last tasks; all

2.5K 419 185
                                    

Taehyung yolun yarısında uyandığında, ona verilen ilacın etkisi neredeyse geçmiş gibi olsa da yorgun ve halsiz hissetmişti kendisini. Tiner kokusu ve kaynak seslerini işitebiliyor, koluna yattığı adamın takım elbisesini hissedebiliyor ama sanki bakışlarını bir türlü odaklayamıyordu.

Depoya nasıl getirildiğini hatırlamasının olumlu bir kısmı vardı. Diğerlerinden, bilgi açısından üstün olabilirdi. Fakat daha da önemlisi, eline geçirebildiği şeydi.

Koluna yatmış olduğu adamın cebine yakındı eli. Bir kaç kez kımıldatmaya çalıştığı parmakları da sert bir cisme çarptıktan sonra onu almaya karar vermişti. Her ne kadar göremese de ne olduğunu, anahtar olması umuduyla avcunda gizledi.

Şimdi anlıyordu onun mavi bir çakmak olduğunu. Doğal olarak düşünceleri, işin içindeki birinin sigara içtiğini anımsatıyordu ona.

Ve depoda özgür oldukları o bir ayda edindiği arkadaşı Jimin'e saklaması için verdiği o çakmağı iki ay sonra apaçık ortada gördüğünde, şüphelerinin Jimin'e doğru kaymasını doğal karşılıyordu.

Fakat, eğer iki çakmak varsa ortada ve hain bu çakmağın çalındığını biliyorsa, tüm bunları, herkesi Jimin'den şüphelendirmek için planlamış da olabilirdi.

Ama Seokjin'in sigara içtiği gerçeği de kesin bir delildi.

İyice bulanan kafasını titreyen telefonla topladığında, gelen görevin içeriğini, mesajı açarak okudu.

Hain herkesin koridorda toplanmasını ve kimden şüphelendiklerini söylemelerini istiyordu.

Ve bu ani isteğin hiçbir mantıklı yanı yoktu.

***

"Ve ben ne güzel, günler sonra uykuya dalabilmiştim."

Yoongi, kendi kendineymiş gibi konuşup ortalığa mızmızlanırken, ortak alan artık sıkılmış ve zihinsel olarak yorulmuş adımlarla dolmaya başlamıştı.

Son bilgiden sonra neredeyse hepsi önceden şüphelendikleri kişileri masum görmeye başlamıştı ama, geri kalanları da olası hain listelerine eklemişlerdi.

Kimsenin kimseye güveni kalmadığı gibi herkes birbirlerinden destek alıyordu.

"Uykusuz olan sadece sen değilsin Yoongi." dedi Seokjin uykusuzluktan kanlanmış gözlerini ovuştururken. Çakmak ve sigaranın eline geçtiği günden beri dinlenememişti.

Oysa ki özlediği bağımlılığına kavuşabildiği için en azından ruhsal bir rahatlama yaşayacağını düşünmüştü.

"Ama beni ilgilendiren kişi sadece benim Seokjin."

"Yeter." dedi Hoseok bir anda araya girerek. "Madem ikiniz de uyumak istiyorsunuz, o zaman bir an önce istenileni yapıp gidelim."

Fakat Jungkook onunla hemfikir değildi.

"Ya istenileni yapmazsak? Şu anda hain aramızda öyle değil mi? Onun dediğini yapmazsak bize dokunamaz."

Seokjin başını iki yana sallayıp kollarını önünde bağladı.

"Odalara çekildiğimizde depoyu patlatır ve geriye külümüz kalır."

Jungkook bu sefer başka bir fikirle çıkageldi.

"O zaman burada oturalım. Sürekli hem de. Kimse bir yere ayrılmayıp gözlerini birbirinin üstünden ayırmadığı sürece vasıfsız kalan hainimiz de sinirden köpürmez mi?"

Jimin onun bu çocukça fikrine gülümsemişti ama haklı yönleri olduğunu da kabul etmeliydi. Yine de bu sabır işiydi ve kimbilir, belki hain çok sabırlı biriydi.

Hoseok bir kez daha atıldı konuşmaya.

"İşe yaramaz. Hadi, söyleyelim de bitsin."

Namjoon da onayladı onu.

Fakat yine görevi yapma fikri beğenilmemiş ve başka bir konu açılmıştı.

"Aslında hazır buradayken söylemek istediğim şeyler var." dedi Taehyung. "Şüphelilerimiz biraz bekleyebilir."

Diğerleri dikkat kesilmişken cebinden iki tane çakmak çıkardı Taehyung. İkisi de mavi renkte, basit, iki çakmak.

"Geçen gece bize yemek ödülü verildiğini biliyorsunuz. Ama birine, yemekle birlikte bu çakmak da verildi ve bir de sigara."

Taehyung ve hain dışında kimse o anda konunun nereye gideceğinden emin değildi.

"Bu olaydan çok önce de, Jungkook ve Yoongi hyunga bir bilgi vermiştim ben. Buraya nasıl getirildiğimi hatırladığımı söylemiştim. İşte bu çakmakla beraber başka detayları da hatırladım."

Tüm kaçırılma ve buraya getirilme anını hatırladığı en ufak şeyle birlikte depodaki herkese anlatmaya başladı Taehyung. Arabaya bindirildiğini ve bayılmadığını söyledi. Eline, takım elbiseli adamın cebinden gelen çakmağı anlattı. Bir asansörden indiğini de ekledi.

"Şu karşımızdaki koca kapının da arkasında beton duvar çıkarsa şaşırmam." da dedi.

"Sadede gelecek olursak, sizce de bu işte bir yanlışlık yok mu? Hain, ben bu hikayeyi anlattıktan sonra aradan zaman geçmesini bekleyip içimizden birine bu çakmağı veriyor ki bana, uyanık olduğunu biliyorum, mesajını versin. Sizce de öyle değil mi yani?"

Yoongi kaşlarını çattı.

"Taehyung, haklı olduğun noktalar var ama anladığım kadarıyla beni veya Jungkook'u suçluyorsun. Öyle mi?"

Başını hayır anlamında salladı Taehyung.

"Sadece ikinizi suçlamıyorum. Bu mavi çakmaktan birini, depoda özgür kaldığımız bir ay boyunca arkadaşım bildiğim Jimin'e vermiştim ve o çakmak aylar sonra başkasının eline düşüverdi."

Jimin kollarını önünde bağladı bu sefer.

"Ben de şüpheli listesindeyim demek ki."

Taehyung konuşmasına devam etti.

"Şüpheli listesindeydin. Ama burada iki tane aynı çakmaktan var ve bu da seni benim gözümde olaylardan habersiz konumuna düşürür."

Seokjin girdi araya.

"Taehyung, çok konuşuyorsun ve daha hiçbir şey anlatmadın bile."

Taehyung onun cesaretine karşılık kaşlarını kaldırıp yönünü ona çevirdi.

"Öyle mi hyung? Anlatmak istediğin şeyler mi var?"

Seokjin başını iki yana salladı.

"Aslında yok. Ama..." gözlerini haininkilerle buluşturdu bir süre. Hani konuşmak için ondan izin alması gerekiyordu ya Seokjin'in, hala bu huyundan vazgeçebilecek cesareti gösteremeyecek kadar korkaktı. "Ama anlatacağım."

İtiraf edebilecek kadar korkaktı.

"Taehyung'un bahsettiği çakmaklardan biri o yemek ödülünde bana geldi ve ben de kendimi tuvalete kapatıp sigaramı içerken beni gördü. Ardından da aklından bunları kurmuş."

Konuşurken haine bakmamaya özen gösteriyordu. Onun gözlerindeki öfkeyi görse, korkaklığından ödün verebilirdi.

"Ama işte, doğru kurmuş."

Bu itirafı, diğer herkesi şaşkınlık içinde bırakmıştı. Koridora dolan sessizlikse korkunçtu.

"Hain... sen misin hyung?" diye sordu Taehyung. O bile, Seokjin'in hain değil de, haine yardım eden kişi olduğunu düşünmüştü.

"Deney sırrını çözdünüz. Benim haini tanıdığımı biliyorsunuz. Şimdiye kadar onu bulmanız için size bir sürü fırsat da verdim. Bu sırrı da kendiniz çözün. Tabii odalarımıza çekildiğimiz an ölmezsek."

Son sözleriyle en büyükleri koridoru terk ederken ardında beş şaşkın insan bırakmıştı.

Şimdi de akıllarda, soru işareti olarak şu kritik soru kalmıştı.

Seokjin hain miydi
Yoksa sadece bir yandaştan mı ibaretti?

***
Ayo + Jello

tasks for puppets #btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin