-- Özel Bölüm--
(5 Yıl Sonra)
Pişmanlıklarla, keşkelerle geçen koskoca 5 yıl. Uyku tutmayan geceler.. Kâbuslarla uyanılan sabahlar... Beş yıl boyunca her gün, her saat, her dakika bir ölü gibi yaşadım. Neden? En mutlu olduğum anda çekip gittim? Kime kızdım? Kime inat yaptım? Peki kim üzüldü? Ben...
-"Hadi artık gidelim." diyen Kai'nin sesiyle kendime geldim. Çantamı alıp Kai'nin arkasından evden çıktım. Artık geri dönme vakti. Gerçeklerle yüzleşme vakti...
Havaalanına gelip kontrollerden geçip uçağa bindik. Son saatler ve ben Kore'ye geri dönüyorum.. Mutlu mu olmam gerekiyor? Ya da üzgün? Hiçbir şey hissetmiyorum. Belki biraz pişmanlık.. Zaman su gibi aktı, hayatlar değişti.. Ve ben olduğum yerde saydım hep. Düne olan hasretim yarınımı engelledi. Bir adım ilerleyemedim yarına.. Hep düne koştum.
Uçağın camından bulutları, sonsuzluğu izlerken yine düşüncelere dalmıştım.
Dün gece uyumamamın getirdiği yorgunlukla gözlerim yavaş yavaş kapanmıştı.
-"Hey, geldik. Hadi kalk." diye uyandırdı Kai beni. Bunca acıyı çekerken hep yanımda olmuştu. Okulu bitirip bir işe girmiştik birlikte. Kai'nin annesi iyileşip Kore'ye dönmüştü ama Kai beni yalnız bırakamamıştı. Uçaktan inip taksiye bindik. Kalacağımız otelin adresini şoföre söyledikten sonra kısa bir sessizlik oldu.
-"Sen iyi misin? Nasıl hissediyorsun?" diye sordu endişeyle
.-"Bilmiyorum." deyip gözlerimi değişen ama hala eski halini anımsatan Seul sokaklarına diktim. Ne kadar tuhaftı kaçarak gittiğim Kore'ye geri dönmek. Ve gitmeden bir ailem olduğunda döndüğümde kimsemin olmaması. Acıtıyordu. Kabuklaşan yaralar her gün yeniden kanıyordu. Kai otel işlemlerini hallettiğinde odalarımıza çıktık. Yan yanaydı odalarımız. Dün gece uyuyamamanın verdiği yorgunlukla, hatta son beş yılın yorgunluğuyla yatağa uzanıp uykuya teslim ettim yorgun bedenimi. Kapının çalınmasıyla gözlerimi huzursuzca açtım. Kai'nin sabahın köründe ne işi var benimle diye kendi kendime söylenip kapıyı açtım. Gelenin Kai değil de Chanyeol olduğunu görmemle olduğum yerde kaldım. Adım atamadım, konuşamadım.
-"Kore'ye dönüyorsun ve kuzenine haber vermiyorsun. Kai aramasa haberim bile olmayacaktı." deyip kızgın görünmeye çalıştı. Ama başaramamıştı.
-"Gel buraya." deyip sıkıca sarıldı Chanyeol. Şaşkınlığım geçtikten sonra Chanyeol'u içeri davet ettim. İlk başta kızsam da Kai'ye Kore'ye döndüğümü söylediği için şimdi içimden binlerce kez teşekkür ediyordum. Chanyeol üniversite bittikten sonra babamın yanında çalışmaya başlamış, zamanında babasının olan % 30 luk hisseyle şirkette yetki sahibiydi. Nana'yla geçen sene evlenmiş ve mutlu bir hayat sürüyorlardı.
-"Nasılsın? Amerika nasıldı?" diye sordu Chanyeol.
-"Eh işte idare eder. Asıl sen anlat." deyip gülümsedim.
-"Kimi? Luhan'ı mı? Yoksa anneni mi? Ya da babanı?" diye sordu Chanyeol. Ne söyleyecektim. En çok kimi merak ediyordum? Ya da bensiz hayatları nasıldı? Chanyeol söylediğine pişman olmuş bir ifadeyle konuşmaya başladı.
-"Özür dilerim." dedi mahcup bir yüzle.
-"Sorun değil. Alıştım." diye cevap verdim. Alıştım mı? Hayır.. Her saniye daha cok acı çekmek mi alışmak?
-"Neden gittin?" diye sordu. Konuşmak istemiyor ama merak ediyor gibiydi. Neden mi gittim? Bilmiyorum.
-"Bilmiyorum." diye fısıldadım ama duymuştu beni. Bir süre sessizce durduktan sonra konuşmaya devam etti.