Acımı Anlayan İnsan

249 24 8
                                    

Eve girdikten sonra edebiyat test kitabımla akşam yemeğine kadar vakit geçirmiştim.

Akşam yemeği geldiğinde ise aşağıya indim. Annem ve babam masanın karşılıklı iki uca oturmuştular. Bende rastgele bir sandalye çekip oturdum.

Yemeğimi getirdiklerinde yemeğe başladım. Babam ve annem iş hakkında bir sohbet ediyorlardı. Yemeğimi yiyip kalktım.

Her zaman ki gibi beni görmezden geliyorlar. Sanki olanlar benim suçummuş gibi bunun acısını benden çıkartıyorlar. Ağabeyimin ölmesinin suçunu benden çıkartıyorlar. Beni görmezden gelerek acı çektirmek istiyorlar belki de. Umurumda değil ama, güçlüyüm ben. Beni güçlü yapan şey ise bu duygu... Acı.

Ders çalışmak yerine okuma kitaplığıma baktım. Bir süre göz gezdirdikten sonra başlamaya vakit bulamadığım "İki Yabancı Olmadan Önce" adlı kitabı aldım.

Yatağıma uzanıp okumaya başladım.

Gözlerimi açtığımda güneş yeni doğuyordu. Yatağımın yanında olan küçük masamın üstünde ki telefonumdan saate baktım.

06.18

Dersim 8'de başlıyor ama geri yatarsam ne kadar hızlı koşarsam koşayım yetişemem. Ki o saate kadar kalkacağımı da hiç sanmıyorum.

Yataktan kalkıp ölü gibi odamın içinde ki banyoya yürüdüm. Saçlarım karmakarışık olmuştu. Simsiyah saçlarımın inadına aralarına yaptığım gümüş rengi boya parlıyordu. Saçlarım yağlanmış artık.

Üzerimi çıplak olana kadar çıkarttım ve soğuk suyu açtım. Kış yad yaz fark etmez, sıcak suyla asla banyo yapamam. Suyun altına girip kendimi yıkadım. Saçıma nane kokulu şampuanı sıktım ve yıkadım. Böğürtlen kokulu duş jelimi de vücuduma sürdüm ve yıkanıp çıktım.

Aynada kendime bakarak dişlerimi fırçaladım. Havluyla beyaz yumuşak tenimi kurulayıp banyodan çıktım.

Siyah kotumu ve okul formamı giydim. Çantama cüzdanımı, kalemlerimi defterlerimi ve sigaramla çakmağımı koyup fermuarını kapattım. Ayağıma çoraplarımı ve botlarımı giyip odadan çıktım.

Odama geri dönüp telefonumu aldım.
Saat henüz 7.25'ti. Dün ki kafe okuluma yakındı. Oraya gidip bir şeyler içmeye karar verdim.

Kulaklığımı telefonuma taktım ve karışık şarkı listemi açıp yürümeye başladım.

Baturalp'in şarkısı olan Vurdu Kafama'nın nakaratında kafeye girdim. Kulaklığı çıkartıp şarkının durmasını sağladım.

Kafeye girdiğimde dün tanıştığım ve beni evime bırakan adamla karşılaştım. Yine dün oturduğum masaya oturarak garsonu bekledim.

"Sanırım her gün buradasın?" diye ben konuştum.

"Sanırım." diye yanıt verdi bana.

Garson geldiğinde yine acı bir kahve söyledim.

Garson gittiğinde yine onu incelemeye devam ettim.

Mavi gözleri sarı saçlarıyla uyumlu olarak parlıyordu. Yeni traş olduğunu beli eden saçlarının aksine kirli bir sakalı vardı. Kafasını bana çevirince ela gözlerimle mavi gözlerim birleşti. O an karanlığa çekiliyor gibi hissettim.

Bana bir gülümseme armağan etti. Onu kırmayarak bende gülümsedim.

"İçinde ki acıyı görebiliyorum." diye konuşunca afallayarak bir kaç saniye cevap veremedim.

"Anlamadım?" diye boş bir cevap verdim.

"Senin yaşındayken ben de böyle bakıyordum insanlara, bakışların ele veriyor." diye açıklama yaptı.

Ona sadece bakmakla yetindim bir süre.

"Kimsin sen?" diye büyük soru sordum.

"Ben Barış, dün tanıştık ya?" diye saçmaladı.

"O şekilde demiyorum, kimsin?"

"Beni tanımak istemezsin." diyerek kırık bir şekilde güldü.

"Hayır, isterim." dedim.

Beni anlayan bir insanla karşılaşmanın heyecanıyla söyledim bunu, umarım pişman olacağım bir şey yapmıyorumdur.

"Karşıma otur, tanışalım o zaman." deyince ayaklandım ve karşısında ki kırmızı koltuğa oturdum.

Kahvemi getiren garson beni bu sandalyede görünce şaşırdı ama umursamayıp kahvemi önüme bırakıp gitti.

"Ben Barış Gece, 28 yaşındayım. Babamdan kalan bir şirketim var." dedi ve bana bakarak benim anlatmamı istediğini belli etti.

"Adım Umut Güneş, 17 buçuk yaşındayım. Lise 3'te okuyorum. Üniversitede psikoloji okumayı planlıyorum." dedim gülümseyerek.

Bir süre bana baktı.

"Ben neden seni tanımak istemeyeceğimi anlamadım."

"Anlarsın." dedi ve göz kırptı.

Kahvemi yudumlarken saat aklıma girdi. Telefonumu açıp saate baktım.

7.50 olmuştu saat.

Okula gitmekle gitmemek arasında kaldım.

Kaşlarımın çatık olduğunu fark ettiğinden "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Okula gitmek ve gitmemek arasında kaldım." diye itiraf ettim.

Tabii gitmeme istediğim Barış sayesinde ağır basıyordu.

"İstiyorsan kalk." dediğinde kararımı verdim.

"Kalıp, seni tanımak istiyorum." dedim ve gözlerine meydan okurcasına baktım.

Bir şeyler hissediyorum, iyi bir şeyler ve henüz yağmur bile yağmıyor. Bu hissin heyecanıyla gülümsedim ve ela gözlerimi mavi gözlerinden ayırmadım.

Yağmur(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin