-1-

203 7 7
                                    

Gece saat 2'yi geçmiş hatta 3'e yaklaşmıştı. Ayın ışığı bahçedeki söğüt ağacının püskülü andıran ince uzun yapraklarına dokunup ortaya ışıltılı bir görünüm çıkarıyordu. Rüzgâr hafiften estikçe söğüt ağacının yaprakları ahenkle dans edip birbirine vuruyor ve bu da huzurlu bir hışırtı sesi ile kulakları dinlendiriyordu.

İnci odasının bahçeye bakan taraftaki penceresinin önünde dikilirken bir anda gözlerini bahçeden ayırıp kendine geldi ve babasının evde olmadığını hatırladı. Arkasını döndüğünde sokak lambasının ışığından dolayı odasının duvarına düşen gölgesini inceliyor elleriyle gölge oyunu yapıp oynuyordu. Gölgeyle köpek şekli çıkarmaya çalışırken bir anda telefonun sesiyle irkilerek kendine geldi. Telefonun ekranında ''Babam'' yazısı belirdi.

"Uyumadığını tahmin etmiştim."
"Her zaman ki gibi.
"Napıyordun?"
"Hiç. Odamda karanlıkta oturuyordum. En son kendimi gölge oyunu yaparken buldum." deyip kikirdedi.
"Bari becerebiliyor musun?"
"Pek değil. Sen ne yapıyorsun bu gece çok yoğun muydu?"
"Yoğundu hem de bayağı. İstanbul-Kocaeli otobanı üzerinde iki araba çarpışmış bütün yolcuları bizim hastaneye getirdiler. Şimdi bir o hastaya bir o hastaya koşturuyorum."
"Kötü olmuş hakikaten umarım iyileşirler. O zaman çok oyalamayayım seni babacım öpüyorum kocaman."
"Bende öpüyorum kızım. Uyu artık hadi sende."
"Tamam."

İnci uykusunda aşağı inmemek için mutfağa su almaya gitti. Geceleri evde yalnız kalmaya çok zor alışmıştı.

Mutfak dolapları kırmızı ve tezgah siyahtı. İnci bu rengi hiç sevmiyordu çünkü bu kadar kırmızı renk onu boğuyordu. Kendisi seçseydi daha açık tonlar tercih ederdi. Mutfağa kadar inmişken bir de dolabı karıştırıp bir şeyler atıştırmayı düşündü ama istediği gibi bir şey bulamadı. Tam fırının önünden geçerken fırındaki peynirli böreklerden bir iki tane alıp yiyerek odasına geçti. Odasına geldiğinde babasının mesaj atmış olduğunu gördü.

"Kızım yarın ben eve gelmeden hazırlan seninle kahvaltıya gidelim hem keyifli vakit geçiririz hem de sana söylemek istediğim bir şey var?"

Acaba bana söylemek istediği şey ne diye düşündü İnci. İçine doğal olarak kurt düşmüştü ve bir anda kendini kötü düşüncelerin arasında buldu. Bunu farkedip hemen kendini bu durumdan kurtarmaya çalıştı. Neden her defasında olumsuz bir şeyler olacağını düşünüyordu ki? Bu özelliğini hiç sevmiyor ve törpülemeye çalışıyordu. Beynini dakikalarca meşgul edip bir işe odaklanmasına engel oluyor ve türlü türlü senaryolar üretip kendini mutsuz ediyordu. Şimdi de çok huzursuz olmuştu. Fakat şu an elinden bir şey gelmeyeceğini kabullenip çok büyük bir merakla örtüsünü yeni açtığı yatağına girdi ve artık uykusu gelmiş olduğu için direnmeden kendisini uykunun derin kollarına bırakıp rüyalara daldı.

* * *

İnci yataktan kalkıp aynaya baktı ve dipten uca açılan ve şu anda çok biçimsiz olan karamel boyalı saçlarının elektrik çarpmış gibi olduğunu uyumadan önce yaptığı topuzun artık pek de topuza benzemediğini düşündü. En kötüsü de akşam makyajını silmeden uyuduğunu farketti. Sanki saatlerce ağlamışcasına akmıştı göz makyajı. Bu normalde yaptığı bir şey değildi fakat gece gerçekten çok üşenmişti ve bir günden ne olacak sanki diye düşünüp silmemişti. Bunu yaptığı için şu an kendini hiç pişman hissetmiyordu çünkü insan bazen kendini rahat bırakmalı düşüncesindeydi.
Üzerine beyaz şifon üzerinde çiçekleri olan elbisesini geçirip saçlarına şekil veriyordu ki kapının açıldığını duydu.

"Baba sen misin?!"
"Benim!"
Vedat kızının yanına geldi odaya. Kapıyı tıklatıp içeri girdi.
"Ne zaman hazır olursun?"
"Hazır sayılırım,hatta hazırım. Çıkalım hadi."
"Tamam ben de bir odama uğrayayım çıkalım."
İnci de bu arada sırt çantasını toparladı. İnci sırt çantası takmayı çok seviyor ve çok rahat olduğunu söylüyordu sürekli.

Babasının onunla ne konuşacağı yine kafasını meşgul etmişti. Aslında iyi şeyler duymaya ihtiyacı vardı. İyi haberler duyma umuduyla çıkış kapısına gitti. Babası da ondan bi kaç saniye sonra gelmişti. İnci'nin anlayamadığı bir gerginlik hakimdi babasının hâl ve tavırlarında. Böyle oluşu onu daha da telaşlandırıyordu.

Arabayla bahçeden çıkınca İnci bir anda çok iyi hissetti. Okullar kapandıktan sonra kendini eve hapsetmiş hiç bir arkadaşının çağrısına kulak asmadan yaşamıştı. Görünüşe bakılırsa kafayı dinlemek istemişti. Güzelde vakit geçirmişti esasında. Mutfakta börekler, pastalar, yemekler yapmıştı ve yeni tarifler denemişti. Babası yemek yemeyi sevdiği için İnci ister istemez güzel yemek yapmayı öğrenmişti.

"Kahvaltıyı nerde yapacağız?"
"Nerde yapmak istersin?"
"Aslında ne zamandır Boğaz'da kahvaltı yapmadık uzak demezsen oraya gidelim."
"Tamam canım sen nasıl istersen." dedi.

Yolda ilerlerken Vedat'ın en sevdiği şarkıcı olan Sezen Aksu radyodan onlara eşlik ediyordu. Kahvaltı yapacakları yere varana kadar nerdeyse başka hiç bir şey konuşmadılar.
Arabadan inip kahvaltı yapacakları yerin teras bölümüne geçtiler. Boğaz yine her zamanki ihtişamıyla karşılarında duruyor güneşten çaldığı ışıklarla onlara göz kırpıyordu. Bu güzel manzayı seyrettikleri sırada vakit on dakikaya yakın geçti ve masaya kahvaltı servisleri gelmeye başladı. İnci de bu arada artık dayanamayacağını hissetmiş olsa gerek ilk cümleyi söylemek istedi.

"Baba artık konuşalım çünkü artık çok merak ediyorum."
Babasınde hafif bir gülümseme belirdi. Oturuşunu düzeltip söylemek istediklerini anlatmak üzere bir pozisyon aldı ve konuşmaya başladı.
"Uzun zamandan beri aklımda olan bir şey aslında sana söylemek istediğim. Ama kafam çok karışıktı bir türlü karar veremediğim için sana hemen söylemedim. Adana'da bana bir hastanenin ortaklığı teklif edildi bu yüzden Adana'ya taşınmak istiyorum Aslında bu kararı nasıl sana sormadan aldığını düşünüp bana kızacaksın ama artık sende üniverstiye gideceksin ve kendine ait bir hayatın olacak. Dilersen hala İstanbul'da yaşamaya devam edebilirsin tercihlerini yaptıktan sonra seni bir yurda yerleştirebiliriz karar senin.''

İnci babasının bütün cümlelerini büyük bir dikkatle dinledikten sonra cevap vermeye yeltendi ama diyecek bir şey bulamadı. Şu an da iyi ya da kötü hiç bir şey hissetmiyordu. Adana hakkında hiç fikri yoktu. Ona sorsalar sadece haritada gösterebileceği bir şehirdi. Karar vermesi için zamana ihtiyacı vardı. Çünkü babası olmadan hiç yaşamamıştı ve o olmadan İstanbul'da yapabilir miydi hiç bilmiyordu.


Hikaye ile ilgili yorum ve oylarınızı bekliyorum. :)

İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin