1. BÖLÜM: "KIZ ÇOCUĞU"

117 18 23
                                    

Başladığınız tarihi yazarsanız sevinirim.
İyi okumalar...

Dıt dıt dıt dıt.... Ve yine o acımasız alarm hepimizin korkulu rüyası. Normalde tatillerde alarm kurmam ama bugün bunun bir sebebi vardı. Çisil... Evet bugün onun doğum günüydü.

Yataktan sürünerek kalktım. Sanırım bugün ona tolerans gösterip ben kahvaltı hazırlamalıydım.

"Çisil..Çisil kalksana kızım kış uykusuna mı yattın? Allahım sen sabır." diyerek üstüne atladım. Ama bir şeyler yanlış gitmiş olmalı ki kendimi yerde buldum. "Bu halıyı kim koydu buraya?" ayağa kalkmaya çalışırken kış uykusuna yatmış olan canım arkadaşım Çisil de kalkmıştı. Sonunda...

"Odamda ne işin var ve ayrıca yerde ne yapıyorsun?" diyen Çisil'e ve bir de kendime baktım. Galiba artık yerde olmaya alışmıştım. "Özleşmişiz yerle iki gündür görüşemedik." diyerek kapıya yöneldim. Aşağıya inerken "Kahvaltı hazırladım çabuk gel." diyerek arkamda böğüren bir Çisil bıraktım.

Ağzıma salatalık atarken Çisil'e " Bu akşam bara gitmeye ne dersin?" demiştim. Elinden bir türlü bırakmadığı telefonundan kafasını bile kaldırmadan "tamam." demişti. Tamam.

***********

Dolabımdan çıkardığım mor ve beyaz elbiseye bakarken daha hangisini giymeye karar verememiştim. Ta ki Kerem "Mor." diyene kadar.

"Hoşgeldin sevgilim." tebessüm ederek yanıma geldi. Elimde ki elbiseleri yatağıma atarak , bana sıkıca sarıldı. "İzmir'e daha yeni gelmişken bu eğlence de nereden çıktı?" diyerek benden ayrıldı. "Eğlence dediğin benim çocukluk arkadaşımın doğum günü Kerem hem İzmir'e daha önce de geldim biraz abartmıyor musun?" dedim. " Peki. Arabamla geldim , aşağıda sizi bekliyor olacağım."

Dizlerimin biraz üzerinde biten; kalp yaka, boyundan bağlamalı, hafif kabarık eteğe sahip mor renkli elbiseyi üzerime geçirdim. Çok abartmadan hafif bir makyaj yapıp, saçlarıma maşa yaptım.

Çisil'e bakmaya gidecekken bir anda odama damladı. "Nasıl olmuşum?" diyerek etrafında dönmeye başladı. Dizlerinin biraz üzerinde hafif kabarık siyah tülden bir eteğe sahip, beyaz kalp yaka straplez üzerinde siyah renkli değişik motifleri olan bir elbise giymişti. Ama sanırım o makyajı biraz abartmıştı. "Waoww! Çok güzel olmuşsun bebek."

***********

Doğum günü partisinin ortalarına gelmişken Kerem'in Babası aramıştı ve gitmek zorunda kalmıştı. O gittiğinden bu yana yalnız kaldığım için biraz alkol almıştım.

Çisil ortalarda gözükmüyordu bir erkeğin peşine takılmıştır diye düşünerek barın çıkışına doğru yürümeye başladım. Biraz hava alsaydım iyi olacaktı.

Dışarı çıktığımda gökyüzünde ki ay dikkatimi çekmişti. Bugün tamamlanmıştı. Bugün DOLUNAY' dı...

Midemin bulandığını hissederek karşıda ki araziye koşmaya başladım. Fakat yetişememiş ve son derece lükslük akan aracın ön tekerlek kısmına istifra etmiştim. Tam kafamı kaldırmıştım ki arabanın ön kapısı açıldı ve TAK! "Ahh!"

Sonrası ne mi, sonrası karanlık...

**SARP BERTAN**

Evden çıktıktan sonra garajımda ki siyah spor arabama atlayıp bara sürdüm. Asya yine peşime takılmak için yer arıyordu , şu kızı bir türlü atlatamıyordum.

Yolda ilerlerken gecenin karanlığı etrafı gökyüzüne kamufle etmişti. Arabanın farları yola düşmüşken kısa bir sürenin ardından bara varmıştım. Arabanın içinde biraz oyalandıktan sonra kapısını açmaya çalıştım.

Zorlandığını fark ettim ve kapıyı yavaşça aralayıp kenarda ki boşluktan çıktım, kapının önünde bayılmış ben yaşlarda alnı kanayan esmer bir kız vardı. Kızın yanına çömelip nabzına baktığımda normaldi. "Burda bırakmak olmaz oğlum, adamlık sayılmaz." diye kendi kendime söylenip kızı kucağıma alıp arabanın yolcu koltuğuna yatırdım.

Eve geldiğimizde kızı tekrardan kucağıma alıp odama çıkartıp, yatağa yatırdım, ilk yardım çantasından gazlı bez ve oksijen suyu aldıktan sonra kızın alnını temizledim. Elbisesiyle rahat edemeyeceğini düşündüğüm için dolaptan siyah renk tişört çıkartıp kızın üzerine bakmamaya özen göstererek üzerini giydirdim ve elbisesini dolaba astım.

Kızın üzerini örttükten sonra ışığı kapatıp odadan çıktım.

**LAVİN AKMAN**

Gözlerimi zorlanarak da olsa açmayı başarmıştım. Başım çatlıyordu. Bir saniye ben neredeydim? Kimin eviydi burası?

Hatırlamak için alnıma vurduğumda canım yanmıştı ve kanlar yavaş yavaş süzülmeye başlamıştı. Yatağın kenarında duran bezlerden birisiyle alnımı sildim. Ne olmuştu bana böyle?

İçeriden sesler yükselince korkmaya başlamıştım. "Sarp ne demek tanımıyorum, tanımadığın bir kızı nasıl evine getirirsin? Aklımı yitiricem ya bana bir açık..." Kız daha sözünü bitiremeden adının -sanırım- Sarp olduğunu öğrendiğim kişi bağırmaya başladı. "Sana bir açıklama borçlu değilim Asya. Burası benim evim hatırlatırsam ve ayrıca bana bir daha sesini yükselteyim deme. Şimdi evimden defolup git."

Kapı bir hızla çarpmıştı. Allahım nereye düştüm ben böyle? Nerede olduğumu anlamak için -ki İzmir'e yeni taşınmış biri olarak kesin anlardım- camdan dışarıya baktım. Burası bizim siteye benziyordu, evet evet bizim siteydi. Tam sevinecekken üstümde erkek tişörtü olduğunu fark ettim. BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

"Uyanmışsın sonunda." arkamdan gelen erkek sesi irkilmeme neden olmuştu. Arkamı döndüğümde sanat eseri bir adamla karşılaştım. "Şe-şey ben neden burdayım?" kekeleyerekte olsa konuşmuştum.

"Sanırım ufak bir kaza oldu ve ben sizi baygın olarak buldum." Ensesini kaşıdıktan sonra devam etti. "Arabamın önünde." Hala olanları anlayamamıştım, kafa sallamakla yetindim. Tekrar hatırlamak için alnıma vurduğumda unuttuğum yaram orada kendini belli etmişti. Ağzımdan ufak bir inilti istemeden kaçmıştı.

"Yarana bakmamı ister misin?" diyen Sarp' a döndüm. Kafamı önüme eğdim ne diyecektim şimdi ilk önce üstümde ki tişörtten başlayabilirim sanırım. "Ne yarasından bahsediyorsun be sen? Bildiğin kafama bir şeyle vurup bayıltmışsın, elbisem de yok. Bana ne yaptığını hemen söyle yoksa polise şikayet ederim." Bu muydu Lavin? Keşke ağzını açmasaydın polise şikayet ederim de ne?

"Bak kız çocuğu.." dediği an sözünü böldüm. "Sus, konuşma! Kız çocuğu ne be? Çocuğa benzer bir yanım mı var?" diyerek gözlerimi belerttim. Ufak bir kahkaha atıp daha çok dalga geçer gibi "Ne çok konuştun kızım? Senin gibi kız çocukları hep çene çalar zaten." dedi.

Tam ağzımı açacakken "Başın kanıyor biraz susta bakayım" diyerek masadan tentürdiyot ve gazlı bezi alıp yanıma yaklaşmaya başladı. Ama ben onu dinlemeyerek odadan koşar adım çıktım.

Tam merdivenlere gelmişken ayağım kaydı. Gözlerimi kapatmış düşmemi beklerken iki çift kol beni hayvan gibi kendine çekti. Yine dengemi sağlayamayınca Sarp'ın üstüne düştüm. "Yerde olmamıza sinirlenmiş gözüküyorsun. Alışırsın alışırsın.." diyerek muzurca sırıttım.

VE İLK BÖLÜMÜN SONUNA GELDİK. UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. BEĞENDİYSENİZ VOTE VERMEYİ UNUTMAYIN!

DOLUNAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin