıma gelip benle ne kadar konuşmaya çalışsa da ben hiçbir şey dememiş ağlamaklı yetinmiştim. Arada sırada Elis yanıma gelip 'Sabahtan beri yemek yemedin Derin. Açlıktan bayılmak istemezsin değil mi? Babanın karşısında güçsüz bir kız olarak çıkmamalısın, yemek yemelisin.' diyordu her seferinde başımı hayır anlamında sallıyordum. Ama o ısrar etmeye devam ediyordu yine de en sonunda bir şey yediremeden gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ SONU
General FictionBabasının annesine ihanet ettiğini düşünüp evden kaçan, babasının düşmanları tarafından kaçırılan bir kızın hikâyesi. Düşmanların elinden bir şekilde kaçan bir kız. Hiç beklemediği bir anda babasının düşmanları tarafından kovalanırken karşısın...