Akşamüstü Gibi Hüzünlü

389 25 20
                                    

Hafif hafif esen rüzgar tenini yalarken yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Burası hem tanıdıktı hemde değildi, her şeyin olduğu gibi. Beyni sürekli bilinenlerle bilinmeyenler arasında süzülüyordu. Kimi zaman gördüğü rüyaların gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu  ayırt edemiyordu. Gördüğü rüyalar gerçek olabilecek kadar güzeldi. Çoğu zaman ışıkların arasında görüyordu kendisini. Çok güzel müzikler, ismini bağıran binlerce insan. Hatta nefes nefese uyanıyordu kimi zamanlar. Ancak bu kötü rüya sonrası oluşan o sıkışık nefes alışverişler  değildi neyse ki, onları gördüğünde zaten birkaç dakikalığına hayattan soyutlanıyordu. Sanki başka bir dünyada kendisini bir ekrandan izliyordu. Öylesine bağımsız oluyordu kendisinden.

Oysa ki o güzel rüyalardan sonra uyandığında vücudunda tatlı bir sızı bile oluyordu. Daha sonradan fark etmişti ki bu sızıyı  dans ettikten sonra da duyumsuyordu. Rüyalarında bile benliği fütursuzca eski kimliğini istiyordu. Balkon dışından gelen çocukların sesleriyle başını aşağı doğru sarkıttı oturduğu yerden. Alt kattaki sokakta çocuklar birlikte top yakalama oynuyorlardı. Mutlu çığlıkları birbirlerine karışıyordu. Tuhaf hissetti Sehun, Seul'deki hiçbir çocuk bu şekilde sokakta oynamıyordu. Ama buradakilerin böyle oynaması bile onda çağrışımlar yapıyordu. Onları izlerken omuzlarında hissettiği dokunuşla irkildi. Ani temaslar her seferinde nefesini kesiyordu. 

"Onlar komşuların çocukları. Havalar da güzel gittiğinden her akşamüstü böyle toplanıp oynuyorlar. Onları gördükçe hep aklıma sen geliyorsun. Küçükken aynı seninde böyle bir arkadaş grubun vardı." Balkona kurduğu masada hemen karşısına oturan ve ona dünyadaki en değerli varlığıymış gibi bakan kişi annesiydi. Gözlerinin kenarında kırışıklıklar vardı, her yaşını almış kadında olduğu gibi. Ama yinede Sehun ona baktığında gözlerinde gençliğinin ışıltılarını görüyordu. 

"Şimdimi bile hatırlayamazken güzel şeyler yaptığımı bilmek kadar, geçmişimin güzel geçmesini duymak da beni rahatlatıyor, anne." önündeki artık soğumuş kahve bardağının kenarında gezdirdi parmağını. Serinlik rahatlatıyordu ve adeta gerginliğini alıyordu. Yurtta olmayı, arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi seviyordu. Ama birden boş belleğine ani yüklemeler yapmak onu yoruyordu. Kariyeriyle ilgili onca şeyi baştan öğrenmesi de sıkıntı yaratıyordu. Sonuçta senelerce staj yapan o kişinin deneyimleri yoktu üzerinde.

"Tabiki muhteşem bir çocuktun Sehun." annesi gülerek kahve bardağını kavrayan ellerini tuttu ve başını birazcık eğerek gözlerine baktı. "Sen hassastın, her zaman. Asla sana kilo aldırmayı başaramadım. Öncelerden az yerdin ama sonra çok yediğinde de kilo alamadın. Çünkü bu sefer de iki saniye rahat duramıyordun." nazik bir kıkırtıyla gözlerini sokakta oynayan çocuklara çevirdi. 

"Evet gördüm, Jongin ile bir programda bunu deniyoruz ve gerçekten yerimde duramıyorum. Hala böyle olduğumu görmek güzel. Eski kimliğimi şimdiki kimliğimde görmek beni gerçekten mutlu ediyor." kaşlarını kaldırdı yavaşça. 

"Eski veya yeni kimliğin diye bir şey yok Sehunie. Sen hala aynı kişisin. Sen sensin." annesinin başı birden kendisine doğru çevrildi. Kadının en korktuğu şey Sehun'un kimlik karmaşası yaşamasıydı. "Seni o zamanda seviyorduk, şimdide seviyoruz. Kendini eskisi gibi olmak zorunda hissetmemelisin." 

Anneydi işte... Ne olursa olsun kendisini aslında en rahat hissettiği yer burası, her şeyini konuşabildiği kişi de O'ydu. Kendisini ne olursa olsun koşulsuzca kabul eden ve dinleyen yine O'ydu. İçinden taşan sevgiyle birden gözlerinin dolmaya başladığını hissetti. Bu kadar sevgi görmek gerçekten kalbinde bir yerleri sızlatıyordu. O kadar video izlemişti kendisiyle ilgili. Ancak itinayla kaçındığı en çarpıcı görüntüleri, cenazesiydi. Her yer onlarla doluydu. Sürekli otomatik olarak önüne açılıyordu ancak kalbi sıkıntıyla çarparak her birini kapatıyordu. Henüz bunları izlemeye hazır değildi.

DARK RAINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin