Bölüm 12
Vada ne kadar süredir baygın olduğunu bilmiyordu. Çok uzun olamazdı, çünkü çevresi hala aynı karmaşa içindeydi. Sandalyeler devrilmiş, masanın üzerindekiler yerlere saçılmış; kalenin duvarları, taş zemin ve kolonlar hasar görmüştü. Kısa süre önce bir cennet bahçesini andıran teras şimdi bir mezarlıktan farksızdı. Güller parçalanmış, tavandan sarkan dallar kopmuş, meltem yerini cehennem sıcağına bırakmıştı. Gökyüzünün tatlı alacakaranlığı şimdi kızıl kıyamet bulutlarıyla kaplıydı. Vada'nın görüşü hala bulanıktı, ama bağırışları net bir şekilde duyuyordu.
"Vada! Vada bana bak! İyi misin?"
Vada sesin geldiği yöne dönmeye çalışınca başına ani bir acı saplandı.
"Geçti Vada, gittiler!"
Vada biraz uğraştan sonra konuşanın Jaya olduğunu anlamıştı. Adam üzerine eğilmiş kaygılı gözlerle onu süzmekteydi. Elleri hızlıca kızın boynunda ve kollarında gezdi.
"Önemli bir şeyin yok, sadece küçük sıyrıklar." dedi. "Korkacak bir şey yok. Hepsi geçti." Jaya kollarından tutup çekiştirince Vada kalan gücünü doğrulmak için kullandı. "Yürüyebilecek misin?"
Vada bir şey diyemedi. Gözleri terasta geziyordu. Baş dönmesi hafiflemişti ve görüntüler yavaş yavaş netleşiyordu. Yerlerde gölge cesetler vardı. Askerlerden biri onların arasında gezip elindeki bıçağı kalplerine saplıyor, bir an sonra gölgeler toz bulutuna dönüşüp kayboluyorlardı. Belki de gölgelerin cenaze kavramı bundan ibaretti. Vada bilmiyordu. Vada düşünemiyordu. Vada bir daha düşünebileceğini bile sanmıyordu.
Soru soracak gücü olmadığından, onu sırtından destekleyip kalenin içine doğru götüren Jaya'ya bıraktı kendini. Kraliçe ortalıkta yoktu, sağ kalmış az sayıda davetli ise teker teker terastan kaçmakla meşguldü. Vada kiminin yaralandığını, askerlerin bazılarını taşımak zorunda kaldığını görmüştü. Jaya adamlarına emirler yağdırıyor, yine de Vada'yı tutan elleri bir an için bile olsa gevşemiyordu.
Hizmetçi kızlar ortalığı toplamak için koşturmaya başlamışlardı, ama Vada onların her yere yayılmış siyah kanı nasıl temizleyeceklerini bilmiyordu. Vada o siyah lekeyi aklından bir daha asla silemeyecekti. Kapıya ulaşmaya çalışmış gölgelerden birinin kendi kanı içinde gözleri açık yattığını görünce başını Jaya'nın göğsüne gömdü ve gözlerini kapattı. Daha fazla bu vahşete dayanabileceğini sanmıyordu.
Jaya onun ne halde olduğunu anlamış olacak, kızı iyice kendine çekip güçlü kollarıyla sardı ve koridor boyunca bir daha da bırakmadı. Onların gittiği yönün tersine koşturan muhafızlar komutanlarını görünce bir şeyler söylemeye çalışıyor, o ise kimseye aldırmadan Vada'yı odasına sürüklüyordu.
Sadece bir kez durmuş, muhafızlardan birine Maitri'yi bulmasını ve kapıda durması için fazladan asker ayarlamasını emretmişti. O kadar öfkeliydi ki Vada onun kalbinin yerinden çıkacağını düşündü. Nefes alıp verdikçe adamın göğsü şiddetle inip kalkıyordu. Odanın kapısına vardıklarında tüm hiddetini muhafızın üzerine kustu.
"Hizmetçi neden hala burada değil?"
O sırada koridordan koşarak onlara doğru gelen kız olmasa muhtemelen muhafızı boğazlayacaktı. Ama Maitri az sonra nefes nefese yanlarına varmıştı.
"Efendim!" diyen kız hızla başını öne eğdi. Artık baş dönmesi tamamen geçmiş olan Vada onun gözlerindeki korkuyu yakalamıştı. Jaya'ya hiç bakmayan Maitri göz açıp kapayıncaya kadar odanın içine girmiş, onların da geçmesi için kapıyı tutmuştu. Vada'yı içeri doğru ittiren Jaya kapı eşiğinde kalıp Maitri'ye seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜ
Fantasy5 kitap olacak Gölge Şehri serisinin ilk kitabı :) Sıradaki kitaplar: Gündoğumu, Gündüz, Günbatımı ve Gece. **** Her insan gölgesiyle doğar, onunla büyür ve ölür. Ben de herkes gibi bir gölgeyle doğdum. Tek farkım, onu görebilmem. Zaten o yüzden ş...