Uyandığımda oda da tek başımaydım.Klaus çoktan gitmişti.Her zaman ki gibi.Matt’i düşünerek hemen telefona koştum.Dün gece olanların hepsi gerçekti.Uzun uzun çaldıktan sonra telefona cevap veren olmadı.Tekrar tekrar aradım.Oda da telaşla dönmeye başladım.Açan olmadı ama t.Aslında şu an korktuğum tek şey Matt’in ölmüş olması fikriydi.
Aşağıya inip Klaus’u bulmaya çalıştım.
“Klaus.” Diye bağrındım.Saniyeler içinde yanıma gelmişti.
“Matt nerede.”.Büyük kötü kurt omuzlarını silkti ve en umursamaz tavrıyla
“Bilmiyorum ve umrumda değil.” Dedi.Yine başa dönmüştük.Klaus’un engellerini aşmaya çalıştıkça herkese karşı ördüğü bariyere çarpıp sendeliyordum.Tekrar tekrar deniyor ve yine aynı sonucu alıyordum
“Nikklaus eğer Matt öldüyse…” cümlemi tamamlayamadan Klaus sözümü kesti.
“Korkma Caroline o küçük zavallı arkadaşın hayatta.” Diyerek kestirip attı.Öfkem tüm benliğimi kaplıyordu.Artık yaptıklarına tahammül edemiyordum.Sıçayım gururuna diye bağırmak istiyordum
“Neden her şey için beni suçlamak yerine kendini biraz suçlamıyorsun.Hayatının neresinde olduğumu anlamıyorum.Seninle konuşmak istiyorum ama sen beni görmek istiyor musun onu bile bilmiyorum.” diye bağrındım.Klaus bu ani çıkışı beklemiyordu.Yine bana karşı gardını almıştı.
“Caroline birine aşık olduğun zaman ona tam anlamıyla güvenmeyi öğrenmelisin.Bana güvenmiyorsun Caroline.Bunu inkar etme ikimizde biliyoruz.Sana her baktığımda bana güvensiz bakan o kızı görüyorum.” Dedi.Klaus’la itiraf saatine hoş geldiniz.Klaus ilk defa duygularını tam anlamıyla dile getiriyordu.Bu onun için fazla insancaydı.
“Yanıldığın bir şey var Klaus.Sana güveniyorum çünkü bildiğim tek ışık sensin.Senin için çabalıyorum ama yine aynı sonucu elde ediyorum.Senin için bir şey yapamadığım için üzgünüm.” Dedim.Klaus öfkesini tüm benliğinden atmıştı.Kırgınlığıda öfkesiyle beraber gitmişti.Bana karşı olan tüm bariyerlerini indirmişti.İhtiyacı olan 20 saniyelik deli cesaretiydi..Her şeyi geride bırakıp bana sarıldı.Bende kollarımı ona doladım.Aşık olmak bu hayatta yapabileceğim en iyi şeydi.
“Senin de yanıldığın şeyler var Caroline Forbes.Benim için bir şey yaptın.Bana mutluluk getirdin.” Dedi.Tam anlamıyla sarılamıyorduk.Kocaman karnım buna engel oluyordu.Kendimi ondan geri çekerek gözyaşlarımı sildim ve gülmeye başladım.Mutluydum ve bu anı ağlayarak değil gülerek taçlandırmalıydım.
“Nikklaus Mikaelson bana yaptıklarını bedelini sana ödeticem ama önce Matt’i bulmam gerek.” Dedim en samimi gülümsememle.
“Aslında Caroline Matt bir süreliğini şehri terk etti.Olanlar konusunda kafası karışık.” Dedi.Matt gitmiş olamazdı.Ona ne olduğunu öğrenmeliydim.Onu dönüşüme tetikleyen şey ne olmuştu onu bilmeliydim.Ya da her şeyi zamana bırakmalıydım.Tam anlamıyla her şeyi yerine oturduğunda Matt mutlaka dönecekti ve bende onun için her zaman burada olacaktım.
3 HAFTA SONRA
Hamileliğin etkilerini tam olarak görmeye başlamıştım.Sıcaklık artışı, duygusal bozukluk, aşırı yemek yeme isteği.Evde ayaklı hormon gibi dolaşıyordum.Gereksiz yerlerde ağlamaya başlıyor en ciddi ortamlarda gülüyordum.Ve Matt bunların hiç birini görüp benle dalga geçemiyordu.Matt’ten haftalardı haber alamıyordum.Her şeyi zamana bırakmaktan vazgeçip onu bulmaya çalışmıştım.Ama elde ettiğim sonuç başarısızdı.Sadece bana kargoyla bir kamera göndermişti.Orada olmadığı her anımı kaydetmemi istiyordu.İleride küçük Mikaelson’un izleyip tebessüm edebilecek her şeyi ölümsüzleştirmemi istiyordu.İşte bugün onun için tam vaktiydi.
Elimi kamerayı alıp bebeğim için video çekmeye başladım.Kamerayı kendime çevirdim
“Merhaba tatlım.Ben senin annenim.En çok beni seveceksin anlaştık mı.” Dedim kamerayı çevirip odadan çıktım.Ona kökenleri tanıtmak istiyordum.Aslında ona ailesini tanıtmak istiyordum.Odadan çıkar çıkmaz Kol ile karşılaştım.
“Hey Kol küçük Mikaelson için bir şey söylemek ister misin?” dedim en sevecen halimle.Kol’un kameraya hayır diyeceğini sanmıyordum.Kameraya yaklaşarak
“Merhaba tatlım.Benim hakkımda bilmen gereken tek şey en yakışıklı köken olduğum.” Dedi sinsi sırıtarak.
“Ve tatlım bu da Kol genelde egosuyla birlikte gezer.” Dedim.Kol bana sadece gülümsemek ile yetindi ve ortadan kayboldu.Vampirlerle yaşamanın birinci kuralı onların aniden ortadan kaybolmalarına alışmaktı.
Aşağıya inip Rebekah’ı buldum.Kamerayı Rebekah doğru tutarak
“Bu da Rebekahh.Onunla ilk tanıştığımızda onun bir pislik olduğunu düşünmüştüm.Şimdi fikirlerim değişti.Artık onun sürtük olduğunu düşünüyorum.” Dedim gülerek.Rebekah'da gülmeye başlamıştı.Kameramı Rebekah’dan Elijah’a çevirmiştim.
“Bu da asilliği ve nezaketiyle herkesi alt edebilecek ve bu evdeki en aklı başındaki kişi Elijah.Hey Elijah ona bir şeyler söylemek ister misin?” diye sordum.
“Bir şeyi asla unutma tatlım aile her şeydir.” Dedi sadece.Hadi ama..Klaus’u aramaya başladım.Resim atölyesinde buldum onu.Genelde resim yaparken rahatsızlık edilmekten pek hoşlanmazdı ama bu özel durumdu.
“Ve tatlım.Bu da baban.Sana şimdiden söyleyim sabahları asla geç uyanmana izin vermeyecek.” Dedim gülerek.Klaus gamzelerini ortaya çıkaran bir gülümsemeyle
“Ve tatlim annende tanıdığım en manyak en uykucu en tembel kişi.” Dedi.
“Hey ben uykucu ve tembel değilim.” diye söylendim.
“Aslında Caroline öylesin.” Dedi şımarıkça
“Bilgin olsun diye söylüyorum üşengeç insanlar her zaman daha zekidir.” Dedim dilimi çıkartarak.Bu hayal ettiğimin çok ötesinde bir şeydi.Klaus bana olan savaşını aylar sonra bitirmiş ve baba olacağı fikrine alışmıştı.Beni asıl korkutan şey mutlu aile tablosunu bozacak herhangi bir şeydi.Bu ying yang gibiydi.Asla tam anlamıyla iyilik olmadığı gibi tam anlamıyla mutlulukta yoktu.
BİRAZ MUTLU OLSUNLAR İSTEDİM VE TÜM HEYECANLARI ÖTEKİ BÖLÜME SAKLADIM J