İçimdeki Acı

445 28 48
                                    

Gözlerimi dışarıda yağan yağmurdan alamıyordum. Edebiyat test kitabımı kaldığım yerin arasına kalemimi koyarak kapattım ve camın önüne geçtim.
Neydi beni bu yağmura bu kadar bağlayan? İçimde ki acıyı sadece yağmur yağdığında geçirebiliyorum. İçimde ki boşluğu sadece altında ıslandığım zaman doldurabiliyorum.

Ama en sonunda acı ve boşluk yeniden dönüyordu. Her seferinde aynı heyecanla iyi olduğumu düşünüyorum, her seferinde yanılıyorum.

Yağmuru izlemenin yetmediğini fark ettiğimde kapşonlumu giyip evden çıktım.

Yağmur vücudumu ıslatırken yürümeye başladım. Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm... Üşüdüğümü anlayınca gözüme kestirdiğim, bir kaç haftadır gittiğim kafeye doğru yol aldım.

İçeriye girmeden önce biraz çırpındım. İlk önce cüzdanım cebimde mi diye kontrol ettim, daha sonra ise içeriye girdim. Burnuma dolan kahve kokusuyla gülümsemeden duramadım.

Etrafıma bakınıp boş masa var mı diye düşünüyorum. Orta yaşlarda karizmatik bir adamın yan masası boştu. Hızlıca oraya yürüdüm ve bir garsonun gelmesini bekledim.

Gözüm adama takıldı. Üstünde siyah tişört ve koyu mavi kot pantolon vardı. Spor ayakkabı giymişti. Yağmur yağacağından habersiz olmalı. Elinde ki dizüstü bilgisayarına o kadar dalmıştı ki etraftan haberi yoktu.

Bir garsonun bana doğru geldiğini fark edince gülümseyerek baktım.

"Siparişiniz var mı?" dedi kapalı menüyü gösterirken.

"Sade, şekersiz kahve, sadece." dediğimde gülümseyerek gitti.

"Senin yaşın için ağır değil mi?" diye ilahi bir ses duyunca gözlerim yine o adama kaydı.

"Anlamadım?" diye tepki verdim, gayet anlamıştım sadece ne diyeceğimi kestiremedim.

"Acı kahve diyorum, ağır değil mi?"

"Hayır, hiç de değil." dediğimde bana gülümsedi.

"Tahmin edeyim, sigara da kullanıyorsun?"

Beni bu şekilde ezmesi hoş değildi.

"Evet, neden soruyorsun ki?" diye cevap verdim yine de. Mavi gözlerinin hatrına iyi davranıyorum.

Gülümseyerek kafa salladı ve bilgisayarına geri döndü.

Kahvem geldiğinde mutlulukla yudumladım.

"Adın ne?" diye sordu susmamakta kararlı olan adam.

"Umut, senin?" diye yanıt verdim yine.
"Barış," dedi ve konuşmayı devam ettirdi. "Kaç yaşındasın?" diyerek kaşları havada çok masum bir bakışla beni süzdü.

"17, iki ay sonra 18'ime gireceğim. Sen kaç yaşındasın?"

"28." dedi sadece.

Anlam veremedim bu konuşmaya.
Sigaramı evden çıkarken almamıştım bu yüzden kahvem bitince kalktım ve kasanın olduğu tarafa yürüdüm.

Kahvenin parasını ödedikten sonra kafeden çıkarken adının Barış olduğunu öğrendiğim adamla uzun bir bakışma geçti aramızda. Bir gülümseme bahşettim ona ve şiddetle yağan yağmurda yine yürümeye başladım.

Yürürken düşünüyorum, eve gitmek istemediğim için yavaştım. Bana ebeveyn oyunu oynayan ailemi görmek dahi istemiyorum ama yapacak bir şeyim yok. Üniversiteyi kazanana kadar o evde kalmak zorundayım. Elbet başka bir şehirde okuyacağım ve bu şehri, kabusum olan İstanbul'u bırakıp gideceğim.

Yağmur ağırlaştığında yol kenarına, kaldırama beyaz bir araba yanaştı. Kafamı çevirip baktığımda camın açıldığını fark ettim.

"Bırakayım mı?"

"Çok ıslandım, içerisi ıslanmasın." diye bahane uydurdum ona.

Beni umursamadan durdu ve kapıyı açtı.

"Olsun sen gel." diyerek çağırdı beni.

Ne yapabilir ki? Öldürür mü? Sanmıyorum.

Bu düşünceyle bindim arabaya ve kapıyı kapattım.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım.

"Önemli değil." dedi ve sırıttı.

Aramızda kısa bir sessizlik oldu, ona sadece dümdüz gitmesini söyledim ve evimin önüne gelince durdurdum.

İnmeden önce,

"Altıncı hislerim gerçekten kuvvetli, eminim ki tekrar karşılaşacağız." dedi ve gülümsedi.

Arabadan hızla indim. İçeride sanki korkunç bir şey olmuş gibi göğsüm hızla inip kalkıyordu. Eve girerken arkama dönüp baktığımda gitmek için hazırlanıyordu. Aramızda yine uzun bir bakışma geçtikten sonra kapıyı kapattım.

Bu hikayenin konusu hep aklımdaydı ama hiç cesaret edemedim. İlk gerçek romantik kitabım...

Yorumlarınız bana çok yardımcı olacak, umarım yardım edersiniz!

Yağmur(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin