BÖLÜM-22

19 0 0
                                    

Denizde yeteri kadar vakit geçirdiğimi düşünüp en son çıkma kararı verdim. Ve evet kıyafetlerle denize girdik. Umarım hasta olmazdım. Gerçi bünyem haddinden fazla dayanıklı ama olsun. Her şekilde az da olsa bu ihtimali düşünmem lazım. Bu tatil öncesinde her günümüz klasik, sıradan ve sıkıcı geçiyordu. Ama Simal sağ olsun baya değişmişti günlerimizin akışı. Bir günümüz diğerini tutmuyordu. Denizden çıkarken tabiî ki de Emre'yi de beraberimde çekiştirmiştim yani hiç bırakır mıyım? Onun hasta olmasını istemiyordum. Şezlonglardan birine oturduğum zaman Emre'yi de çekiştirerek yanıma oturmasını sağladım. Yanımızda havlu falan da olmadığı için sırılsıklam halimizle ve kıyafetlerle öylece orada durmak insanların garip garip bize bakmasına sebep olmuştu ama olsun. Halimizden memnunduk. Kime ne? Simal bize el sallayınca onlara elimle gelin işareti yaptım. Toprak'a bakınca da doktorun orada olduğunu gördüğümde kafamı Emre'ye çevirdim. Gülerek bana baktı ve

E:Ya anlarsın ya işte...

A:Tamam tamam. Anlıyorum onu da. Zaten yanımızda sap gibi kalması da iyi değildi. Yani yalnız hisseder diye dedim. Vay be. Ne çok konuştum.

E:Bebeğim sen iyi misin?

A:İyiyim. Neden?

E:Bilmem. Baya bir enerjiksin bakıyorum.

A:Aa sevgilim her zamanki halim değil mi zaten?

E:Tabiki öyle güzelim. Sen her zaman enerjiksin.

Beni belimden tutup kendine çekti ve yanağıma küçük bir öpücük kondurarak

E:Ama ben merak ediyorum acaba bu enerji nereden geliyor? Bilemedim şimdi.

A:Hmm. Bir düşüneyim. Sanki bu enerji aşktan geliyor gibi. Ne dersin?

Gülümsedi. Kafamı omzuna yasladım. Bu sırada zaten Simal ve Orhun da yanımıza gelmişlerdi

O:Gençler nasılsınız ya?

A:Oradan nasıl görünüyoruz sence?

S:Hata benim sevgilimde zaten.-Orhun'a dönüp-Aşkım görmüyor musun hallerini? Her zamanki gibi mükemmeller be.

E:Sağol dostum.

A:Ya bak ne diyeceğim? Şu doktor kim? Yani adı Defne onu biliyorum da. Nereden tanıştılar bunlar?

E:Defne senin asıl doktorunun asistanıydı. Oradan tanıştılar. Aslında gelmezdi ama Toprak teşekkür amaçlı size bir yemek ısmarlasam deyince işler biraz karıştı tabi.

A:Haa şimdi anladım. Ben de diyorum bu doktor nasıl geldi?

E:Bak ne fark ettim. Sen kıskanıyor musun sanki?

A:Kiim? Ben? Yok ya ne kıskanacam. Aksine mutlu oldum. Sevgilisi olması iyi bir şey. Problem şu ki; Güvenebilir miyiz?

E:Sen şimdi onu düşünme meleğim. Hadi gel biz eve geçelim. Bizimkiler de sonra gelirler zaten. Demi kardeşim? Malum Defne Hanım'a yemek yedirmesi lazım Toprak'ın. Öyle demiş ya.

O:Tamam kardeşim siz gidin. Biz zaten sevgilimle tekrar denize girmeyi planlıyoruz. Belki size zaman kazandırmak için bir şeyler içeriz. 2 saate falan geliriz heralde.

A:Anlaştık kardeşim. Evde görüşürüz. Toprak sayesinde yemek yapma zorunluluğum var şu an. Hadi kaçtık biz. Zaten ıslağız hasta olacaz. Byy.

Bu uzun cümleyi kurduktan sonra Emre'yi elinden tutup kaldırdım ve ellerimizi birbirine kilitledim. Yürümeye başladığımız zaman arkamı dönmeden el salladım. Zaten yürünecek yol çok kısaydı. O yüzden baya hızlı bir şekilde eve vardık. Anahtarımı çantamda ararken yine unuttuğumu fark ettim. Her zamanki gibi. Tam isyan edecektim ki Emre'nin arkadan anahtarı kahkaha atarak bana uzatmasıyla gülümsedim. Yine aynı şey olmuştu. Her zamanki gibi anahtarı almıştı. Hemen kapıyı açtım ve içeri girdim. Kapıyı arkamızdan kapatır kapatmaz Emre beni kapıyla arasına aldı. Gülümsedim. Boynuma bir öpücük kondurup kulağıma fısıldadı

E:Çok özledim seni.

A:Sevgilim yemek...

E:O biraz bekleyebilir bence.

Dedikten sonra dudaklarıma yaklaştı. Aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve kollarının arasından aniden çıkarak odaya doğru ilerlemeye başladım. Odanın kapısının önüne gelince arkamı döndüm ve sırıtarak

A:6-4...

Dedim ve göz kırparak odadan içeri girdim. Hemen üzerimi değiştirip yemek yapmaya başlamam gerekiyordu. O yüzden direk elime gelen ilk şeyi üzerime geçirerek odadan çıktım. Mutluydum. Hastalığım ilerlemeyi kesmişti, ikizim yanımdaydı, arkadaşlarım yanımdaydı ve en önemlisi sevdiğim adamın kollarındaydım. Hemen mutfağa geçtim. Ben odadan çıkınca Emre girmişti içeri. O da üzerini değiştirip gelir diye düşündüm ve hemen yemek yapmaya koyuldu.

1,5 SAAT SONRA

Emre yemek yaparken hiç yanıma gelmemişti. Sanırım odadan çıkmamıştı. Merak etmiştim ve hemen mutfaktan çıkıp odaya gittim. Uyuyakalmıştı sevdiğim. Yorulmuştu kaç gündür. Yanına gittim ve oturdum. Uykusu derindi. Ama umarım uyanmazdı çünkü onu uyurken izlemeyi çok seviyordum. Hiç kimsenin haberi yok ama geceleri kalkıp onu seyrediyorum. Ne yapabilirim, çok şirin oluyor uyurken. Yaklaşık 15 dakika onu izledikten sonra artık uyanması gerektiğini, bizimkilerin geleceğini hatırladım. Önce hafifçe koluna dokundum. Kıpırdadı ama uyanmadı. Saçlarına dokundum uyanmadı. Yanaklarına öpücük kondurdum uyanmadı. Bana inattı bu çocuk galiba. Dudaklarına yaklaşıp minik bir öpücük kondurdum. Gözlerini açtı. Tahmin etmiştim amacı beni sinir etmekti. Şapşaldı. Ama ben her halini seviyordum bu adamın. Hiç kıyamıyordum ya da kızamıyordum. Düşüncelerimi onun uykulu sesinin bölmesiyle hafifçe sırıttım

E:Uyumuş muyum ya?

A:Evet sevgilim. Günaydın.

E:Saol meleğim. Bizimkiler?

A:Gelmediler ama gelmek üzeredirler. Hadi kalk bari masayı hazırlamama yardım et.

E:Ya sevgilim kusura bakma. Yemek yaparken yardım edecektim ama...

A:Sorun değil sevgilim. Anlıyorum kaç gündür çok yoruldun. İyiki uyudun.

E:Peki madem. Öyle diyorsan. O zaman hadi bakalım masayı hazırlayalım.

Bunu söyledikten sonra hemen ayaklandı. Mutfağa gittik ve masayı hazırlamaya başladık. Tabiî ki biraz uzun sürmüştü. Tatlı sevgilimin tatlı yaramazlıkları, beni sinir etmesi ve tabiî ki benim onu sinir etmemle 10 dakikada hazırlayacağımız masayı yarım saatte hazırlamıştım. Ama olsun. Onun yanımda olduğu her an zamanın benim için zaten önemi yok.


DARK NİGHTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin