Eve vardığımızda Sarah ve Milward çoktan uyanmış kahvaltıyı hazırlıyorlardı. Kapıdan içeri girerken ikimizi yan yana görünce pek şaşırmadılar.
''Günaydıın. Tam zamanında geldiniz.''
''Günaydın.''
Onlara hafif bir tebessüm yolladım ve ellerimi yıkamak için lavaboya gittim. Sanki yanlış bir şey yapmışım edasıyla yanlarından utanarak geçtim, çünkü daha ilk günden onların yeğeni ile sabahın köründe dışarıdan geliyordum ve bu onları hiç rahatsız etmemişti bile!
Ellerimi yıkadıktan sonra usulca mutfağa gittim ve masada bana ayrılan yere oturdum. Bu şey yıllardır hayal ettiğim bir şeydi ve bunun mükemmel olduğunu düşünürdüm fakat bu şey, çok...farklıymış. Bir an önce dikkat ederek yeyip kahvaltının son bulmasını istersin. Yani şu anlık ben öyle istiyorum. Yıllardır beklediğim o an gelmişti ama ben hala mutsuzdum. Şimdiden yetimhanedeki o küçük bakımsız odamı özlemiştim.
Çatalı usulca elime aldım ve tabağımdaki omletten bir parça kesip, ufak lokmayı usulca ağızıma götürüp çiğnedim. Bütün aile ferdi belli ettirmeden beni izlemeye çalışıyordu fakat bunu doğru düzgün beceremiyorlardı bile.
''Bugün seninle alışveriş yapmak istiyorum. Eğer senin için de bir sakıncası yoksa?''
''Yoo, hayır bu iyi olur. Bende böylelikle buraları tanımış olurum.''
''Staithes gibi şirin bir köyde yaşıyorsun ve hiç köy meydanına inmediğinimi söylüyorsun?''
'' Yetimhanenin dışına çıkmak yasak. En azından 18 yaşına kadar.''
Kendimi Calvin'in yanında ezilmiş hissetmiştim ve bunu söylerken kendimi küçük bir çocuk gibi hissettim.
''Ben yanlış bir kelime kullanmadım öyle değil mi?''
Kendimi toparladım ve duygularımı belli etmemeye özen göstererek kafamı olumsuz anlamda salladım.
'' Hayır. Yanlış bir şey söylemedin.''
Ona ve masada ki diğer herkese gülümsedim ve tabağımdaki son lokmayı da mideme indirdim.
Masa toplanırken Sarah'a yardım etmek istedim fakat bunu reddetti ve giyinmemi söyledi.Ağır adımlarla odama ilerledim.
Eski püskü valizimin önünde siyah bir tişört ve altına siyah bir jean tercihi yaptıktan sonra çabucak giyindim. Tombul vücudumu azda olsa kapatan bu kutsal renge bir kez daha teşekkür ettim ve hazırlanıp salona geçtim.
Ev köyün biraz dışında yer alıyordu. Site yapmak için mükemmel bir tercihti. Aynı şekilde kaldığım yetimhanede evin tam tersi yönünde fakat oda meydana uzaktı. Meydanın bir tarafı bu evlere giderken diğer tarafı kaldığım yetimhaneye gidiyordu.
Sarah jipini dar sokakların arkasındaki otoparka parketti. Birlikte köy meydanına, mağazalara girdik. Köy dediğime bakmayın modernleşmeye yüz tutmuş turistik bir köy aslında burası. Yani ben şimdi böyle olduğunu öğrendim.
"Önce senden başlayalım tatlım. İstediğin ya da beğendiğin ne varsa alabilirsin. Sakın utanma."
Başımı olumlu anlamda salladım ve mağazalardan herhangi birisine girdim. Binbir çeşit güzel kıyafetler vardı fakat bedenime göre bulmak çok zor oldu. Havaların soğuk olması nedeniyle mağazalarda doğal olarak kazak vb. şeyler satıyorlardı. Sonunda hafif kayık yaka kazak buldum ve hemen kabinlerin birinde denemek için mağazadaki insan yığınını aşıp kabinlere doğru koştum.
"Artık eve dönsek nasıl olur? Seni bilmem ama ben çok yoruldum."
"Bende."
"Ağğ neredeyse unutuyordum. Calvin ve Milward'ın biralarını unutuyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe Ölmeli
FantasyBedenim bir başkasının yaşam fırsatını ruhumda taşırken nasıl iyi olabilirdim ki?