-2-

124 6 7
                                    

İnci kendi dünyasına baktığı zaman ona göre en güzel şehir İstanbuldu. Kışı ayrı güzel yazı ayrı güzeldi. Burda doğmuş, büyümüş sayıca çok yıl geçirmişti. Şimdi karar vermek zorundaydı. Gitmeli miydi? Kalmalı mıydı? Bu fikirlerle tek başına boğuşmaktan yorulmuştu biraz olsun kafasını dağıtmak istiyordu. Ve ortada böyle bir durum olduğunu en yakın arkadaşı Aslı'yla paylaşmalıydı. Aslı ile doğduklarından beri yan yana evlerde büyümüşlerdi. İnci yalnız büyümüş sayılmazdı aslında Aslı ile büyümüştü. Kardeş gibi olmuşlardı. 8 sene öncesinde Aslı ve ailesi o evden taşındıkları gün ikiside gözleri kıpkırmızı olana kadar ağlamışlardı. Hatta o gün ayrılmadan önce bir fotoğraf çekilmişlerdi. İnci o fotoğrafa her bakışında gülerdi. Çünkü o kadar komiklerdi ki. İnci'nin bembeyaz yüzünün ortasında kocaman kırmızı bir burun, alt dudağı yerçekimine karşı koyamamış halde ve sol eli Aslı'nın boynuna dolanmış gitme dercesine sarılmıştı. Aslı'nın da ondan tek farkı fotoğrafın tam ağlarken ağzı bir karış açıkken çekilmiş olmasıydı. Artık eskisi kadar sık görüşemeyeceklerini farkındaydılar. Ama birbirlerinden hiç kopmadılar.

Bugün Aslı ile görüşmeye karar verdi. İnci arkadaşı Aslı'nın adını bulup aramak için telefonu eline aldı ve tam o sırada Aslı onu aradı. Böyle şeyler hep başına gelirdi İnci'nin. Birini düşünürken ya o düşündüğü mesaj atardı ya da arardı. Hiç aklına gelmeyen ve çok uzun zamandır görmediği birisini düşündüğünde bir kaç gün sonra onu görürdü. Yine öyle oldu tam Aslı'yı düşündüğü anda belli ki Aslı da onu düşünmüştü.

"Aslııı! Kuzum napıyorsun ?"
"Evden çıkmak üzereyim. Seni çok özledim İnci."
"Bende seni çok özledim. Nereye gidiyorsun? Bugün başkasına sözün yoksa görüşelim mi?"
"Bende seni onun için aradım zaten. Ben şimdi ablamla alışverişe çıkıyorum. Onunla işim bittiğinde seninle görüşelim ne dersin?"
"Çok güzel olur o arada bende hazırlanırım zaten buradan oraya ancak gelirim."
"Tamam canım görüşürüz öpüyorum."
"Kolay gelsin öptüm."

İnci kendini bir anda enerjik hissetmişti. Arkadaşıyla uzun zamandır görüşmemişti ve özlemişti. Arkadaşlık onun için önemliydi. Çok fazla arkadaşı yoktu ama bu durum onu rahatsız etmenin aksine mutlu ediyordu. Çünkü böylesi daha samimiydi. Çünkü ona göre herkes herkesi sevemezdi. Herkesi seven, herkesle iyi anlaşan insanların problemli olduğu fikrini savunurdu. Bu zamana kadar o tavırlara sahip tanıdığı herkesten soğumuştu.

Hava çok sıcak değildi. Bulutlar Güneş ışıklarının yolunu kapattığı için Güneş sıcaklığını çok hissettiremiyordu. Bu yüzden İnci akşam soğuk olabileceğini düşünüp yanına ince bir hırka aldı. Evlerine beş dakika mesafe de olan durağa doğru ilerlerken kulaklığını kulağına geçirdi.
Durağa vardığında Mustafa yine ordaydı. Mustafa sekiz dokuz yaşlarında bir çocuktu. Genelde durağın arkasında ki parkta olurdu. Bu çevrede oturan bir çok insan onu tanırdı.
"Naber Mustafa?" dedikten sonra çantasına koyduğu keki çıkarıp ona verdi.
"İyiyim İnci abla. Sen nas-"
"Mustafa otobüs geldi kendine iyi bak canım!" deyip el salladı ona ve otobüse koştu.

Yoldayken Aslı aradı ve geldiğini söyledi İnci'ye. İnci de ona gelmek üzere olduğunu söyledi ve tam o sırada ineceği durağa geldi. İçinden Aslı'nın her zaman ki masada oturduğunu düşündü. Kapıdan içeri girdi ama o masada başkalarının olduğunu gördü. Diğer tarafa kafasını çevirip baktı ve Aslı'nın el salladığını gördü. İlk yaptıkları birbirlerine sarılmaktı.
"Bizim masamız doluydu ben de buraya oturdum.''
"Bu sefer de böyle olsun kuzum. Sipariş verdin mi?"
"Yok seni bekledim."
O sırada siparişlerini almaya gelmişlerdi ve İnci havuçlu kek ile çay isterken Aslı da kurabiye ve çay istedi.
"Nasılsın?"
"Karışık." dedi İnci derin bir nefes çekerek. Sanki içinde kocaman bir dağ var gibi görünüyordu.
"Kötü bir şey yok değil mi?"
"Yok yok kötü bir şey değil ama karar vermem gereken bir durum var." deyip konuşmasına ara verdikten sonra devam etti.
"Babama Adana'da bir hastaneden ortaklık teklifi gelmiş ve babam kabul etmiş."
"Yani şimdi gidecek misiniz?"
"O her ne kadar bana kendi kararıma göre hareket etmemi söylese de ben beni yanında istediğini anlayabiliyorum."
"Haklısın. Bu durumda benim sana söyleceklerim gerçekten tarafsız olmaz. Ben gitmeni istemem İnci biliyorsun. O yüzden gerçekten nasıl mutlu olacağını hissediyorsan onu yap."
İnci bir an duraksadı. Kendisini geleceğini düşündüğü zaman hep İstanbul'da görmüş ve orda yaşadığını hayal etmişti. İlk defa başka bir şehirde yaşayacağı için korkuyordu. Yerleşmesi, alışması zaman alacaktı. İnci'nin kalbi gitmeyi hiç istemiyordu ama babasını düşündü. Çocuklukta ona söylediği bir cümle hatırına geldi aniden. Sen benim en güzel hediyem oldun.
Bunca yıldır ikisi birbirine destek olup yaşayıp gitmişlerdi. İnci en yakın arkadaşım Aslı dese de onun en yakın arkadaşı babasıydı. Ona hem anne hem baba olmuştu. Şimdi onu oraya yalnız göndermek içine hiç sinmiyordu. İnci'nin kalbi her ne kadar İstanbul'da kalmak istese de galiba babasını yalnız bırakmayacak ve onunla Adana'ya gidecekti.

Hikâye ile ilgili yorum ve oylarınızı bekliyorum. :)

İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin