Yabancı Topraklar

236 33 1
                                    

Bölüm 6

Vada uçsuz bucaksız bir karanlığın ortasında, beynini kuşatan seslerden kurtulmaya çalışıyordu.

Vada... Vada... Vada...

Bize yardım et Vada!

Vada bizi sadece sen kurtarabilirsin!

Boşluk hissi bir süre önce yerini gerçek karanlığa bıraktığı halde yakarışlar hala kulaklarındaydı. Asla uyanamayacağı bir kabusun ortasında sonsuzluğu ve onun getireceği sükuneti bekliyordu. Oysa o ana dek tek bulduğu daha fazla acı, daha tiz çığlıklar olmuştu.

Yalvarırım Vada... Yardım et bize!

Yardım et!

Vada karanlıktan kurtulmak için olduğu yerde çırpındı. Vücudu ona ait değilmiş gibi itaatsizdi. Bir rüyada olduğunun farkındaydı, ama ona son verecek gücü henüz bulamamıştı. Asla sahip olmadığı anılar bedeninin her bir köşesini ayrı ayrı yakıyor, bir hikayeden diğerine atlarken kendinden her saniye daha fazla uzaklaşıyordu.

Vada... Vada... Vada...

Kimdi bu insanlar? Neden ona sesleniyorlardı? Onca acı, onca keder çekmelerine neden olan neydi? Ve Vada nasıl oluyordu da tüm bu hüznü kendi yaşamışçasına kalbinin en derinlerinde hissedebiliyordu?

Bir kez daha var gücüyle dört bir yanını kuşatan kara denizden çıkmak için çabaladı. Bir an için nefessiz kaldı ve öleceğini düşündü. Fakat sonunda zorla da olsa göz kapaklarını aralamayı başarmıştı. Kime ait olduğunu bilmediği sesler aynı anda yok olmuş, ardında tatsız bir baş ağrısı ve enkaz halinde bir beden bırakmıştı. Teninin her noktası acıyordu. Her an yeniden bayılabilecek gibi hissetse de yeni kazandığı sükunet için Vada karanlığa razıydı.

Güçsüz elleriyle şakaklarını ovalayıp yattığı yerde doğrulmaya çalıştı. Vücudunun hala ona itaat etmediğini fark etmek şaşırtıcıydı. Neler yaşadığına ve onu neyin bu hale getirdiğine emin değildi. Odasında olmadığını anlayacak kadar kendine gelmişti ama hafızası içi boşalmış bir yumurtadan farksızdı. En son evde olduğunu hatırlıyordu. Süt almak için mutfağa gitmişti. Salondan gelen ışığı ve masada bulduğu kitabı gözünün önüne getirdi. Kendi sefil hıçkırıkları bir kez daha kulaklarına doldu. Kaybettiği arkadaşı için döktüğü gözyaşları... Koridordan gelen ses... Vada onu görmüştü. Ölü arkadaşını...

"Rhydian!" diye mırıldandı. Geri gelen anılar kalbinin korkuyla çarpmasına neden olmuştu ama Vada'yı yerinden sıçratan aynı anda duyduğu sesti.

"Nihayet uyandın!"

Vada'nın düşünceleri bıçak gibi kesildi. Gözleri yatağının tam karşısında, yaslandığı duvardan onu izleyen adamı yakaladı.

"Sen kimsin?" dedi sesinin güçlü çıkmasına çalışarak.

Adam tepkisizdi. Dizlerine gelen şık ceketi ve ipek gömleğiyle olgun bir adama benziyordu, ama dağınık kara saçlarının ardındaki yüzüne baktıkça Vada onun yirmilerinde olduğuna karar verdi. Teni Vada'nın gördüğü her şeyden daha beyazdı ve yanaklarının yanından omzuna düşen siyah örgüleriyle tam bir tezat oluşturuyordu.

"Bu soruyu benim sana sormam lazım." dedi adam sakince. "Bizim topraklarımıza sen girdin."

Vada ne diyeceğine emin değildi. Bir ipucu bulmak için gözleri odayı taradı. Yaşadığı duygusal çöküntüden sonra kriz geçirmiş ve hastaneye kaldırılmış olabilirdi. Gördüğü gerçek dışı görüntüler bu senaryoya kusursuz oturuyordu. Ne var ki çevresinde alıştığı, bildiği hastane odalarını hatırlatan tek bir şey yoktu. Dört direkli yatağı bir sarayda olduğunu düşündürmüştü.

GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin