ArtemisiA
Lygdamis Of Naxos
Ağustos böceklerinin sesleri karanlık gökyüzünde parlayan yıldızlar, yakamoz ve çarşaf gibi deniz. Naxos ta yaşayan herkes için bu gece manzaraları çok sıradan ve alışıla gelmişten başka bir şey değildi. Bu manzarayı şarabına meze yapıp çok içmişliği vardır, Naxos'un ayrıcalıklı çocuklarının. Evet Naxos'lu olmak bir yunan için ayrıcalıktı. Çünkü Zeus Naxos'ta ki Zas dağında bir mağarada büyümüştü ve yine bu sebepten o dağın adı Zas olmuştu. Zeus bu dağda büyüdüğü için çoğu zamanlar dağın tepesinde kara bulutları toplar ve bereket dolu yağmurları ile bu adaya ayrıcalık tanırdı, diye düşünürdü Naxos halkı.
Naxos bu gece apayrı bir olaya tanıklık ediyordu. Ağılda ki atlarda bir huzursuzluk hisseden Orestes aniden kalkmak istese de, akşam üzeri içtiği şarabın etkisiyle ağılın hemen yanında ki yerden bir metre kadar yüksekte ki, derme çatma tahtadan yapılmış gölgeliğin yanlarında ki direklerden birine tutunup zorlanarak kalktı. Nasırlı, kalın parmaklı, kirli elleriyle ağzını kapamış kır bıyık ve sakallarını kaşıyarak, iki atın karanlıkta kaybolduğunu görebilmişti. Kalktığı yerden birkaç adım atmasıyla beraber hantal gövdesini taşıyan ayaklarının boşluğa gelmesiyle kendisini yerde buldu ve inleyerek küfürler etmeye başladı. Ama kendi derdini unutup atları kaçıranların haberini vermesi gerektiğini düşündü ve birden ellerini ağzına götürüp, önce cılız ve sonra kuvvetlice bir ıslık çaldı. Hemen var gücüyle boğuk sesinin el verdiği kadar bağırarak
- Atları çaldılar! Atları çaldılar, Heeey uyanın heeeeyyy, Lygdamis'e haber verinn! diye bağırdı.
Lygdamis'in yattığı evin önünde ki uzun avluda ki küçük havuzun yanında ki taşlara oturmuş, kılıcının kabzasını elleriyle destekleyerek çenesini, avuçlarının üzerine dayamış bir şekilde uyuyan nöbetçi irkilerek sesin geldiği yöne doğru yürüdü. Avlunun geniş ve açık olan kapısından dışarı çıkarak.
- Ne oluyor orada! diye haykırdı.
Yerde güç bela kalkıp ayaklanan adam yaşlı Orestes'ten başkası değildi.
Agatone;
- İhtiyar bunak ne uyuz köpekler gibi sızlanıyorsun.
- Agag. Agatone ağıldan iki at kaçırdılar. Çabuk!
- Sarhoş gözlerinin doğru gördüğüne emin misin ihtiyar.
- Zeus şahidimdir.
Agatone elinde ki kılıcı kınına sokarak hızlı adımlarla Lygdamis'in kapısının önüne doğru yönelir bir an durup tekrar avlunun kapısına
dönüp. Sakin ve düşük bir sesle " hayır Lygdamis'i iki at için mi kaldıracağım, iki asker gönderirim peşinden" dedikten sonra tekrar karar değiştirerek Lygdamisin kapısına yönlenir "kesin bana haber vermediniz diye kızacak" der ve Lygdamisin kapısına varıp üç kere hızlıca vurarak;- Lygdamis efendim! Diye bağırdı. Biraz bekledikten sonra tekrar daha hızlı kapıya vurarak.
- Lygdamis efendim! Dedi.
Kapının aralık olduğunu farketmesiyle, Lygdamis yatağından akşam içtiği şarabın etkisiyle zorlanarak kalktığını görerek sessizce bekledi. Lygdamis yatağında oturur vaziyette;
- Ne oluyor Agatone
- Efendim ağıldan iki at çalınmış,
Lygdamis yanında ki karısı Eleana'nın yokluğunu farkederek bağırdı.
- Eleana! Eleana nerede?
Agatone bir şey demedi ve kapının önünde durup kapının açık olduğunu, uyuduğunu bu esnada ise Lygdamis'in eşi Eleana'nın kaçabileceğini düşündü. Ne diyecekti? Nöbette uyurken hiçbir şey görmedim mi diyecekti. Agatone bütün bunları düşünürken. Lygdamis eline aldığı kılıcıyla birlikte kapıdan çıkarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTEMİSİA
Historical Fictionİ.Ö. 5. yy.da Ege kıyılarında Persler ve Grekler arasında ki o güne kadar eşi benzeri olmayan bir savaşın kaderinde çok önemli bir rol üstlenen efsane kadın savaşçı, ilk kadın amiral Artemisia'nın hayatını konu alan hikaye...