Tuzlu Kahve

162 31 12
                                    

Sabahları kendimi mutlu edecek şeyler bulabiliyordum. İki gündür zorlansam da iyiydim. Ama bugün zor kalktım. Dünün yorgunluğu vardı üzerimde. Dün Sinan'la akşama kadar çalıştık. Akşamdan sonra fazladan çalışmaya karar verdik. Daha sonra Ilgaz'da bize katıldı. Daha sonra diyorum çünkü Ilgaz dün işe neredeyse hiç gelmedi. Haklı... Geceyi kim bilir nerede geçirtmişti diye düşünürken Gamze anlattı olan biteni. Ilgaz Alev'i öptükten sonra kızı orada bırakmış. Alev başlamış ağlamaya. Tüm çalışanlar başına toplanmış. Ben de sanıyordum ki geceyi birlikte geçirdiler. Ama Ilgaz yine geç geldi. Alev olmasa başka kadın yok sanki. Zaten iki gündür beni sinir ediyor. Telefonda Canan'la randevu hakkında konuşurken bana kızdı. Beni laubai olmakla suçladı. Direk olarak yüzüme söylemesede ben anladım. Laf sokmak için yalvarıyordu adeta. Bundan böyle "Bey" diyecekmişim. O sıfat bana yakışıyor mu diye düşünmüyor bile. Yakışmıyor sana hiçbirşey. Beyaz gömlek hariç.
Dün gece geç saatte çıktık. Sinan bana Ilgaz'ın aksine umursayarak eve bırakma teklifini sundu. Kabul etmedim. Kendi arabam vardı sonuçta.
Araba demişken dün sanki Ilgaz beni eve kadar takip etti gibi. Ama evin önüne geldiğimde araba filan göremedim. Bana öyle gelmiştir. Ilgaz beni neden takip etsin ki?

-Hazal Hanım size bir çiçek var?
Çiçek mi? Bana? Çiçek? Olacak şey değil. Acaba Canan sürpriz mi yaptı bana?
Gamze'nin bana uzattığı çiçeğe bakarken hiç de Canan'ın gönderdiği bir çiçeğe benzemiyor diye düşündüm. Üzerinde bir de not vardı. Notu açıp okudum."Gözler kalbin aynasıdır. Ben o gözlerde beni görmek istiyorum."
Tövbe tövbe. Alışık değilim böyle romantikliğe. Böyle romantik sözler romanlarda olur benim bildiğim. Bir saniye. Bir saniye. Serdar kim?
Bu sorunun cevabını en yakın zamanda bulurum inşallah. Çiçeğimle odama girdim. Hemen de sahiplendim çiçeği.
Gözüm ister istemez onun odasına kaydı. Bana bakmıyordu. Bakacak diye bir zorunluluk yoktu ama bir yere dalmış görünüyordu. Dalmış ve kızgın. İlk defa onu kızgın görmüyordum. Ama ilk defa dalmıştı. Acaba Alev'in gidişine mi üzülüyor? Aslında dün hiç de üzülmüşe benzemiyordu. Çiçekleri koymak için bir tane vazo aradım. İçine biraz su koyup yerleştirdim çiçeği. Her ne kadar serdar kim bilmesem de çicekler bir suçu yoktu. Vazoyu tam önüme yerleştirdim. Sonra Canan'ı aradım.

-Ooo aklına da gelirmişim çalışırken.

-Aşk olsun Canan aramıyor muyum hiç?

- Arıyorsun canım arıyorsun da işteyken hiç rastlamadım.

-Haklısın.

- Haklıyım tabii.

- Ee ne oldu anlat.
Bu kız beni tanıyor.

-Şimdi bana bir çiçek gelmiş. Attım fotoğrafını sana. Bir tanede not var onu da attım. Canan Serdar kim? Biz tanıyor muyuz öyle birini?
Canan'ın tanıdığını ben. Benim tanıdığımıda Canan tanırdı. Bazen benim gözümden kaçar bazen ise onun. Diliyorum ki benim gözümden kaçan onun gözünden kaçmamıştır.

Duâ İle SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin