Gözlerimi açıp kapattım ve her şeyin bir rüya olduğuna kendimi inandırmaya çalıştım.Ama değildi.İki haftadır bunu yapıyordum ama kesinlikle uyanamıyordum.Çünkü her şey gerçekti.Tam iki haftadır Matt ve Klaus’u görmezden geliyordum.Ama bu onlara istediklerimi yaptırmayacağım anlamına gelmiyordu.Ben Caroline Forbes’im ben ne dersem o.Açıkcası iki haftadır canım tadını bile bilmediğim meyveler istiyordu.Bunları bulmak tabi ki koca kurdun göreviydi.Buldukları meyvenin çoğunu yemiyordum bile ama almadıkları zaman şımarık bir kız gibi zırlıyordum.Bana yalan söylemelerini bedelini böyle ödetiyordum açıkcası.Rebekahh geri dönmüştü.Ölü cadıların lanetleri pek güçlü olmuyordu yada ben bilmeden yine birileri ölmüş ve Rebekah geri dönmüştü.En iyisi bilmemekti.Konuşmadığım doğaüstü yaratıklar listesinde Rebekahh’da vardı.Yakında odamın kapısına liste yapıcaktım.Konuştuklarım ve konuşmadıklarım diye.
Rebekahh’ın dönmesi adına tüm aile için sabah kahvaltısı hazırlamıştı Elijah.Yani hazırlatmıştı.Kibar bir şekilde beni de davet etmiş.Bende konuşmadıklarım listesine bir kişiyi daha eklememek için kabul etmiştim.Odamdan çıktım ki Matt’i tam benim kapının önünde gördüm.Yine görmezden gelip önünden geçmeye yeltendim.Matt beni kolumdan tutmuştu
“Hadi Caroline beni daha ne kadar daha görmezden geliceksin?” diye sordu bıkkın bir tavırla.
“Hımm düşüneyim.Sonsuza kadar.” Dedim gözlerimi devirerek.Hepsine kızgındım.Matt en başından beri Klaus’un kendini unutturduğunu biliyor ve birlikte bulundukları zaman içinde birbirlerini tanımıyormuş gibi yapıyorlardı.Üstüne üstük kurtadam lanetini bana söyleyip birlikte çözüm bulmak yerine Rebekahh'a söylemişti.Neden herkes bana yalan söylüyor?
Aşağıda ki kraliyet kahvaltısına indim bu sabah çok uzun olacaktı.Sonuçta asillerimizi bekletmemiz gerekiyordu.Sonradan gelen Matt Rebekahh’ın yanına oturmuştu.Sofranın baş köşesinde tabikii Kral Klaus hazretleri vardı.Beni görünce şaşkınlık içinde bana baktı.Hadi ama size ne kadar kızgın olsamda bu kraliyet kahvaltısını kaçıramazdım.Ben Rebekah ile Matt’in karşısına geçmiş Kol ve Elijah’ın arasına oturmuştum.Kendimi ilkokuldaki gruplaşmaların içinde gibi hissediyorum.Biz üçümüz sen tek diye bağırmak istiyordum Klaus’a.
Kahvaltıda sadece çatak bıçak sesleri geliyor kimse sesini çıkarmıyordu.Tam bir aile saadeti.Kol yaramaz çocuk edasıyla kolumu dürttü ve sessizliği bozarak
“O şeyin içinde bebek olduğuna emin misin?Çok uzun süredir orada ve bende içinin boş olduğunu düşünmeye başlıyorum.” Diye karnımı gösterdi.Gerginliği biraz olsun kırmıştı.Herkesin yüzünde küçük bir gülümseme oluştu.
“Onu uzun bir süre daha içeride tutmayı planlıyorum Kol.Dışarının cehennemden farkı yok çünkü.” Dedim ama bu söylediklerim Kol hariç kimseyi gülümsetmemişti.Gerginlik olanca hızıyla devam ediyordu.Kol kendini bu gerginliği atmaya adamıştı.
“Yoksa Care yanlış kökeni tercih ettiğini farkına vardın ve pişman mısın?” diye sordu gülerek.Klaus elindeki bıcağı Kol fırlatmaya hazırlanıyordu ki birden dikkatini benim ağzımdan çıkacak sözlere verdi
“Cehenneme git Kol.” Dedim gülerek.
“Güzelim zaten oradan geliyorum.” Demişti ki bu bütün aileyi kahkahalara boğdu.Bir anlık bile olsa aramızdaki tüm duvarları yıkmıştık.Sonra tekrar sessizliğe boğuldu her yer.Onları elbette bir gün affedicektim ama şimdi değil.Aslında bu konuda kendimle çelişiyordum iki hafta önce her insanın hata yapabileceğini savunuyor sonra hata yapan herkesle konuşmuyordum.Hızlıca önümdekileri yemeye koyuldum.
“Arada nefes almalısın Care.” Dedi Matt.Önümdeki her şeyi yüzüne fırlatmak isteği gelmişti bir an.İki haftadır her sordukları soruya verdiğim cevabı verdim.