Neden? Neden ben hep terk ediliyorum.Henüz 8 yaşımdayken sormaya başladım bu soruyu kendime.Annemin beni bırakışının üzerine.
Çok düşünmüştüm çocuk aklımla çok ta ağlamıştım.
Hep çok yaramaz olduğumu annemi üzdüğümü onun o yüzden gittiğini sanırdım.Ama konu bu değildi tabi. Yakışıklı,zengin,genç bir adamdı.Küçük masum bir çocuğun yerini alabilecek bir adam. Annemi o adama gittiği için hiç suçlamadım.
Belki de bu yüzden babamın gözünden düşmüşümdür.Belki de babam bu yüzden diğer çocuklarla top oynamama izin vermez,kalan son paralarımızla bana içki aldırırdı.Olsun onuda suçlayamam. İşte benim sorunumda bu ben kimseyi suçlayamam.
Ben Ateş. Ateş Güney. Ordan bakıldığında ismim çok güçlü ve havalı gözükebilir belki ama ben pek öyle biri sayılmam. Annemle babam benim böyle biri olacağımı bilselerdi belki Ateş değil de ismimi Ali falan koyarlardı. Bu konuyu uzatmayıp üzerimi giyinsem gayet iyi olur sanırım. Okula geç kalmak hobilerim arasına girmeye başladı. Ama genellikle zorunluluktan geç kalıyorum. Yani-
-Ateş! Seni piç bana 2 bira alıp gelmeni söylemiştim. Hala ne duruyorsun?!
-Tamam baba alıyorum!
İşte bahsettiğim zorunluluk buydu.
Babam.
Sabahın erken saatlerinde bana içki aldırır, onları içtikten sonra zil zurna sarhoş olur beni döverdi. Sonrasında da sızardı. Bu duruma alışmıştım. Annem gittiğinden beri böyleydi zaten. 8 yaşımdan beri.Ayakkabılarımı giyip hemen köşemizde ki tekele yürümeye başladım. Hasan amcaya hemen bir "günaydın" dedikten sonra alacaklarımı söyleyip poşete koymasını bekledim. O da poşete biraları koyarken bir yandan da benim patlayan kaşıma ve dudağıma bakıyordu.
-Ateş oğlum. Baban mı yine?
Dedi çenesiyle yüzümü göstererek.
-Biliyosun Hasan amca aynı mevzular işte yine. İçki parası kalmayınca sinirleniyor.-Ah be oğlum böyle olmaz ki ama!
Sende ne çektin garibim önce annen sonra baban. Yazıklar olsun!-Öyle deme Hasan amca ama. Onlar da böyle olsun istemezlerdi. Hem bir şey çektiğim de yok benim. Gül gibi yaşayıp gidiyorum nolucak ki! Diyip. Yanağını sulu sulu öptüm Hasan amcamın. Kafasını yukarı kaldırıp sabır çektikten sonra bana dönüp:
-Hadi git ver şunları kavga çıkarmasın baban. Sonrada doğru okula kereta!
Okul! Nasıl unuttum lan ben!
Dükkandan koşar adımlarla çıkıp hemen eve içkileri bırakıp koşmaya başladım. Arkamdan küfürler savuran babamı duyabiliyordum. Olsundu. Olmadı akşam bi posta daha dayak yerdim. Kuzenim Yasemin'in verdiği fondöten'le bir kaç morluğu kapatabilmiştim. Ve o şeyden hala biraz olması gerekiyordu.
Okula vardığımda koşa koşa sınıfa girdim. Ahaa sıçtık!
-Hocam geç kaldığ--Yeter artık Ateş! Kaç oldu bu? Hemen müdürün odasına çabuk ! Git ve bir geç kağıdı al.
Bu kadar devamsızlık ve geç kağıdı bi gün bana gircek ama hayırlısı diyelim.
Benim grubun oturdukları sıraya mahçup ve hüzün dolu bir bakış attıktan sonra sevgili!müdürümüzden azar üzerine azar işitip geç kağıdını aldım ve sınıfa geçtim.
Sıraya oturduğum anda kafama gelen bir darbeyle sarıldım resmen.
-Olum hayvan gibi şeyapıyosunuz yaw.
Tekrar gelen darbeyle sustum işareti yapıp bana vurup duran isme baktım.
Toprak!
-Kanka kafamı göçerttin ama ne vurup duruyon?Aslında kafamdan geçenler "Toprak vurma valla alcam yuvarlak gözlüğünü o makyajlı mavi gözlerine sokucam haa"olsada Toprağın eli baya ağırdı.
Bana dönüp
-Ne geç kalıyon yeter olum! Demesiyle arkamdaki Kerem de:
-Yüzünü gören cennetlik be olum.
Diye atıldı. Diğer yandan da arkadaki Özgür:
- Seni sabah görüp sinir etmeyi özledim be olum. Diye ekledi.
Neden hepsininin "olum " dediğini sormak istesemde bu isteğimi bastırıp sustum. Onlara verecek cevap bulamayınca da önüme dönüp hocayı dinlemeye başladım.
-Evet çocuklar. Bu yıl sınıfımıza yeni biri geliyor.Vay. Konu ilginçlesmeye başladı devam edelim.
-Rüya gel yavrum. Boş bulduğun bir sıraya yerleş.
Hocanın dediği ile bende Rüya gibi sınıfta ki boş yerlere bakmaya başladım. Ama tek boş yer bizim yanımızda ki sıraydı.
Rüya yavaşça yanımızdaki sıraya yerleşip. Bize gülümseyerek
-Selam.
Dedi.
Selam dedik hep bir ağızdan. Durun yada 3 bir ağızdan çünkü Topraktan bir çıt bile çıkmamıştı. Ama tahmin etmeliydim. Toprak grubumuzda ki tek kızdı. Asla onu ayırmazdık. Zaten neden ayıralım ki? Mesela Özgür Kerem'e yapıştırdığı gibi Toprağa da çakardı bi tane. Ben kaç kere Toprakla Keremin dövüşüne şahit olmuştum.
Hep de kavgalarını Kerem başlatırdı.
Şakadan Toprağa yanaşır ve ona sanki sevgililermiş gibi yapardı ve Toprak sinirlenirdi. Baya sinirlenirdi.
Bizde Özgürle anında topuklardık tabi. Keremin her ne kadar herkes şakadan yaptığını düşünse de.
Keremi bir kere Toprak'ın resmine bakarken yakalamıştım. Ama üzerine fazla gitmedim.
Bunları düşünüp Kereme sırıtarak dalmış olmalıyım ki Kerem:
- Kanka bak anladım benden çok hoşlanıyosun ama ben kız seviyorum.
Yüzümün aniden aldığı yaw bi yürü git şekline bizim tayfa kahkaha atarken Rüya ise kıkırdıyordu.
Özgür'ün yaptığı espirilerle öğle arasına kadar derse dayanmıştık. Ve çalan zille- Yo tenefusten bahsetmiyorum. Karnımda çalan zille yemekhaneye gitmemiz gerektiğini anladık. Tam merdivenlere dönecekken arkadan küçük bir parmak beni durdurdu.
-Şeyy ıııı,benn ,yanii-Rüya çişin mi geldi?
-Ya hayır ne çişi? Ben sadece yemekte sizle oturabilir miyim?diye soracaktım.
Şu haliyle çişinin gelmesi daha uygundu ama neyse bi daha ki sefere artık.
-Tabi ki sormana bile gerek yoktu. Demele Rüya gülümseyerek elimi tutup benimle beraber ilerlemeye başladı. Aman tanrım! Rüya hanım napıyorsunuz? Rüyanın elimi tutmasıyla napacağımı bilemedim. Cidden heycanlanmıstım. Toprak dışında ilk defa bir kız elimi tutuyordu. Hemde herkesin ortasında! Kızaran yüzümü eğerek saklamaya çalışırken bana sırıtarak bakan bir Kerem görmeseydim iyiydi de!
Kerem bana kaş göz işaretleriyle "Vay hemen ilk günden kapmışsın bakıyorum kızı vay çakal vay" dedi. Evet konuşmadan anlaşabiliyoruz.
Bende ona hemen "Ne alakası var! Ayrıca tabi olum. Ben sen değilim ki bir kızın elini tutmak için o kadar beklemem" diyip.Çenemle Toprağı gösterip piç smile yaptım.
O da bana gaza gelip " hıh götüm izle ve öğren" bakışları atıp Toprağın yanına gitti.
-Toprakcığım aşkım , bebeğim , canım.-Kerem! Ya ben senin nerden aşkın oluyorum? Bi git ya sinirimi bozma.
- Ama aşkım öyle şey olur mu ? İnsan sevgilisine böyle der mi ama ?
- Te Allam ya. Keremcim seni bebekken 3 kere atıp 1 kere mi tuttular anlamıyorum ki! Neyse ne istiyosun sen yine geldin?
-Heh bak hayatımın anlamı. Neden geldim biliyo musun? Ben senin benden daha çok sevdiğin bi insan var ya gıcık olduğum.
-Sen ben seviyorum diye bi Norm enderi sevmiyosun?
-Heh işte ben onun posterini buldum.
Ahh evet Kerem bana bu sabah söylemişti Toprağa bir sürprizi olduğunu ama bu iddia da kullanacağı aklıma gelmemişti pislik..
-Ya ben seni yerim Kerem ama! Hadi hemen ver şunu. Diyerek Toprak Keremi yanağından öptü ve elinden tutarak çekmeye başladı. Tabi arkasında öpücükten dolayı kendinden geçmiş aptal aşık bi Kerem bıraktığını bilmiyordu. Yazık yakışıyorlardı da. Toprak kız kardeşimiz gibi olduğundan bizi de ara sıra bir abla edasıyla öperdi ama o öpücükten sonra bir de Keremden dayak yerdik Özgürle. Yani ben zaten 7/24 dayak yiyen bir insanım ama Özgürüme acıyorum.
Yemek yedikten sonra 4 derse daha katlanıp eve döndüm. Ve evde şaşırmadığım bir manzara ile karşılaştım. Sızmış bir baba.
Babamın üstünü örtüp yemek için bize bir kaç bir şey hazırladım. Annem gittikten sonra babam eve gelmez olmuştu. O yüzden aç kalmamak için annemin yemek kitabından bakarak bi şeyler öğrenmiştim. Bizi idare edebiliyordum en azından.
Yemeği hazırlayıp işe gitmek üzere evden çıktım. Evet kafede babamın içki ve benim okul masraflarımı karşılamak için çalışmam gerekiyor.
Hızla koşarak otobüse yetiştim.
Ve en arka koltuğa sindim. Kafede bir yandan ödevlerimi yapıp diğer yandan siparişleri yetiştirmeye çalışırken birden Rüya'yı görmemle vücudumu bir heycan dalgası sardı.
Ama bir dakika neden önlük takıp yanıma doğru geliyo o ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN?
Teen FictionNeden? Neden ben hep terk ediliyorum.Henüz 8 yaşımdayken sormaya başladım bu soruyu kendime.Annemin beni bırakışının üzerine. Çok düşünmüştüm çocuk aklımla çok ta ağlamıştım. Hep çok yaramaz olduğumu annemi üzdüğümü onun o yüzden gittiğini sanırdım...