{ 1. BÖLÜM }

74 4 0
                                    

Yeniden başlıyorum .



İyi kötü yorumlarınızı bekliyorum.Yorum yapmayı ve sol alttaki yıldıza dokunmayı unutmayalım.Yanlışlarım olduysa affola ve yorumlara yazarak düzeltmeme yardımcı olursanız sevinirim.

~

Cem Adrian : Beni Affet Bu Gece

~

Şimdi seninle olmak , senin elini tutmak, sana uzun uzun bakmak, hayran kaldığım yüzünün her noktasını hafızama kaydetmek varken şimdi ıssız bir çölde dolaşıyorum.
Sensiz ve yalnız. Biz olarak yaşamak varken tek yaşıyorduk. Pes ederek bizi biz olmaktan alıkoyan sendin. Seni kendimden bile çok sevsemde bünyemin ve kalbimin kaldıramayacağı tek şey vardı : İhanet.

Sensizliği her gün soluyorum. Sensiz aldığım nefes benim yaşamımın devamını sağlamıyordu. Sadece biraz daha ölüme yaklaşıyordum. Seninleyken bilmediğim bir çok kelimenin anlamını sensizken öğrendim. Yalnızlık, üzüntü,gözyaşı,mutsuzluk...
ve daha bir çok şey.

~

Ben mutluluğa koşarken o ise beni tekmeliyordu. Kulaklarımı tırmalayan kelimeler benim için hayatımın başlangıcıydılar sanki.
Ama bunları hazmetmem için biraz zamana ve hatta sonsuzluğa ihtiyacım vardı.

Yüzümü ellerimle kapatıp daha net anlamaya çalışıyordum söylenenleri.
Ama bir yandan da istemiyordum duymak.
Belliydi söylenenlerin hayatımı olumsuz anlamda değiştireceğini.

Kasılan vücudum tepkisiz kalmıştı.
Büyük camın önünde dikilen adam. Nasıl olurda bana bunları yapacak kadar iğrençleşebilirdi.
Odamıza , 'bizim odamıza' yavaşça girerek camın önüne geldim. Yansımam cama değdiğinde tedirgin bakışları gözlerimi değiyordu. Yavaşça yönünü bana çevirip
telefona son cümlelerini söyleyip kapattı :

"Ben seni arayacağım ."

Yanıma gelip ellerini yüzümde gezdirdi. O uzun güzel parmakları yüzümde hafif dokunuşlarla dolaşıyordu. Sonra elleri saçlarıma değdi. Sarı saçlarımı avcunun içine alıp uzun uzun kokladı. Biraz okşadı.
Başımı ellerinin arasına alıp uzun uzun yüzüme baktı. Sonra dudağıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra ellerini bedenimden ayırdı.
Pencereye dönüp elleri ile yüzünü kavradı .
Sonra pencerenin önünde duran tekli koltuğun üzerindeki ceketini alıp gitti.
Pes etmişti. Bu sondu. Herşey bitmişti.
Son dokunuşlardı bunlar . Son bakış ve son öpüştü.

Anılarla yaşayabilir miydim bilmiyorum. O olmadan nefesi bile zor alan ben anılarla nereye kadar devam edebilirdim.
Ben hiç onsuz kalmadım ki !
Yalnızlık hiç uğramadı kapıma. Oysa ki ne kadar yakınımdaymış.

Arkasından sadece uzun uzun bakabildim.
Ne 'kal' diyebildim ne de başka bir şey .
İstemedim gitmesini. Ama diyemedim gitmemesini. Dokunamadım ona , son kez.
Belki de istemedim kalmasını. Duyduklarım kalbime hançer gibi saplanırken ona eğer kal deseydim hançer kalbime daha fazla batarak yaramı daha çok acıtacaktı.
Yapmadım. Yapamadım.

Çaresizlik ; sen kazandın.

En çok canım benim ona 'gitme' diyemediğim için yanıyordu. Onun hiçbir şey söylemeden gitmesi yakıyordu canımı . Hiçbir şey.
Bana bir açıklama yapmadan. Öylece , herşeyi öylece bırakıp gitmişti. Benim hakkımda nasıl bu düşüncelere girmişti. Geçmişim ile  beni yargılaması çok yanlıştı. Bu adam benim tanıdığım adam değildi.

Olduğum yere oturup ağlamaya başladım.
Tek yapabildiğim buydu zaten. Ağlamak.
Kaderim sanki gözyaşlarım üzerine kurulmuştu. Ben gözyaşlarım ile avunurken , o ...
Beynim bu çaresiz düşünceleri kavrayamıyordu. Çünkü alışkın değildi.
Alışkın değildi sevdiği adamın ağzından kalbini delen o cümleleri duymak .

Güçlü olmak benim için imkansızdı. Hep söylenir "imkânsız diye bir şey yoktur sadece biraz zaman alır " . Ama bu sadece imkânı olan şeyler yaşayanlar için geçerliydi.

Yerimden kalkarak pencerenin önüne geldim. Hala oradaydı. Gitmemişti.
Gözlerim onu gitmemiş olarak gördüğünde parlamıştı. Ama istemiş miydim kalmasını? Bilmiyordum.

Gözlerimden akan yaşlar , dışarıda yağan yağmur ile yarış içindeydi. Kazanan gözlerim oldu. Yağmur dinmeye yüz tutarken ben hala ağlıyordum.

2 hafta sonra...

Yine iğrenç bir pazartesi günüydü. Ama akşamdı. Karanlık , gece , yıldızlar ve ben. O gece uyuyup kaldığım pencerenin önünde oturuyordum. 2 hafta olmuştu gideli. Hiç uğramadı, aramadı .  Yaşıyormuyum onu bile merak etmemişti. Neden hiç gelmedi? Aşağıda fren yapan bir araba sesi duydum ve bir umut ile kafamı pencereden dışarı uzatıp acaba geldiği diye bakacakken diğer odadan gelen ses bunu yapmamı engelledi. Şu an ki ruh halim yerini tedirginliğe ve korkuya vermişti.

Arkamı dönüp sesin geldiği yöne baktım. Ama kimse yoktu. Ses de kesilmişti. Ama bir şey olduğuna emindim. Bir ses.
Yavaş adımlarla diğer odaya doğru ilerledim. Kalbimin atış hızı daha da artmıştı. Ne yapacağımı bilmeden ilerliyordum. Anlamsız bakışlarım etrafı yoklarken aynı sesi bir daha işittim. Farklı bir koku vardı . Tanıdık , bir o kadar da yabancı.

Birisi adımı fısıldıyordu. Ama çok sessizdi. Sanki sadece benim duyabileceğim bir sessizlikte. Adımı bir kere daha duyduğumda dayanamadım ve yürümeye başladım.

Uzun koridorun sonunda duran kapıya geldiğimde içimdeki huzursuzluk beni daha da korkutuyordu.
Elimi kapı kulpuna uzatıp açtığımda karşımda duran gölge o an kalbimin durduğunun şahitiydi. Yüzünü göremiyordum. Oda çok karanlıktı.
Adam yavaş adımlarla yanıma yaklaşırken ben de hızlı adımlarla geri geri gidiyordum.

"Siz kimsiniz ve benim evimde en işiniz var ?"
Ben bu soruları yöneltirken adam tepkisiz kalarak üzerime yürümeye devam ediyordu. Tepkisiz ve hiç bir şey söylememesi beni daha da korkutuyordu. Kimdi bu ?

Adam sorduğum sorulara cevap vermeden hala üzerime yürüyordu. Bir an telefonumu masanın üzerinden almaya yeltendiğimde adam eliyle masayı devirdi. O an korkudan bir çığlık attım.
Karanlıktı. Gözlerimden akan yaşlar etrafı görmemi daha da zorlaştırıyordu.

Ayağıma takılan nesne ile yere düştüm.
Bu da adamın bana daha fazla yaklaşmasına sebep oldu. Ve daha hızlı.
Adam üzerime eğilerek elindeki bezi ağzıma tıkadı. O an çırpınmalarım saçma oldu. Ne kadar kurtulmaya çabaladıysam da bu işe yaramadı.

Sadece hatırladığım bir kaç kelime vardı . Ve bu sesin tanıdık olduğuna çok emindim.

"İyi uykular bebeğim ."


2 Gece 2 ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin