Bölüm 5
Bir zamanın kanatlı panterleri şimdi dört ayakları üzerinde, ağaçlar arasından koşturuyorlardı. Üzerlerinde taşıdıkları gölge askerler gibi tek bir hedefe kitlenmişlerdi: kraliçene dön. Mağarada yaşananlardan sonra aldıkları emre uyup vakit kaybetmeden dönüş yolculuğuna başlayan askerler yine emredildiği gibi yanlarında götürdükleri iki yabancı hakkında ağızlarını açmıyorlardı.
Jaya kaleye döndüğünde onları bekleyen kıyametten korksa da bir an önce bu işkence dolu, sessiz yolculuğun bitmesini istiyordu. Keşke daha hızlı gitmenin bir yolu olsaydı. Gerçek kraliçe öldüğünden beri kanatlı bir panter doğmamıştı ve Jaya en son ne zaman bir gölge panterin havada süzüldüğünü hatırlamıyordu. Oysa gökyüzüne yükselmek, ormanın üstünden süzülmek, uçmak o an kalbindeki sancıyı hafifletebilirdi.
Peşindeki adamlarıyla birlikte kaleye doğru ilerlerken çok uzun süredir yaşamadığı bir umudun içinde yeşerdiğini hissediyordu. Belki de bu umudu felaketle sonuçlanacaktı. Yine de gölge bedeni heyecandan kasılmıştı. Kucağında taşıdığı baygın kızın sıcaklığını hissediyor, insanlara özgü kokusunu duyabiliyor ve bu durum yaşadığı panik duygusuna hiç yardımcı olmuyordu.
Açık Orman yerini daha cılız ağaçlara ve aşınmış toprağa bıraktığında en öndeydi. Yaklaştıkça sabırsızlığı artıyordu ama şimdi yeniden tırmanışa geçtiklerinden yavaşlamak zorunda kalmışlardı. Yerleştiği tepenin üstüne koyu bir ceset gibi uzanan Gölge Kalesi onu koruyan yabani güllerin arasından görünüyordu. Bir zamanların rengarenk çiçek bahçesi şimdi gölge kraliçenin büyüsüyle can bulan siyah güllerle kaplıydı ve bir bekçi gibi zehirlerini kaleye saldıran düşmanlara akıtmayı bekliyorlardı.
Bahçenin girişine geldiklerinde Jaya panteriyle nöbet bekleyen askerlerin arasından kaleye uzanan yola girdi. Hayvan onun huzursuzluğunu hissediyor olacak kasları ok gibi gerilmiş, kulakları dikleşmişti. Hırıltıları yer yer kükreyişe dönüyor, sanki onları çevreleyen güllere meydan okuyordu. Bir zamanlar serbestçe semalarında uçtukları bu topraklarda artık onlar da kraliçenin emir kullarıydı ve gölgeler her şeyi kabullenmiş olsa da yabani panterler bu esaret hayatının farkındalardı.
Jaya kucağında baygın yatan kıza baktı. Kraliçeyi devirmeyi başarsalar bile yukarı dünyada yeni bir günün doğmasını sağlayabilecek tek bir güç olduğunu biliyordu. Şimdiye dek bu bir alternatif olmamıştı. Onca zamandır sadece kraliçeden kurtulabilmek için savaşıyorlardı. Ama şimdi, insan kız kucağında öylece yatarken... Belki bir gün kanatlı panterler yeniden gökyüzünde süzülecekti. Ve ilk kez bu fikir imkansız gelmiyordu.
"Kraliçenin yanına seninle gelmemi istiyor musun?"
Jaya düşüncelerinden sıyrılıp yanına gelen Kaira'ya baktı. Panterinin üzerinde dimdik otururken hiçbir şeyden korkmuyor gibiydi, ama Jaya onun kalbini biliyordu. Arkadaşlıkları sonsuzluk kadar eskiydi ve Jaya onun yaşadığı dehşeti kendi teninde hissedebiliyordu. Mağarada olanlardan ötürü hala Jaya'ya kızgındı ve muhtemelen kızı kurtaramadıkları için onu suçluyordu.
"Askerlerle gitmen daha iyi." dedi Jaya. "Kraliçe ne yapılacağına karar verene kadar kimsenin bu konuda konuşmadığına emin olmamız lazım."
Kaira bir süre Jaya'nın gizli düşüncelerini duymak için bekledi ve sonra başıyla onayladı. Gizli düşünce yoktu. Jaya Kaira'ya ufacık bir mesaj bile vermeye cesaret edemeyeceği bir noktadaydı. Kalenin girişine gelmişler, bahçeyi geride bırakmışlardı. Aaryan'ın köstebekleri dört bir yandan onu izliyordu. Kucağındaki kızla panterinden inip hayvanı askerlerden birine verdi ve son bir kez Kaira'ya baktıktan sonra kalenin girişine yürüdü. Askerlerinden sadece küçük bir kısmı peşinden gelmiş, diğerleri hayvanlarla birlikte kışlaya doğru devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜ
Fantasy5 kitap olacak Gölge Şehri serisinin ilk kitabı :) Sıradaki kitaplar: Gündoğumu, Gündüz, Günbatımı ve Gece. **** Her insan gölgesiyle doğar, onunla büyür ve ölür. Ben de herkes gibi bir gölgeyle doğdum. Tek farkım, onu görebilmem. Zaten o yüzden ş...