Aşkın Peşinden
Dardanus ve Basteus bütün gün Grif'i aramışlardı. Marsyas çayının kıyılarına, civarda ki yerleşim yerlerine bakmakltan artık yorgun düşmüşlerdi. Basteus gülerek " bu atın senin için bu kadar değerli olacağını bilseydim, hediye etmezdim" Dardanus sadece gülümsedi. Dardanus'un amacının Grif olmadığını Marsyas çayının kenarında gördüğü o kız olduğunu kim bilebilirdi ki, karanlık çökünce Dardanus ve Basteus çiftliğe döndüler. O gece boyunca Dardanus çok durgundu, Basteus'un bu durumu farketmemesi imkansızdı. Basteus birer kadeh şarap getirip Dardanus'un karşısına oturdu. "Dardanus neyin var senin hiç böyle dalgın görmemiştim seni" dedi. Dardanus önemli bir şey yok sadece yorgunum biraz" Basteus gülümseyerek "biliyorum" dedi. Dardanus anlamsızca yüzüne baktı, "neyi biliyorsun"
Bu defa gülerek"Justina'yı mı düşünüyorsun"
Dardanus gözlerini kapatıp yüzünü buruşturup, "hayır bunuda nerden çıkardın şimdi"
Basteus gülerek, "çok yakışıyorsunuz bir birinize, utanacak bir şey yok dostum, bende sarı sarı küçük yeğenlerim olsun isterim"
Dardanus elini başına koyarak " Ah hayır dosstum, yapma"
Basteus "tamam öyle olsun, lakin gerçekten ikiniz çok iyi bir çift olursunuz"
Dardanus başını soluna doğru çevirip "hah tamam bırak şu konuyu artık"
O geceyi Dardanus, Artemisia'nın hayaliyle geçirdi.
Dardanus sabah uyandığında yolculuk için hazırlanıp kahvaltı sonrası arkadaşı Basteus, Justina ve Babası ile vedalaşarak onlardan aldığı bir at ile çiftlikten ayrılır. Son bir kez daha marsyas çayının kenarlarında dolaşıp Artemisia'dan bir iz kalmıştır diye bakındı ama maalesef hiçbir iz bulamadı. Artık oradan ayrılmak için at sürmeye başlamıştı ki bir çobanın yanından geçerken atını durdurup çobana; "heyy sen hep buralarda mı sürü otlatırsın" Çoban Dardanus'un görünüşüne bakarak soylu bir adam olduğunun kanaatına varmıştı ki hiç endişelenmeden cevap verdi. "evet efendim uzun yıllardır buralarda çobanlık ederim." Dardanus "o halde sana bir sorum olacak birkaç gün önce buralarda avalanan bir kadın ve beyaz bir at gördün mü?" çoban hiç düşünmeden " hayır efendim avlanan bir kadın görmedim, lakin avlanan 10 kadar Karia'lı asker gördüm," diyerek eliyle marsyas çayının kenarında bir yeri göstererek, "işte orada konakladılar ve sonra geçen sabah geldiğimde kimsecikler yoktu," Dardanus atının üzerinde çobana teşekkür ederek gösterdiği yere doğru atını sürdü. Çok geçmeden çobanın gösterdiği yere gelmişti bile, orada yakılmış bir ateşin külleri çobanın sözlerinin doğruluğunun ispatıydı. Dardanus atından inerek sağına soluna bakındı, ateşin küllerini kılıcının ucu ile karıştırırken gözü ufak bir ayak izine takıldı. Bu ayak izi bir çocuğun olabilirdi ve ya bir kadının. Takip ettikçe ayak izini birkaç adım bu ayak izinin bir çocuk ayak izi değilde bir kadına ait olduğuna kendini iyice inandırmıştı. Dardanus bu ayak izinin marsyas çayının kenarında gördüğü o şavaşcı kadına ait olduğunu düşünüyordu. Hem hangi kadın elinde ustaca kullanacağı bir kılıç olsa dahi tek başına buralarda geceleyebilirdi ki, evet evet bu ayak izleri onundu. Hemen atına atlayıp atını az önce çobanın "10 kadar Karia'lı asker" dediğini hatırlayıp atını Karia'ya doğru sürdü.
Ardı arkası gelmeyen zeytin ağaçları, bağları bahçeleri ve zengin topraklarıyla , yol kenarlarında bir ömür geçirmeye değer yerleşim yerleriyle Karia farkını hissettirebiliyordu. Dardanus hem düşünüyor hemde atının üzerinde yolculuğa devam ediyordu. Nihayet bir çeşme başında durdu ve atından inerek çeşmedenden akan suyun biriktiği göletten atını sulayan bir ihtiyarın yanında durarak atının su içmesi için beklemeye başladı. İhtiyara hiç bakmadan "ihtiyar bu yol m-nereye gidiyor" ihtiyar Dardanus'a bakarak "mylasa gider" der. Dardanus'un su içtikten sonra orada ki ince köklü bir ağaca atını bağlayıp, suyun aktığı yere doğru yürürken ihtiyar adam ; "genç adam Karia son zamanlarda hiç tekin bir yer değil. Pers askerleri kol geziyor ve ölüm saçıyor dikkatli olmalısın" der ve atını sürerek uzaklaşır. Dardanus su içtikten sonra deriden matarasının içinde ki suyu dökerek burada ki su ile yenileyip oradan ayrılır ve yola evam eder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTEMİSİA
Historical Fictionİ.Ö. 5. yy.da Ege kıyılarında Persler ve Grekler arasında ki o güne kadar eşi benzeri olmayan bir savaşın kaderinde çok önemli bir rol üstlenen efsane kadın savaşçı, ilk kadın amiral Artemisia'nın hayatını konu alan hikaye...