- Uçağımız birazdan kalkışa geçecektir. Lütfen emniyet kemerinizi takınız.- Luhan hyung, uçak kalkışa geçiyormuş. Emniyet kemerini tak.
Anonstan sonra tam emniyet kemerimi takmaya yeltenmişken, yanımda oturan Kyungsoo'nun dediğiyle gözlerimi devirmiştim.
- Kyungsoo, sen olmasan ben ne yaparım? Biliyorsun; genel olarak anonsları duyamıyorum, sen bana anonstan birkaç salise sonra hatırlatıyorsun ya, ne kadar teşekkür etsem az.
Kyungsoo imamı anlamış ve gülmüştü. Her ne kadar Kyungsoo'ya söylensem de yanımda Baek ya da Jongdae oturmadığı için mutluydum. Huzurlu bir yolculuk geçirmek istiyordum. Gürültülü değil... Gerçi o ikisi ile farklı uçaklarda olmadığımız sürece huzurlu geçeceğini sanmıyordum ama. Koltuğumun arkasına gelen tekmeyle bunun daha da bir farkına vardım.
- Jongdae, napıyorsun?
- İyiyim hyung, sen napıyorsun? Aslında iyi değilim. Çok heyecanlıyım. Sonunda New York'a gidiyoruz. Düşünsenize, artık orada yaşayacağız!
Jongdae'nin beni anlamamasına gözlerimi devirdim. Tam kendimi açıklayacakken Baek konuşmaya başladı. Sanırım Jongdae'yi bugün azarlayamayacaktım.
- Ay, ben de çok heyecanlıyım~ Bu arada, komşularımızı falan tanıyor musunuz?
- Evet, Baek hyung. Tabiki de tanıyorum. Kore'deyken hemen araştırdım, koca sitedeki tüm komşularımızı öğrendim. Tüm aile bireylerine sosyal medyalardan önce istek sonra da mesaj attım. Gönül rahatlığıyla gidebiliriz yani.
- Kyungsoo, sen olmasan ne yapacağız ya biz? Sosyal medyası olmayan yok muydu ya?
- Bebekler dışında herkesin vardı Jongdae hyung. Onlarla da orada tanışırız.
- Kyungsoo~
Kyungsoo'nun Jongdae ile uğraşmasını izlerken Baek ile gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Jongdae bazen gerçekten çok saf oluyordu. En sonunda Kyungsoo'ya aegyo yaptığında, üçümüz sınırlarımıza gelmiş ve gülmeye başlamıştık. Jongdae başta saf saf bize baksa da, sonrasında anlamış ve bize vurmaya başlamıştı.
- Çok kötüsünüz yha! İnanmıştım ben size!
- Bu salak da, küçüklükten beri onu kandırsak da halen saf saf inanıyor. İnsan en fazla üçüncüden sonra inanmaz ya!
Baek, gülerek bunları söylediğinde, Jongdae bize vurmayı bırakmış ve tüm dikkatini ona yöneltmişti. Biz de gülerek önümüze döndük. Bu sırada uçak havalandı. O zaman halen kemeri takmadığımı farkettim ve dengemi kaybederek sert bir şekilde önümdeki koltuğa çarptım. Bu önümdekini de etkiledi ve arkasını döndü.
- Dikkat etsene biraz! Anonsaları boşuna yapmıyorlar heralde! Anonsu duyduğun an kemerini takman gerek! Ama eğer akıl edemiyorsan, bir dahaki sefere biner binmez tak!
- Ne çemkiriyorsun be?! Unuttuk işte napalım?! Pilot da kalkmadan önce bir haber vermeliydi, napalım yani?! Ayrıca birden kalktı, ben bu kadar hızlı havalanan bir uçak görmedim!
- Öncelikle haber verdi, fakat sen ve arkadaşların yanyana konuşurken bağırma ihtiyacı duyduğunuzdan, belki de duymamışsınızdır!
Arkamızdan Baek konuştu.
- Kör müsün, yanyana gibi mi duruyoruz?
Önümdeki öküz ise Baek'i görmezden gelip konuşmasına kaldığı yerden devam etti.
- Uçağın kalkışına yakın kemer takmadan arkana döndüğünden savrulmanız da çok normal yani! Cılız vücudunuza bakacak olursak...!
Ben ve cılızlık... Önümde oturan hayvanın espri yeteneği oldukça gelişmişti. Gülmeye başladım. Aramızdaki buzları eritmek için iyi bir yöntemdi böyle komik espriler yapmak. Zaten ciddi olsaydı, içimdeki gizli Luhan'ı açığa çıkarmam gerekecekti. Yüzüne baktım. Ciddiydi... Bu yüzden çemkirmeye başladım.
- Sen kime cılız diyorsun ya?! Benim gibi yıllarca futbol oynamış birine cılız ha?! Sen ken---
- Pardon, diğer yolcular biraz rahatmış olmuş da---
Konuşmamı bölen koca göğüslü hostesin konuşmasını geri böldüm.
- Evet; rahatsız olmaları normal, bu saygı denen şeyin kelime anlamını bilmeyen maldan.
- Ha?! Hem mal diyor hem saygıdan bahse---
Hostes, bu sefer de onun sözünü bölmüştü. Bu çift göğüs, insanların lafını bölmeyi çok seviyordu heralde.
- Sakinleşelim lütfen.
- Sen sus çift göğüs!
Kendimi tutamamış ve yüksek sesle kadını susturmuştum. Fakat sadece kadını değil, tüm uçağı susturmuştum. Şuan motor sesinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Herkes bana bakmaya başlamıştı. Sessizliği bizim üçlünün kahkahaları bozdu.
- Cidden, ben de hayatımda ilk defa kadını olan çift göğüs gördüm.
- Baek, herkes bize bakıyor. Sus, ayıp.
- Jongdae, sanki sen gülmüyorsun!
Hostesin sabrını taşırdığımız kadının yüz ifadesinden belli oluyordu.
- Bu kadar yeter! Beşiniz de havaalanında müdürlüğe uğrayacaksınız! Hemen güvenlikleri haberdar ediyorum!
Gitmeye kalkışırken önümdeki öküz ve Kyungsoo, kadını durdurmaya kalkıştı. Üçümüzün ise umrunda bile değildi.
- Beşiniz derken, şuradaki beşliden bahsettiniz dimi?
Kyungsoo; bambaşka bir yerdeki beşliyi gösterirdiğinde, oradakiler Kyungsoo'ya söylenmeye başladı. Kyungsoo da onlara cevap verince kişi sayımız on oldu. En sonunda birkaç hostes daha geldi ve ortamı sakinleştirdi. Artık uçak kendi aralarında konuşanlar dışında sessizleşmişti. Ortalık sakinleşince, Kyungsoo bana döndü.
- Sana emniyet kemerini tak demiştim dimi?! Kavgasız bir yolculuk hayalim suya düştü senin şu kemerin yüzümden.
Kyungsoo başta ciddi olsa da sonlara doğru gülmeye başlamıştı. Ben de güldüm.
Benim de huzurlu yolculuk hayallerim suya düşmüştü.
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyiniz :)) İyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New City New Life (NEW1)
FanfictionDört çocukluk arkadaşı; Baekhyun, Luhan, Jongdae, Kyungsoo... Ortak bir hayal; Amerika'da yaşamak... New serisi ilk kitaptır. New Serisi Hakkında: Birbirinden bağımsız hikayelerden oluşmaktadır. Yani sırayla okumanıza gerek yok:) New serisindeki her...