***
Susarsın...
Çünkü 'aşk' artık dilinin ucundaki bir kelime değil,
Uçurumun kıyısındaki son adım olmuştur...***
Korumak istediğini korurken kaybetmek var bir de... Sıkıca tutmana rağmen ellerinden kayışını, derin derin bakmana rağmen gözlerinden akışını, çığlıklarına rağmen duyamayışını izlemek var. Sevdiğin ve onun hayatı arasında kalmak var. Dudakları ile kalbi arasında sıkışmak, kirpiklerine dolanmak, teninin her bir sokağında yalınayak aşkı aramak var... Sevmek var işte. Delice ve sessizce sevmek var...
Yol boyunca düşünmüştü. Onu bu dikenlerden nasıl koruyacaktı. Bir yandan özlemi, bir yandan acısı, yası; diğer yandan kabusu. Dört bir yandan sarmış gibilerdi. Artık rüyalarını da istila etmişlerdi. Bu kızı tüm bunlardan nasıl koruyacaktı? Tek başına yetebilecek miydi?
Uzun ve gidişe göre daha sessiz geçen bir yolculuktan sonra yolculuk sırasında direksiyona geçen Karan -yalan gereği- Emir'i hastaneye bırakmış ordan da kendi evlerine geçmişti. Bavulları odaya götürürken tatil dedikleri ve neredeyse hepsi yolda geçen zamanda bitkin düşen Asel ve Esin de kendilerini koltuğa bırakmışlar ve derin bir nefes alarak zihinlerini toplamaya çalışmışlardı. Asel ona ait olduğunu hissetmediği bu ağır bedeni tamamen koltuğa bırakmıştı.
"Tatiller bu kadar yorucu mu oluyordu?"
Esin hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. O da en az Asel kadar yorgun ve tatilin çok kısa sürmesinden dolayı üzgündü. Ama bu Asel için gerekliydi. Orada kalsalardı Asel şimdikinden çok daha fazla yıpranacak ve yorulacaktı.
Koltuğa dağılmış vücudunu bir hamlede kaldıran Asel mutfağa doğru gitmeye başladı.
"Kahve yapacağım. Biraz kendimize gelelim."
"Yardım?"
"Ben hallederim!"
Gözlerini kapatan Esin'nin düşünceleri düne kaydı. O an Serkan'ın yakasına yapıştığında içinde yanan alevleri ilk defa hissetmişti. İlk defa bu kadar hırçınlaşmış ve gözlerini karanlık bürümüştü. Aslında ilk değildi. Evet, kesinlikle ilk değildi. Daha dün gibi hatırlıyor, hayır, aklından çıkaramıyordu. Belki hayatının hatasıydı. Belki de kaderi. Emir ve Asel'den bile sakladığı bir kaderi...
"Esinn! Sütlü yapıyorum seninkini!"
"Tamam canım."
Bir kış gecesi... Acil bir telefon ve hastane... Her şey normaldi -doktorlar için-. Esin'in göreve ilk başladığı zamanlardı. Henüz heyecanını üstünden atamamış bir doktordu. O karlı gece koşa koşa hasteneye ilerlerken beyaz örtü ayak izleri çıkacak kadar çoktan yeri kaplamıştı. Kalbi ilk defa o kadar delice atıyordu. İçinde garip bir korku ve heyecan vardı. Son nefesine kadar koştuktan sonra hastanenin acil girişine geldiğinde içindeki garip korkunun nedenini anlamıştı. Acilin önü ambulanslar, hastalar ve onların yakınlarıyla dolmuştu. Ne yapacağını bilemiyor, ayakları titriyordu.
Bir adım atmak istiyor fakat bacakları yere çakılmış gibi hareket edemiyordu. En sonunda meslektaşının uyarısıyla kendine gelmiş ve kalabalığa karışmaya başlamıştı. Her yeri beyaz gömlekli doktorlar sarmıştı. Ambulansların sonu gelmiyor gibiydi. En sonunda gözüne kestirdiği bir ambulansa koşarak gelen hastayı hızlıca incelemeye başladı. Yaklaşık 9 aylık hamile bir kadındı. Zincirleme kazada büyük hasar almış ve çok kan kaybetmişti. Yanında da boynu ve kolu sarılı, yara içinde bir adam kadının elini tutmuş ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ YABANCI
RomansaPeri masallarını aratmayacak kadar toz pembe hayatını bir ay içinde kaybedip kendini her türlü şanssızlığın ortasında bulan,annesini kaybettikten sonra babasının intiharı ardından hayatın pençelerinden sıyrılmaya çalışan saf, temiz ve bir o kadar d...