Yoongi uyandığında yanında kimseyi bulamamıştı. Hızlıca kendine gelip yataktan kalkmak ve saate bakmak istediğinde arkasındaki ağrı buna engel olmuştu. Gerçekten Jimin onu bir orospu gibi sabah erkenden bırakıp gitmiş olmamalıydı.
Bir kaç adım attıktan sonra odanın kapısını açtı. Telefonunu bulamıyordu. Ağrısı canını iyice yakarken sinirle bağırdı.
"Aaghhh !"
Kendi kendine söylenirken kapıdan gelen anahtar sesiyle başını o yöne çevirdi.
"Yoongi-ah, uyanmışsın. Sana ilaç almak için çıkmıştım."
Yoongi şaşkınlıktan ağzını bir dakika boyunca kapatamamıştı. Daha sonra Jimin'in ona gülümsemesiyle saçlarını karıştırdı. Başka bir yöne bakıp yutkundu ve dudaklarını yaladı. Tekrar Jimin'e baktığında bardağa su dolduruyordu. Gerçekten Jimin'in bu kadar nazik davranacağı aklının ucundan geçmemişti.
Jimin elindeki bardak ve hapla beraber Yoongi'yi koltuğa oturttu. Daha sonra eline hapla suyu tutuşturdu ve içmesini izledi.
Yoongi otururken hafifçe tısladı. Hapı içtikten sonra karnından gelen gurultuyla ikiside birbirine baktı. Yoongi elini karnına koydu.
"Sen uzan, bende yiyecek bir şeyler hazırlayayım."
Jimin ayağa kalktığında kendi kendine gülüyordu. Birine bu kadar ilgi göstereceğini daha önce düşünmemişti. Ama yapmak istediği tek şey şu an buydu.
Dolaptan çıkardıklarıyla kolayca bir omlet hazırladı. Tepsinin üzerine bir kaç şey daha koyduktan sonra eline alıp Yoongi'ye götürdü.
Kucağına tepsiyi verirken konuştu.
"Yapmasını pek beceremem, umarım yiyebilirsin."
Yoongi konuşacak gibi olmuştu ama sesi çıkmamıştı. Başıyla onaylayıp tekrar başını eğdi.
"Sorun yok değil mi ?"
"Ah, şey."
"Ney ?"
"Değişik hissediyorum."
"Bu iyi bir şey mi ?"
Yoongi biraz düşündükten sonra cevapladı.
"Galiba iyi."
Jimin onu izlerken kıkırdadı. Gerçekten Yoongi bir çocuğa dönüşmüştü. Utangaç ve sessizdi. Jimin açılacağını umarak konuştu.
"Bugün işe gitmeyelim."
"Neden ?"
"Gerek yok, dinlenmeni istiyorum."
"Jimin-ah."
"Hm ?"
"Beni seviyor musun ?"
Yoongi bunu sormak zorunda hissediyordu. Yüzünün kızardığına emindi ama gözlerini sıkıca yumup tekrar açtı.
"Evet Yoongi, ya sen ?"
Yoongi duyduğu cevapla gülümsemesine engel olamadı ve evet anlamında başını salladı. Bu uyandığı en güzel sabahtı. Her şeyin yolunda gitmesi için dua ediyordu.
Yoongi Jimin'in hazırladığı omleti yerken zorlanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Jimin de ayaklarını uzatmış telefonuyla ilgileniyordu.
Yoongi birbirlerini sevdiklerini ve birlikte olduklarını ama sevgili olmadıklarını düşündü. Yani Jimin bir teklifte bulunmalı mı diye aklından geçirdi. Daha önce biriyle çıkmadığı için ne olması gerektiğini hiç bilmiyordu. Ama filmlerde öyleydi.
Jimin çalışanlarından birine ona kıyafet getirmesi için emir vermişti. Üzerindeki eşofmanla beraber eczane aramıştı ama şirkete bu şekilde giremezdi.
Yoongi'ye baktığında yemeğini bitirdiğini gördü. Yoongi kalkacakken Jimin ayaklanıp kucağındaki tepsiyi aldı ve mutfak tezgahına koydu.
"Telefonumu gördün mü ?"
Yoongi sorduğunda Jimin etrafa bakınıp Yoongi'nin telefonunu buldu ve ona uzattı.
"Teşekkür ederim."
Telefonuna gelen mesajları ve aramaları kontrol ettiğinde bu akşam büyük bir şirket partisi olduğunu gördü. Mesajda biraz daha aşağı indiğinde is bunun Jimin'in doğum günü olduğu için yapıldığını anlamıştı. Gerçekten hazırlıksızdı ve bu kötüydü.
"Bu akşam partiye gideceksin, hazırlanman gerekmez mi ?"
"Hayır, gitmeyeceğim."
"İyi de bu senin için hazırlanmış bir şey. Ne demek gitmiyorum ?"
"Baş başa kutlamak istiyorum Yoongi-ah."
Yoongi duyduğu cümleyle zevkten dört köşe olmuştu. Bu kadar hazırlık varken Jimin sadece onunla olmayı tercih ediyordu. Bu özel hissettirmişti.
hikaye sıradan mı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boss | yoonmin
Short Story"Tadın o kadar güzel ki." | 6117 [Trevor Daniel - Falling]