figuring out; ? + namjoon + seokjin + jungkook

2.6K 440 417
                                    

Günler geçmişti Seokjin ile olan konuşmasının üzerinden ve günlerce düşünmüştü her şeyi, enine ve boyuna.

Sıkışmış gibi hissediyordu kendisini. Depoyu yaratması, bu düzeni kurması ve diğer şeyler sanki bir hiç için gerçekleşmiş gibi geliyordu ona.

Oysa intikam istemişti ya da başarı. Belki her ikisini de.

Şimdi ise elinde yıkım vardı. Bir çocuğun üzerindeki güçlü bir bomba, kilitleri olmasa da açılmalarını engelleyebileceği sekiz kapı ve ateş vardı.

Eğer elinde kalmış olan bu son şeyi de kullanmazsa kendini nasıl aklardı bilemiyordu. Başarıyı unutmak için çok geç değildi onun için ama başarının ihtimalinin az olduğunu da biliyordu.

Sinirleniyordu, şu anda olduğundan daha fazla deliriyordu.

Ve bu delilik ona hata yaptıracaktı.

***

Namjoon odasına kapatmıştı kendini ve uzun süre çıkmayı reddetmişti. Hiç beklemediği şey ise, diğerlerinin endişelenip onu sorgulamaya başlamış olmalarıydı.

Çatkapı odasına giriyorlar, sorularını soruyorlar, Namjoon'un konuşmasının yasak olduğunu hatırlayıp susuyorlardı. Namjoon'da ilk defa görevinin faydasını görüyordu.

Günler geçtikten sonra, kendini izole etmesinin zararlı olduğunu fark etti. Çünkü eğer hain en küçük bir şüpheye kapılırsa, onu etkisiz hale getirmek zorlaşırdı. Fakat şu ana kadar fevri bir karar veya korkulu bir seçim görmemişti ve bundan yola çıkarak dikkat çekmemiş olmayı diliyordu.

Odasından çıktığında onu karşılayan Jungkook oldu. Çocuk, meraklı gözükmesinin yanında sanki endişeliydi de. Namjoon onun 'Neden kendini kapattın?' gibi bir soru sormasını beklemişti. Ama koridordaki koltuklara oturdukları anda Jungkook'un ağzından şu kelimeler döküldü.

"Ya yalnızca bir bomba varsa?"

Namjoon'un kafası daha da karışmadan önce ona işaret dilini bildiğini umarak sorusunu sordu.

Nereden çıktı bu düşünce?

Fakat Jungkook bu dili anlamıyordu.

"Bak hyung, hiç bunun hakkında düşünmemiştim ama, ya görevlerimiz bir şey anlatıyorsa? Mesela bak, sen konuşamıyorsun ve en zekimizsin. Seokjin hyung yalan söylemek zorunda çünkü haini biliyor. Taehyung ve Jimin yakın arkadaşlarmış ama birbirlerine düşman edildiler. Hoseok, ölüyor. Yoongi ise bildikleri ve bilmedikleri yüzünden kafayı yemek üzere. Peki ya ben? Benim görevim yaşamak ama, sadece bu kadar mı? Yaşamak haricinde herhangi bir işlevi yok mu?"

Jungkook konuşmayı bitirir bitirmez Namjoon kaşlarını çattı ve omuzlarını silkti. Bilmiyordu.

"Bence, bir şekilde, beni öldürmesi gereken bir şeyler var bu depoda. Böyle kolayca yaşamama izin vermez öyle değil mi?"

Başını salladı bu sefer. Jungkook'a katılıyordu. Ama ondan, Jungkook'a karşı hiçbir zarar görmemişti Namjoon. Bir planı olabilir miydi?

Evet, hakkını vermeliydi. Saçma olmak yerine, hatrı sayılır bir fikirdi Jungkook'unki fakat Namjoon'un, onu etkisizleştirmek için riske atabileceği kadar net değildi. Bu yüzden bu detayın önemsiz olduğunu söyledi kendisine.

Onun yanından ayrılmadan önce de Jungkook'un hevesini kırmamak için sırtını sıvazlamıştı bir süre.

Şimdi, düşünmesi gereken şey ondan nasıl kurtulacağı, kimsenin ölmesine izin vermeden buradan nasıl çıkacakları gibi şeylerdi.

Herkese direk anlatsa, kaos ortamı oluşabilirdi. Çünkü altı kişi içinde her biri farklı kişiliklere sahipti ve farklı tepkiler vermeleri mümkündü.

Bir kişiye anlatsa, sırrın saklı tutulacağından emin olamazdı.

Eğer sadece Seokjin'le konuşsa... ne olurdu bilmiyordu. O, haine yardım ediyormuş gibi gözüküyordu. Ama düşündü. Şimdiye kadar kaç defa hainin sözünü çiğnemiş, kaç defa ipuçları vermişti? Kesinlikle birden fazlaydı.

Korkuyor olabilirdi. Tanıdığı birine ihanet etmenin yükü veya tehdit edilmenin verdiği baskıya maruz kalıyor olabilirdi.

Yine de böyle bir şey varsa, Namjoon onu ikna edebilirdi. Çünkü korkan bir insanı rahatlatmanın en güzel yolu, ona yalnızca güvenebileceği bir el uzatmaktı.

***

Adımları Seokjin'in odasını bulduğunda, içeri girmekte tereddüt etti önce. Onun odasına gelmeden evvel yazdığı notu, Seokjin'in okuyamama olasılığı vardı. Çünkü notu eski dostu mors alfabesiyle yazmıştı.

Yine de, içeri girdi ve basit bir selamlaşmadan sonra Seokjin ona sordu.

"Ne oldu Namjoon?"

Namjoon yaklaştı, yaklaştı ve Seokjin'in boğazına sarıldı. Kızgınlıkla baktığı siyah gözler ne olduğunu anlayamamışken elindeki notu kameralardan gizleyerek Seokjin'in tişörtüne attı.

Boğazını bıraktığında da işaret diliyle şunu söyledi.

Hain.

Ve odadan çıktı.

Seokjin ve not başbaşa kalmıştı.

***

Tam on dakika sonra, iletişiminin başarıyla gerçekleştiğini anlamıştı Namjoon, çünkü Seokjin tam karşısında, odasında duruyordu.

Kapıyı kapatıp camlarını buharlandırdığı kameraları son bir kez daha kontrol etti. Her şey plana göre gidiyordu.

Seokjin ona soran gözlerle bakarken Namjoon sessizce konuşmaya başladı.

"Sana hain dediğim için kusura bakma. Olmadığını biliyorum. Ama onu şüphelendirmemem gerekiyordu."

Seokjin sessiz kalmaya devam etti ve Namjoon görevini unutmuş gibi durmadan konuştu.

"Seokjin, sizi konuşurken duydum. Onun kim olduğunu artık biliyorum."

Büyük olan, kaşlarını kaldırıp merakla Namjoon'a baktı.

"Sadece duydun mu? Yoksa gördün mü?"

Namjoon'da yanıtladı.

"Duydum. Güven bana, insanların ses tonunu ayırt edebiliyorum."

Herhangi bir açık vermemek için yapması gerekeni yapıp kameraları bir kez daha gözden geçirdi. Hala buharlı duruyor, yüksek ihtimalle bulanık gösteriyorlardı.

"Pekala, her şeyi öğrendin öyleyse. Benim bununla alakam ne?"

"Buradan çıkmak istiyorsun. Ben de istiyorum. Alakan bu. Onu durdurmalıyız ve durdurmak için bize bir plan gerek."

Seokjin derin bir iç çekti. Evet Namjoon haklıydı, buradan sağ çıkmak istiyordu ama, onu durdurmak imkansızdı. O kadar konuşma bile işe yaramamıştı.

"Namjoon, anlamıyorsun, onu durdurabilmek için ondan daha zeki ve kurnaz olman lazım ve yanlış hatırlamıyorsam, buradaki altı kişi de onun tuzağına düşüp buraya kapatılabilecek kadar aptal."

Namjoon alnını sıvazladı bir süre. Seokjin'e laf anlatmak zordu ama buna mecburdu.

"Hayır, asıl sen anlamıyorsun. O tek kişi ve biz altı kişiyiz. Onun kendi kuyusunu kendisinin kazdığını göremeyecek kadar ondan korkan kişi de sensin. Hain, Seokjin, kurnaz olabilir ama bu altı kişiden daha zeki değil."

Son cümlesini söylemeden önce Seokjin'in gözlerine bakmaya özen gösterdi.

"Hoseok bizden daha zeki değil."

Fakat tam o anda, koridordan bir çığlık duyulmuştu.

tasks for puppets #btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin