rules; yoongi + all

2.7K 461 362
                                    

Ahır kapısına benzeyen büyük kırmızı kapının kilit kısmı, altında yaşanan hareketlenmeden dolayı şıngırdıyor, bağırışların arasında o da tüm depoya sesini duyuruyordu.

Yoongi elleri ve ayakları bağlanmış bir şekilde kapının altına oturtulmuştu. Yüzünden yer yer kanlar akıyor, gözündeki morluklar sızlıyordu. Fakat, acıyla dolu inlemeleri hiçbir şekilde etrafındakilerin merhametini kazanamıyordu.

Namjoon ve Taehyung koridora çıktıklarında Namjoon gördüğü manzara ile şoke olmuştu. Evet, burası insanı çileden çıkaracak bir yerdi ama böyle aklı başında insanların bile şiddete başvuracağını hiç düşünmemişti.

"Sadece kabul et ve bitsin. Bunca kişiye zorluk çıkarıyorsun Yoongi." dedi Hoseok onun en yakınında olup çenesini parmaklarıyla kavramışken.

Yoongi başını iki yana sallayıp onu reddettiğinde bir başka yumruk daha yemişti.

Seokjin öne çıkıp Hoseok'u Yoongi'den uzaklaştırmaya çalıştı. Konuşamıyor olsa bile söylemeye çalıştığı şey çok açıktı.

Kimsenin Yoongi'ye bulaşmasını istemiyordu.

Hoseok Seokjin'e karşı çıkmadan Yoongi'den uzaklaştı.

Yoongi ise inlemelerinin arasından konuşmaya çalıştı.

"Ben... -lim."

Kısık sesi yüzünden derin bir nefes verdi.

"Ben değilim."

Son zamanlarda üstüne o kadar çok gelmişlerdi ki hain olup olmadığını o bile kavrayamıyordu.

Tüm bu görev olaylarından önce de aklını kaybediyormuş gibi hissetmişti. Herkesten şüpheleniyor ama kimseye toz konduramıyordu o da.

"Bu saçmalığa bir son verin artık." dedi Namjoon öne atılıp. Yoongi'nin yanına gidip bağlarını çözmeye çalışırken Jungkook onu durdurdu ve olanca gücüyle geri çekmeye çalıştı.

"Elleme onu! Şerefsizin teki o, ne amaçla bizi buraya koymuş onu öğrenmeliyiz!"

Namjoon Jungkook'un elinden kurtulup yakalarına yapıştı küçük olanın. Az önce şiddetten yakındığını hatırlıyor, kendiyle çeliştiği için utanç duyuyordu.

"Kanıtın var mı? Boş inanışlara kapılıp böyle şeyler yapmayın!"

Jimin gülümsedi ve konuşma hakkı bu sefer ona geçti.

"Tabii ki var! Bir kere, çok soru soruyor. Eski görevinin bu olması kesinlikle tesadüf olamaz. İkincisi, lider seçildiğinde herkesin görevinden haberdardı ve neredeyse herkese kendi görevine ters düşen görevi verdi. Üçüncüsü ise, basitçe Seokjin'in onu koruyor olması."

Namjoon kaşlarını çattı. Sonuncu nasıl bir kanıt olabilirdi?

Jungkook konuştu.

"Onları konuşurken duydum. Yoongi Seokjin'i kendi tarafına çekti."

Namjoon Jungkook'a döndü bu sefer.

"Ne duydun?"Yine aynı şeyleri zırvalayacaktı.

"Yoongi ona haini sorduktan sonra ona güvenip güvenemeyeceğini sordu. Bu resmen 'hainin ben olduğumu biliyorsun, öyleyse sırrımı saklayacağından emin olabilir miyim?' demekti!"

Namjoon derin bir iç çekti,  Jungkook'un sözlerine inanabilmesi için öncelikle Jungkook bombacı olmadığını kanıtlamalıydı. Kimsenin ses çıkarmayacağını iyi bildiğinden Seokjin'e yöneldi. Bu sırada Hoseok da Seokjin'in yanına geçmişti.

"Olayı onların açısından duydum. Şimdi de bana sen anlat Seokjin." dedi.

Seokjin başını hızla iki yana sallayıp ağzını işaret etti. Konuşamıyordu ki! Konuşursa hepsi bu oyunu kaybederdi.

"Konuşamaman sorun değil, değil mi? Sonuçta hainimiz şu anda bağlı ve neredeyse baygın halde."

Jungkook öne atıldı.

"Neden burada herkes sana açıklama yapmak zorundaymış gibi davranıyorsun? Sen kimsin ki Joon? Bizi tam iki ay konuşamadığına inandırmış saf yalancının tekisin."

Hoseok, konuşup konuşmamak arasında kalmış Seokjin'in ensesini okşadı güven verici bir şekilde.

Kimse Jungkook'u dikkate almamıştı.

"Anlat bize. Dediği gibi hain etkisiz halde şu anda, korkma."

Seokjin Hoseok'a baktı bir süre korkuyla. Kendi içinde çelişkiye düşmek berbat bir şeydi.

"Ama..." dedi Hoseok, diğerlerine dönüp "Onun da eski görevinin yalan söylemek olduğunu unutmayın. Bu görevin üstesinden kolayca gelmişti."

Seokjin şaşkınlıkla baktı etrafına. Herkes Hoseok'a sorgulamadan inanıyordu. Öyleyse şimdi konuşup konuşmamasının ne anlamı vardı?

Belki de, gerçekten masum olan birini bu işten çekip almak bile bir adım ilerlemeye eş değer olabilirdi.

"Yoongi hain değil. Yoongi kesinlikle hain değil. Masum birinin canını yakıyorsunuz. Odama geldiğinde bana hainin kim olduğunu sormuştu çünkü haini tanıyorum tamam mı? Ama söyleyemem, söylememeliyim. Yoongi'ye boş yere zarar vermeyin."

Bir anda yaptığı itirafının ardından koridoru hızla terk etmiş ve kendini odasına kapatmıştı Seokjin.

Geride kalanlar ise şaşkınlıkla Yoongi'ye bakmaya başlamıştı.

Yarı baygın olan genç başını hafifçe sallayıp onu doğrulamak istiyordu sanki. Bilinci kapanmadan önce de şunu söylemişti.

"Görevleri bana hain verdi."

Bunu hangi cesaretle itiraf etmişti ki?

Bu itirafın, hainin sözünü çiğnemek olduğunu düşünememiş miydi?

×

Ayo + Jello

tasks for puppets #btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin