6. Perdebîrun ♤

125 36 423
                                    

Media = Regina'nın vuruş stilidir.

Güneş ışığının yoğun etkisi yüzümün her bir santimini yokluyor, olduğu yeri yakıyordu. Bedenimin dinç ve güçlü olmasını sağlayan antrenmanlarımı, her gün düzenli olarak tatlı uykumu parçalayıp içinden çıkarak yapıyordum. Bugün de öyle oldu, suyun yüzümün her bir hücresine değmesini sağlayarak yıkadım, su soğuktu, güzel hissettirdi. Hızlı adımlarla aşağı inip birkaç böğürtlen yedim, artık antrenmana hazırdım. Yavaş ve uzun adımlarla koşuyorken birden içimde oluşan yoğun öfke ile adımlarımı hızlandırdım. Birkaç gün önce yaşadıklarımı hatırlamak içimde bir öfkeye neden oluyordu. Koşarken sağ ve sol tarafımdaki her türlü maddenin silüetini görmemi sağlıyordu mavi ile yeşil karışımı gözlerim. Bugün öğleden sonra başlayacaktı bilgenin anlattığı antrenman. Bugüne istisnaydı geç başlamasının sebebi. O iğrenç insanların yüzünü görme düşüncesi bile midemin çalkalanmasına neden oluyordu, sanırım kusacağım.

Şelalenin yanından geçip, yağmur sonrası olan tumturak toprak kokusunu ciğerlerimin her bir köşesine yayılmasını sağladım. Söyleyin bana, bundan daha huzur verici ne olabilir ki? Ciğerlerimde oluşan ferah koku yüreğimi genişletti, yüzümü aydınlattı. Sabah var olan güneşli hava, yerini bulutların yumuşak yüzeyine emanet etti. Bir süre sonra bacaklarımı hissedemediğim için durdum ve huzurlu bir mola verdim. Ayaklarım ağrıyordu, bugün öfke sebebi ile adımlarım daha hızlı, düşüncelerim kederli bir hal almıştı. Her ne olursa olsun, asla yıkılmayacak ve ayakta duracaktım, bu adanın en güçlü varlığı bendim, kimsenin bunu elimden alamayacağını biliyordum.

"Hey, Regina!" dedi uzaktan gelen, fakat yanımda gibi olan tuhaf ses. Lanet olsun ki bu sesin kime ait olduğunu biliyordum.

"Seni kokuşmuş lanet maymun, ne işin var burada?"

"Bakıyorum da bugünlerde çok kabasınız, görünüşünüz ile davranışlarınız birbirinize çakışıyor"

"İki gün önce muz kabuğunu kafama fırlattığın için olamaz mı seni küçük adi maymun!" Bu sözlerimin ardından o iğrenç maymun tiz kahkahası ile sinirlerimi yay gibi geriyordu, eğer biraz daha ileri giderse kötü olayların olacağını söylüyordu iç sesim.

"Bak yine hatırlattın" deyip gülmeye devam ediyordu, tutmayın beni, şu maymunun boynunu kırayım.

"Sakin ol güçlü Regina, inan bana bilerek yapmamıştım, sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydin" bunları söylerken bile attığı kahkaha tansiyonumun yükselmesine yetmişti. Bir maymun çevikliğinde bulunduğu yüksek ve kalın ağaca çıkıp, kafasını ayağımın altı ile ezmek için sabırsızlanıyordum.

"Erva dur, dur sakin ol bunları konuşabiliriz sadece biraz eğlenmek istedim anlarsın"

"Senin olmayan beyninde neler olup bittiğinin hiçbirini anlamayacak kadar zekiyim. Sana ne yapmamı istersin? Kendi ölümünü seçme şerefini sana bahşediyorum. Çabuk ol, değerli vaktimi seninle harcayamam."

"Lütfen b-ben sadece şaka yapmak istemiştim! Bırak beni gideyim söz veriyorum birdaha asla ama asla sana karışmayacağım! Lütfen beni bırak"

"Olur mu öyle şey? Daha yapacağımız çok iş var, sen seçmeyeceksen ben seçeceğim, en iyisi böcek gibi kafanı ezmek olacak." gözleri faltaşı gibi açılırken korkan gözlerinden zevk aldım. Kimse benimle alay edemez, benimle uğraşamazdı, söylediğim kelamların her birinde ciddiydim, şu an burayı kan gölüne çevirebilirdim.

"Lütfen" dedi, gözlerinin harelerindeki korku ve dehşeti gördüm. Gözlerinin içinde kendimi gördüm ve kana susayan bakışlarımı. Bir süre kendimi toparlamam uzun sürdü, sinirlendiğim zaman kendimi kontrol edemiyordum. Kendi bedenimden ayrılıyordu ruhum, yerine kızgın bir canavar yerleşiyordu ruhumun tahtına.

GARNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin