Gökyüzü gözlü adam, beni yine bir yere götürüyor.
Bilmiyorum, canının içine girmemi istese girer miyim?
Bunu düşünmeden arabayı süren Barış'a baktım.
"Nereye gidiyoruz?"
"Beni tanımak istiyorsun, bende izin veriyorum." dedi gülümseyerek.
Nereye gittiğimizi ilk defa anlamıştım, içimi heyecan kaplayınca sıcakladım.
Bunu belli etmemek amacıyla camdan dışarıda yağan yağmuru izledim.
Özgürlük gibi geliyor yağmur, damlalar nereye isterse gidiyor ve onları durduran tek şey toprak ya da yer oluyor. Ben bunun güzelliğin sonu olduğunu düşünüyorum.
Bir süre yağmuru izledikten sonra CD'den çalan şarkı dikkatimi çekti.
"To know him is to love him...
And I do, I really do... I do..."Bu sözler gülmeme neden oldu.
"Niye gülüyorsun?"
"Onu tanımak onu sevmektir, ve ben seviyorum..." Açıklamak yerine şarkının sözlerini söylemeyi tercih ettim.
Zeki bir adam Barış, bunu biliyorum.
Sözlerimden sonra kahkaha attı.
Bir kaç Winehouse sonrasında onun evi olduğunu düşündüğüm yere geldik.
Biraz korkuyor olsam da, içimde ki his oraya gitmem gerektiği hakkında konuşuyordu. Adımlarım geri gitmek isterken kalbim ilerlemek istiyordu.
"Kararsız gözüküyorsun." diye konuşunca bir kaç saniye cevap veremedim.
Cevap olarak ise yürüdüm.
Biliyorum, bana zarar vermeyecek.
Binaya girdik ve birinci kata çıktık, o kapıyı anahtarla açarken bende arkasında bekledim.
Kapıyı açtı ve ayakkabısını çıkartıp içeriye girdi. Arkasından bende ayakkabımı çıkarttım ve eve girdim.
"Zengin olduğunu düşünüyordum." dedim gülerek. Ortamı yumuşatmaya çalışıyorum.
"Babam zengin, ben değil." diyerek oturma odası olduğunu düşündüğüm yere girdi.
Bende etrafı inceleyerek onu takip ediyordum.
"Aç mısın?" diye sordu koltuğa oturmadan önce.
"Hayır, değilim." diye cevap verdim.
Kahverengi siyah koltuklardan gözümü alıp beyaz duvarların üstünde gezdirdim. Uzun büyük kitaplık tamamen doluydu, yanında ki albümler ve plaklar vardı. Masanın üzerinde ki pikapı görünce plaklara kafamda anlam verdim. Televizyonun olduğu tarafta ki saat gözüme çarptı. Saat 11.55'ti.
Onun oturduğu koltuğa oturdum. Bacaklarını masanın üstüne koymuştu. Bende bacaklarımı kendime çekip koltuğa yaslandım. O duvarı izlerken bende onu izledim.
Mavi gözlerini, sarı kesimi yeni olan saçını, düz burnunu, dudaklarını...
Ezberlemek istercesine izledim. Sonra bana baktı. Bir süre gözlerimiz sevişti.
Son ben cesaret toplayarak kafamı bacaklarını koyup uzandım."Güne senin bacaklarında başlamak çok güzel." dedim ve güldüm.
Onun yanında olmak bulutun üstünde olmak gibi.
Sanki dünyada o ve ben varmışız gibi.
Gökyüzünün kapısı gibi, beni içine almasını istiyorum.
"Bırakma." diyebildim ona bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur(bxb)
Aktuelle LiteraturOnunla ilk tanıştığımda içimde ki yabancı histen haberim yoktu. Sadece benim için tuhaf bir yabancıydı. Ama o gün, bir şeyler değişti. Benim içine hapis olduğum dünyadan kurtardı, ben de onun içinde ki cehenneme hapis oldum. O beni gecesine güneş ya...