**Hikayeye geçmeden önce herkese merhaba arkadaşlar 😊. Bu bizim wattpad'de ilk kitabımız. Şu ana kadar yayınladığımız 2 bölümü okuyan, voteleyen herekese teşekkür ederiz. Bölümler biraz geç geliyor ama bundan sonra sık sık atmaya çalışacağız inşallah. Bizi takip edip yeni bölümleri okumaya ve bölümler hakkındaki düşüncelerinizi yorumlama devam ederseniz çok mutlu oluruz. Hepinizin düşüncesi çok önemli bizim için. Neyse 😅... Bizden şimdilik bu kadar. Keyifli okumalar 😀😉
***
"Küçük bir kızdım ben. Ve sen de bana hediye edilmiş bir oyuncak,
'Ya kaybedersem? Ya ona bir şey olursa? Ya beni sevmezse?' diye korkarak kocaman sevgiyle küçücük kalbime aldığım...""Günaydın Prenses" dedi Emir hiç uyandırmak istemediği koltukta büzülmüş tatlı tatlı uyuyan bu yorgun bedenin sahibine. Duymasını istemezmiş gibi biraz da kısık sesle söylemişti aslında. Bir gün olsun dinlenmeyen Asel'in o derin uykusunda günlerce kalmasını istiyordu. İzin verse hemen şimdi üstündeki tüm yükleri hafifletebilir ve yüreğine ferahlık getirebilirdi. Derin bir "ohh" çekmesini, daha rahat yaşayabilmesini sağlayamak için her şeyi yapardı. Ama o gün batımı saçlardan belliydi Asel'in ne kadar inatçı ve asi olduğu. Kimseden yardım isteyemeyecek kadar gururluydu. Özellikle de Emir'den.
Küçüklüğünün en deli dolu anılarını birlikte süslediği bu adamdan bir şey isteyemezdi. Zaten anne ve babasını kaybettikten sonra fazlasıyla yardım etmişti Emir. Eğer şirket için de yardım alırsa gerçekten kötü hissedecek ve Emir'in bu tertemiz kalbine karşı hep bir utanç içinde yaşayacaktı.
Her sabaha mutlu bir gülümsemeyle başlamasına neden olan bu tanıdık sesle kendine geldi Asel. Gözlerini ufalayıp sol eli ile üzerindeki örtüyü kenara koyup yavaşça doğruldu ve gelen sese yanıt verdi.
"Günaydın Bay Ego."
Emir'in kısa kahkahasıyla daha da neşelenen Asel oturduğu yeri ve çevresini yeni görmüş gibi inceledi ve şaşkın bir şekilde kafasını çevirerek arkadaki masayı kahvaltılıklarla süsleyen Emir'e baktı.
"Dün gece burada mı uyudum?"
Elindeki zeytin tabağını masaya bırakarak sandalyelerden birini, sandalyenin arkası Asel'e gelecek şekilde önüne çekti ve ters bir şekilde oturarak şaşkınlığın bile çok yakıştığı bu tatlı yüze bakarak gülümsedi.
"Evet. Gelir gelmez sızdın. Artık ne kadar yorulduysan."
Yüzünü buruşturup sağ eliyle saçlarını karıştıran Asel hatırlamaya çalışırmış gibi etrafa bakmaya devam etti. Bu halleri Emir'i çok daha keyiflendiriyordu. Yaramaz çocuklar gibi sakarlıkları, bazen hiç susmayan düşük çenesi ve morali bozuk olduğunda doymayan midesiyle bu karşısındaki kız ona her zaman neşe kaynağı oluyordu. Heyecanlandığında eli ayağının birbirine dolanması ve çocuklar gibi sevinmesi, haksızlık karşısında kendini aslan sanan yavru kedi hallerine bürünmesi, belgesellerdeki hayvanların acımasız yaşam koşullarına ve yaşamak için kendisinden güçsüz hayvanları avlanmalarına bile hüngür hüngür ağlaması da en sevdiği hallerindendi Asel'in.
En son izledikleri belgeselde, bir aslanın yavru ceylanı avlayışını çocuk gibi ağlayarak izleyen bu kızı bir türlü susturamamış, sanki Asel 5 yaşındaymış gibi ona doğanın kanunlarını anlatmıştı. O geceyi hatırlayınca kendi kendine gülmeye başladı. Kendisine somuratarak bakan bu çocuksu kızdan gözlerini alınca sol eliyle saçlarını karıştırıp biraz utanmışçasına hafifçe kızardı. Tek hamlede yerinden fırlayıp sandalyeyi düzelterek masaya yanaştırdı ve Asel'e tekrar döndü.
"Her neyse. Hadi gel, kahvaltı hazır sayılır Uykucu Prenses"
İki elini karışmış dağınık saçlarına daldırarak düzeltmeye çalışan Asel uykusuz ve yorgun bedenini zorlukla kaldırarak odasına doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ YABANCI
Roman d'amourPeri masallarını aratmayacak kadar toz pembe hayatını bir ay içinde kaybedip kendini her türlü şanssızlığın ortasında bulan,annesini kaybettikten sonra babasının intiharı ardından hayatın pençelerinden sıyrılmaya çalışan saf, temiz ve bir o kadar d...