Zor bir karardı, evden kaçmak sadece filmlerde gördüğü bir sahneydi. Bavulunu toplayıp giden insanlar; peki sonları ne oluyordu? Filmler çoğu zaman mutlu sonla bitiyordu ama hayatlarımız kesip baştan oynayabileceğimiz bir sinema filmi değildi. Tekrar düşündü, gece gözüne uyku girmedi. Üniversite tercihleri tamamdı, bunun geri dönüşü yoktu. O halde neyi düşünüyordu?
Yaşadığı şehri, arkadaşlarını, ailesini bir anda silebilecek miydi? Anılar orda mutlu olmasına neden engel olacaktı ki? Orda da yeni bir aile, yeni arkadaşlar bekliyordu onu. Peki neden hala huzursuzdu? Düşünceler arasında 1-2 saat uyuyabilmişti. Son günlerde iyice kilo verdiğini farketti aynada. Üzerine giyecek düzgün birşey aradı. Evleneceği adam ve ailesiyle tanışacaktı, mahcup olmak istemiyordu. Hepsi eskimiş kıyafetlerin arasında arkadaşlarının hediye ettiği cıvıl cıvıl çiçekli elbisesi ona bakıyordu. Belki birazcık kısaydı ama yeniydi. Bir daha böyle güzel arkadaşları olacak mıydı? Bunu düşünmenin zamanı değildi. Zaten evlendiğini öğrendiklerinde eskisi kadar yakın olabilecekler miydi? Yaşıtları sadece eğitimini düşünürken o artık iki farklı hayatın içinde olacaktı. Tanımadığı bilmediği bir şehre gitmek, evlenmek ona korkunç gelmiyordu. Korkunç olan hergün işittiği hakaretler, sevgisizlik ve değersizlik hissiydi. Hayallerine ve kendisine değer veren insanlarla yaşayacaktı fakat bundan da pek emin değildi; şikayet ettiği bu evden kaçmak için yanlış bir yola girmiş olabileceğini de düşünüyordu.
Üzerini giyindi, kardeşlerine yemek yaptı, son kez eski hayatına dair anılar toplamak için sohbet ettiler. En çok kardeşleri için tedirgindi, o gittikten sonra ne olacaktı? Notunu da hazırlamıştı kimse kendisini sorumlu hissetmesin gidişinden diye. Zaten huzursuzluklarla dolu bu evde bir de onun gidişi yüzünden kavga gürültü çıkmasına, kardeşlerinin üzülmesine gönlü razı değildi. Daha yeni ve temiz kıyafetlerini seçip yerleştirdiği çantaları aldı. Çok eşyası yoktu, en önemlisi de üniversiteyi kazandığını gösteren belgesi ve nüfus cüzdanıydı. Sevdiği adam onu caddede bekleyecekti. Onu da büyük bir karar vermek zorunda bırakmıştı. Mutluluk veya mutsuzluk değildi o an hissettiği; o an ayrılış ve kopuştu onun için. Hissetmişti bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Verdiği kararla eskiye dair herşeyi yıkmakta ve kendi elleriyle bir gelecek inşa etmekteydi.
Elinde ve sırtındaki çantasıyla etrafa baktı, tanıdık yüzler görmekten çekiniyordu. Olur da nereye gittiğini sorarlarsa ne diyecekti? Birkaç adım sonra sokak bitecek caddeye ulaşacaktı, caminin önündeki taksiyi görecekti. Nasıl karşılayacaktı Kaan onu? Bu ikinci görüşüydü; insan sadece sesini beğendiği için biriyle evlenebilir miydi? Elbette durum böyle değildi, fikirlerini de kendisini de beğenmişti Kaan. Nihansa uzakta olmalarına rağmen Kaan'ın kendisine olan sevgi ve sadakatine, dürüstlüğüne hayran olmuştu. Başka erkekler gönül eğlendirmekle meşgulken Kaan bir kadına nasıl sahip çıkacağını biliyordu. Hissetmişti Nihan, iyi bir insandı; kaderine yazılı olabileceğini o an düşünemedi ama böyle bir birlikteliğin ancak kadersel olabileceğini anlayacaktı zamanla.
Nedenini çok sorgulamadan kız kaçırmaya ikna olmuştu Kaan. Nihan'ı ailesinden istemeyi düşünüyordu oysa, daha farklıydı hayalindeki evlilik. Fakat Nihan'ın ailesinde yaşananları öğrenince ona hak verdi. Eğitimine devam etmesine de ses çıkarmayacaktı, aradaki yaş ve eğitim farkı zamanla sorun olacaktı biliyordu fakat sevdiği kızdan vazgeçmeyecekti. Pek çok zorluğu aşmıştı, babasız geçen çocukluk yıllarını düşündü. O da mutlu bir yuva özlemi içindeydi. Üstelik sevmediği biriyle evlenmek onu korkutuyordu.
Nihan'ı uzaktan gördü, üzerindeki elbise çok açıktı ama Nihan çok güzeldi, zamanla daha uygun kıyafetler giymeyi öğrenecekti elbet. Nasıl olmuştu da böyle genç ve güzel bir kızı evlenmeye ikna edebilmişti. Korkuyla etrafına baktı, bilmediği bir şehre yalnız başına gelmişti Nihan'ı almak için. Bir akrabası ve tanıdığı gelirse diye düşündü, cesurdu fakat kimseye zarar gelmesini istemezdi. Nihan nereye gideceğini bile bilmiyordu, ömründe otogara kaç kez gitmişti ki? Başka korkularla doldu beyni biranda; izlediği filmleri aklından çıkaramıyordu. Kaan'a güveniyordu ama yabancı bir şehirde başına birşey gelse nereye kime gidecekti? Bunları hissettirmeden Kaan'ın kapısını açtığı taksiye bindi. Apartmanlarını, balkondaki kardeşlerini görüyordu. En küçük kardeşini çok severdi, boyu bile ancak yetmişti balkona ama ablasını görebilmek için orda bekleyecekti. Sonra belki geri döner diye oradan ayrılmadığını öğrenecekti Nihan, içi en çok bunu hazmedemiyordu. Şenay daha çok küçüktü biraz daha beraber zaman geçiremezler miydi? Korktuğu gecelerde ablasının odasına gelirdi Şenay, kıvırcık saçlarıyla masum yüzüyle, son günde ayrılmamış beraber uyumuşlardı, neden gittiğini anlamamıştı ablasına kızgın ve kırgındı biliyordu Nihan. Zaman içinde kızgınlığı geçecekti belki ama ayrı kaldıkları zamanın telafisi olacak mıydı bilmiyordu. Nihan annesiz olmanın verdiği sorumlulukla kardeşlerine iyi bakmaya çalışıyordu. Artık uzaklarda olmak onların ihtiyaçlarını, sıkıntılarını bilememek zordu onun için. Ama hayırlısı böyleydi, o evde olduğu sürece tartışmalar bitmeyecekti. Nihan istenmiyordu, açıkça üvey annesinden duymuştu. Kendini huzursuzluğun sebebi olarak görüyordu, gidince kardeşlerinin daha rahat edeceğine inanıyordu. Hakaretleri ve aşağılamaları duymamak için gitmeliydi.
Çocukluğunda çok sevdiği babasıyla aralarında derin uçurumlar vardı artık, hayat kavgasında olduğuna inanan babası sadece borçlarıyla ilgileniyordu, çocuklarının okumalarını istiyordu maddi manevi zorluklar içinde olsalar da. Gerisi şuan için önemli değildi. Fakat Nihan genç kız olmuştu, en büyükleri ilk göz ağrısı çok değişmişti annesinin ölümünden sonra. Makyaj yapmaya, açık giyinmeye, erkek arkadaşlarıyla dolaşmaya başlamıştı. Bağırdı, dövdü, hakaret etti yanlışlardan döndürebilmek için. Bazı akşamlar çok geç geliyordu eve, kızını tanıyamıyordu. Çocukluğunda uysal ve sessizdi, hatta içine kapanıktı, derslerindeyse çok başarılıydı. Okul hayatı ödüller, dereceler ve burslarla geçmişti. Bu yönünü takdir ettiği Nihan'ın bambaşka bir yüzünü görüyor ve telaşlanıyordu. Kaçınılmaz bir sona gittiğinin farkına varmadan, onu kazanmak yerine daha çok kaybediyordu her hakareti ve her tokadıyla. O da baba şefkati görmediğinden böyleydi belki de ama kendisine bile itiraf edemiyordu. Zaten geçmişini silmiş, mesleği ve şehirli çevresiyle küçük bir ilçede yaşayan ailesini de unutmuştu. Oysa köklerini kaybettikçe kendisi de günden güne bitiyordu. Ailesiyle arasında uçurumlar vardı, onu anlamıyorlardı. Onu kimse anlayamazdı,zaten anlatmayı da sevmiyordu. Kızının kaçtığını anladığında da sustu, bekleyecekti, dönecekti mutlaka, çok uzaklara gitmiş olamazdı. Ya dönmezse diye düşündü. Muhakkak kandırmışlardı, başına bir iş gelecekti belki de öldüreceklerdi. Hamit bey o gün hiç uyumadı, sabaha kadar bekledi, notunda açıkça evi terkettiğini yazan kızını bekledi. Kimse geri dönmedi, 18 yaşını doldurduğu için zorla da getiremezdi onu. Onuru çiğnenmişti, yakınlarından ağır sözler duyacaktı. Kendi sorunlarıyla boğuşurken, çocuklarıyla ilgilenecek vakti olmamıştı. Şiddetle birşeyler öğretemeyeceğini o gün anlamış olmalıydı.
Kime nasıl anlatacağını bilmiyordu. Herkese kızının burdaki üniversiteyi kazandığını duyurmuştu, oysa daha sonradan üniversite tercihlerini de kendi başına yaptığını ve İstanbul haricinde bir şehri tercih etmediğini öğrendiler. Planlıydı demek ki, 18 yıl boyunca baktığı öz evladı ona ağır bir yumruk indirmişti, yediği dayakların intikamını böyle almıştı demek ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Nehri
ChickLitBir yolculuk sırasında, camdan dışarı bakarak manzarayı seyreden; sonrasında kitabına gömülen insanlar hayal ettim. Yolun sonunda buluşmak dileğiyle...