Her şeyi hatırlıyordum fakat bu içimdeki boşluğu doldurmaya yetmiyordu.Klaus beni terk ettikten sonra o boşluk baş edilemez bir hal almıştı.
“Hey Caroline orda mısın?” dedi Rebekahh.Buradayım o gitti ama ben halen buradayım.Bir hafta önce bu şehri terk etmem gerekiyordu ama gelip bunların yalan olduğunu söylemesini bekledim.
“Buradayım ve hayatım berbat ne sevgilim ne işim var ve üstüne üstük hamileyim.” Buna daha fazla dayanamıyordum.Koşarak evden uzaklaşmak istiyordum.Ve yaptımda.Rebekah arkamda gelmeye kalkmış ama Matt onu tutmuştu.Kesinlikle bunun için ona teşekkür etmeliydim.
Sahile gittim ve kendime booş bir bank buldum.Belki de hayatımın geri kalanını bu bankta geçirebilirdim.Ama şu an yapacağım herhangi şey beni bu durumda kurtarmıyordu.Bu çocuktan bu şehirden.Dakikalar sonra yanıma biri oturdu.Klaus olmadığını biliyordum.Bu Madison’du.
“Oturup seninle konuşmak isterdim ama sürtüğün tekisin Madison.” Dedim.Madison burada ilk gördüğüm anı düşündüm.Klaus’un yanındaydı ve onu çok kıskanmıştım.
“Caroline yapmak zorunda olduğum şeyi yaptım.Herkesin iyiliği için.” Herkesin iyiliği mi.Peki ben bu durumda ne oluyordum.Klaus’un dizginlemek için kullanılan piyon mu.Ona cevap vermeye tenezzül etmedim.Gerçekten buna değmezdi
“Klaus seni korumak için yaptı.Her şey senin içindi Caroline.”
“Klaus benden çok sevdiği bir şey vardı.Tahtı…Sahip olduğu güç asla ona yetmiyordu.Hep daha fazlasını istedi.” Dedim ama artık öfkeli değildim.Üzgün değildim.Duygusuzdum
“Yanılıyorsun Caroline.Taht savaşına girdiğinde senin bu işe bulaştırmak istemedi.Ama sen yine kendini olayların tam ortasına attın.Ve cadılarda Klaus’un sana karşı olan zaafını keşfettiler.Seni ona kaşı kullanmaya başladılar.Senin ölümün Klaus için bir yenilgi olacağını düşünüyorlardı.Üzgün mutsuz Klaus Mikaelson’un tahtından geri çekileceğini zannetiler.Bilmedikleri bir şey vardı.Klaus canavar olmaması için tek dizginleyen sendin ve sen ölürsen Klaus gerçektende bu dünyadaki en korkunç şeye dönüşecekti.Bir ölüm makinasına dönüşecekti.O yüzden her şeyi unutup hayatta kalmanı istedi.” Dedi hikaye anlatır gibi bir hali vardı.Buna inanmamı beklemiyordu herhalde.
“Peki iyi kalpli peri ne zaman geliyor?” diye sordum.
“Gelmiyor Caroline.”
“Peki Madison işi neden bu kadar dramatikleştirdin.Beni eve hapsedip acı içinde kıvranarak her şeyi hatırlattın?”
“Caroline her şeyi hatırlayan sendin.Sana büyüyü yaptığında çok direndin.Zaman geçtikçe aklın büyüyü bir şekilde yenmeyi başarıyordu.Ve her seferinde sana tekrar büyü yapmak daha da zorlaşıyordu.En sonunda bunun olacağını biliyordum.En son sana büyü yaptığımda beynin tamamen karşı durdu büyüye.Vücudun büyüyü atmaya çalışıyordu.O an anladım bu sefer işe yaramayacağını. Senin ilk hesap soracağın kişi Klaus olacaktı.Klaus’un öfke kontrölü hakkında sorunları olduğunu biliyordum.Bu yüzden ikinizi birbirinizden uzak tutmaya çalıştım.” Klaus öfkesini yenik düşüp beni öldürecek miydi yani?Tabi ki beni değil Matt’i öldürecekti.Madison’un anlattığı hikayeden sıkılmaya başlamıştım.Kimse benim tarafımdan anlatmıyordu hikayeyi.Eve gitmeliydim eşyalarımı toplayıp bu şehri terk etmeliydim.Hiç bir şey söylemeden yanından kalktım.Ama Madison’un söylemek istedikleri bitmemiş gibi duruyordu.
“Caroline her şey için üzgünüm.Klaus’un seni bulamayacağı şehre git ve bir daha geri dönme.Eminim bu senin ve karnındaki için daha güvenlikli olacak.Çünkü bu ailenin düşman bulma konusunda pek sıkıntısı yok.” Dedi ayağa kalktı.Nerden biliyordu?
“Sen nerden…” cümlemi tamamlamama izin vermeden cevapladı.
“Hissediyorum.” Dedi
Eve döndüğümde Rebekah yerinden bir gram bile kıpırdamamıştı.
“Bu şehirden gitmek istiyorum.Her şeyi arkamda bırakmak istiyorum.” Dedim.Matt birden ayaklandı.Rebekah ise sinirlenmiş görünüyordu.
“Ve sen Rebekah bu işten uzak duracaksın.” Dedim tehditkar bir tavırla.
“Peki ya bebek Caroline.Sence Klaus’un bunu bilmeye hakkın yok mu?”
“O bir şeyleri bilme hakkını uzun süre önce kaybetti.” Dedim.Aslında burada Rebekah tartışmak yerine hazırlanmalıydım.Bugün bu şehirden kurtulmak istiyordum.
“Söz ver Rebekah hiçbir şey söylemeyeceksin”” bana baktı sadece.Mikaelsonların söz vermek konusunda kesinlikle sıkıntıları vardı.
“Lütfen Rebekah bu bebeği istemiyorum.” Aslında isteyip istememe konusunda karasızdım.Rebekah sadece peki anlamında kafasını salladı.Omuzları düşmüş gözleri dolmuştu.Ama hiçbir şey söylemedi ve gitti.O da gitti.Geriye sadece Matt ve ben kaldık.
“Matt benim bu şehirden gitmem gerek.Beni bulamayacağı bir yere.Gelmek istemezsen anlarım.” Dedim.Yanıma geldi.Yüzümü elleri arasına aldı.
“Nerede olduğunu bilmediğim bir annem ölü bir kız kardeşim var.Ve bunlardan sonra geriye tek kalan sensin Caroline.Sen benim ailemsin.Bunu unutma.Bu işte beraberiz.” Dedi ve bana sarıldı.Yanında iyi dostların oldukça hayat kesinlikle savaşmaya değerdi.Her zaman kıçınızı kollayan arkadaşınızın olması sizi güçlü kılan tek şeydir bazen.
Ve bildiğim bir şey varsa Rebekah bulduğu ilk yerde Klaus'a her şeyi anlatacaktı.Bu hiçbirimiz için kolay olmayacaktı.