5.bölüm(ilk öpücük)
Bong Cha sabah uykulu haliyle banyoya girdiğinde duştan su sesi geliyordu.
Birden duş kapısı açıldı ve dün gördüğü çocuk anadan doğma haliyle önündeydi.
Biraz düşününce ,yukarıda yüksek sesle heavy metal dinleyen Ae Hwa'dan başka evde kimse yoktu.
Bir an büyük bir çığlık koparmıştı ve hemen banyodan dışarı çıkmıştı.
Korkudan kendi kendine 'Hiçbirşey görmedim,hiiiiiçbirşey görmedim' diyerek sayıklıyordu.
Bugün cumartesiydi vee...
'BUGÜN OKUL YOOK!'
***
Bong Cha pijamalarını çıkarıp günlük giysilerini giymişti.
Kahvaltı hazırlamak için amerikan modeli olan mutfaklarına gelmişti.
Biraz önceki duşta olan çocuk güzelce giyinip yanına gelmiş ve gülümseyerek
-''Dün konuşamamıştık ve bugün de pek iyi bir karşılaşmamız olmadı'' demişti.
Bong Cha'nın yedikleri birden boğazına takılmıştı ve öksürmüştü.
Çocuk tekrar gülümsedi ve sözüne devam etti
-''Ben Choi Hyun Sook.Sanırım annelerimiz çocukluk arkadaşıymış.''
'Benimle muhabbet kurmak istiyor'
Bong Cha onu karşılıksız bırakmamak için
-''Ben de Park Bong Cha.Memnun oldum'' deyip erişteli çorbaları kaseye koymuştu.
Beraber masaya oturup erişte çorbasını yiyorlardı.
Hyun Sook birden
-''Aslında Soul'e ilk gelişim.Gwangju'da yaşadığımı ve oralı olduğumu biliyorsundur.Oradan buraya gelmeye pek vaktim olmuyordu.Aslında gezmeyi çok isterdim.Zaten bugün geri dönüyoruz ahh ahh'' diyerek sanki Bong Cha'ya,onu gezdirmesi için yalvarıyordu.
Bong Cha birden
-''Sana Seul'u gezdirmemi ister misin?'' diye sordu.
Hyun Sook ise heyecanla kafasını sallamıştı.
Uzunca sohbet ediyorlar,sanki birbirlerini çocukluklarından beri tanıyormuşçasına eğleniyorlardı.
O arada Dae Ho ise görünmez olup onları izliyordu.
Rahatsız olmuştu ve
-''Aigoo,çocuğa bak.Benim kadınımı kandırmaya çalışıyor.Aigoo ne diyorum ben?''diyerek yüzü asık bir şekilde parmağını şıklatarak ortadan kaybolmuştu.
Aslında ikisi de birbirlerine aşık olmuşlardı fakat Dae Ho bir kolye perisiydi ve Bong Cha bir insandı.
Bu da onlar için en acısıydı.
Bong Cha ve Hyun Sook Seoul'u güzelce geziyorlardı.
Dae Ho ise onların yanlarında olsa bile görünmez haliyle Bong Cha'nın yanında durup onu seyrediyordu.
***
Eve döndüklerinde Bong Cha kolyeyi çıkararak Dae Ho'yu çağırdı.
Dae Ho gelmişti ve Bong Cha'yı da alıp herzaman görüştükleri yer olan büyük parka götürmüştü.
Uçurum gibi olan deniz manzaralı çimenlere oturarak etrafa bakmaktan başka birşey yapmıyorlardı.
İlk söze başlayan Dae Ho olmuştu
-''Bugün eğlendiniz mi?Ondan hoşlanmış olmalısın'' diyerek güneşin doğuşunu izliyordu.
Bong Cha
-''Büyücüm de olsaydı hiçte fena olmazdı'' diyerek Dae Ho'nun koluna girdi ve omzuna yaslanmıştı.Dae Ho ise
-''Aigoo bu iyilikte ne böyle?nNe isteyeceksin acaba yine?Karaoke mi?Soju mu?İkisine de anio(hayır).Senin gibi ağır bir kızı tekrar taşımak istemiyorum.Sırtımdaki ağrı hala gitmedi.Aigoo..aigoo bak tam şurası'' diyerek yüzünü buruşturup sırtını gösteriyordu.
Bong Cha
-''Ya!İyilik yapmakta kabahat sana.Hem sen büyücü değil misin?Bir sihir yapsan hemen iyileşirsin.Ne diye bana eziyet ediyorsun?Sen kesin aptalsın.Görevlendirecek başka birilerini bulamadılar heralde'' diyerek bağırmıştı.
Dae Ho
-''Yaa ölmek mi istiyorsun!Çabuk yap şu masajı!Balli(çabuk),balli!'' demişti.
Bong Cha
-''Arasso(anladım),arasso!'' diyerek Dae Ho'nun sırtına masaj yapmaya başlamıştı.
O kadar rahatlatıcıydı ki Dae Ho birden kendini kaybetmişti.
Başı dönüyordu ve tek düşündüğü Bong Cha'nın o saf güzelliğiydi.
Bong Cha'nın kollarından tutarak birden onu öpmüştü.
Bong Cha'nın gözleri heyecandan fal taşı gibi açılmıştı.
Dae Ho dudaklarını yavaşça çekti.
Paniklemişti ve parmağını şıklatarak ortadan kaybolmuştu.
Bong Cha ne yapacağını şaşırmıştı.
Bu Bong Cha'nın ilk öpücüğüydü.
Çok şaşırmıştı fakat içi nedense biraz burkulmuştu.
'Keşke bunu yapmasaydı' diye düşünmüştü.
Çünkü ona daha fazla bağlanmak ve aşık olmaktan korkuyordu fakat artık çok geçti.