Ölüm

1.2K 82 11
                                    

Tüm her şey hafızanızdan gitse bile kalbe söz geçer miydi?Peki ya bir insana deli gibi aşık olup ve ondan bir o kadar nefret edilir miydi?

O şehirden ayrılalı bir ay olmuştu.Klaus’un beni bulamayacağını tahmin ettiğim bir şehre yerleşmiştim.Beni,bebeğimi ve Matt’i bulmaması için tek şansım buydu.Ayrılırken tek düşündüğüm her an Klaus’un beni durdurma ihtimaliydi.Ama hiç kimse beni durdurmadı.

“Uyan Caroline.” Diyerek odama girdi Matt.

“Matt ben hamileyim daha fazla uyumam lazım.Bebek için kendim için değil.” Diye söylendim.Bunun yalan olduğunu ikimizde biliyorduk.

“Caroline uyan yoksa krebi kaçırırsın.Hepsini ben yerim.” Dedi ve odadan çıktı.Matt beni tam kalbimden vurmuştu.Bir buçuk aylık hamileydim.Hamileliğim ilk haftaları hariç pek kusma eğilimim yoktu.O yüzden dilediğim gibi yiyebiliyordum.Klaus’a olan öfkemi sadece böyle atlatabiliyordum.

 “”Caroline.” Diye bağırdı Matt.Sesi boğulurmuş gibi çıkıyordu.

“Yapma Matt kalktım zaten.” Diye bağırdım.Ares’in havlama sesleri geliyordu.Ares pek havlamazdı.Hatta hiç havlamazdı.Garip!

Odamdan çıkıp Matt’in yanına gidiyordum ki Matt tekrar bağırdı.

“Caroline acele etsen iyi olur.Biraz ölüyorumda” Lütfen aklımdan geçen şey olmasın.Lütfen….

Karşılaştığım sahne aslında içten içe tahmin ettiğim bir sahneydi.Klaus…

Klaus Matt’i kollarıyla arkadan boğazını kavramıştı.Matt ise onun kollarından kurtulmak için kıvranıyordu.

“Klaus.” Diyebildim fısıltıyla.Ona olan nefretim kesinlikle şu an aşkımı bastırmıştı.Klaus yalnız değildi.Yanında Elijah vardı.Elijah olmasını kendim için avantaj olarak değerlendiriyordum.

“Caroline karnındaki o şeyle kaçacağını mı düşündün?” öfkeliydi.Beni öldürmek istediğini sezebiliyordum.Aşık olduğum adamdan çok uzak bir görüntüydü.

 Ona cevap veremedim.Sadece baktım.Ben sustukça Klaus kollarıyla daha fazla sıkıyordu Matt’i.Matt’in daha fazla dayanacak gücü kalmamış gibi görünüyordu.

Ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilmiyordum.Bebekten kurtulduğumu söyleyebilirdim ama bu onu daha fazla kızdırmaktan bir işe yaramazdı.Elijah’a baktım.Belki bir umut belki bir dayanak aradım.Ama yoktu.Hiç bir şey yoktu.

“Ne bekliyordun Klaus.Bebeğimiz olacak diye kucağına mı atlama mı?” Evet bu kesinlikle daha fazla kızdırmıştı Klaus’u.Gözlerindeki öke her şeyi yakıp geçiyordu.

“Sen Caroline Forbes şımarık bir kız gibi davranmaktan asla vazgeçemeyeceksin.Bundan sonra ben ne dersem o anladın mı.” Diye bağırdı.Aslında bağırmaktan öte bir şeydi kükrüyordu resmen.Klaus benden cevap vermemi istemiyordu.

“Matt’i bırak Klaus.Onun bu konuyla hiçbir ilgisi yok?”

“Matt umrumda mı sanıyorsun.O benim için değersiz candan başka bir şey değil.” Dedi ve tek eliyle Matt’in boynunu kırdı.Matt’in cansız bedeni yere yığıldı.Sadece Matt diye bağırabildim.Ondan sonra tek hatırladığımsa Elijah’ın şırıngayı boynuma dayaması oldu.Her şey karanlıktı.

 Uyandığımda gözlerim etrafta tanıdık bir şeyler aradı.Herhangi bir şey.Ama tek gördüğüm karanlıktı.Yanı başımdaki şifonyerde gece lambasını görebiliyordum.Tek hareketle ışığı yaktım.Burası benim odam değildi.Gözlerimi kapadım ve yaşadığım her şeyin rüya olmasını diledim.Matt’in ölmemiş olmasını diledim.Açtım her şey aynıydı.Acım aynıydı.Matt ölmüştü ve bunu Klaus yapmıştı.Kalbime kazık saplamasını tercih ederdim.Unutulmuş terk edilmiş hissediyordum ve daha çok suçlu gibiydim.Onun asla benimle gelmesine izin vermemeliydim.Güçsüzdüm çaresizdim.Hayata tutanabilecek tek dayanak noktam ölmüştü.Hem de benim yüzümden.

Çaresizce kapıya ulaşmaya çalıştım ama kapı kilitliydi.Kapıyı yumrukluyordum.Herhangi biri beni duysun diye.Ama kimse duymuyordu.

“Klaus lütfen kapıyı aç.” Diye bağırmaya başladım.Kendi yarattığım canavarın hapishanesinde tutsaktım.O kadar bağırdım ve kapıyı yumrukladım ki en sonunda gücüm kalmamıştı.Olduğum yere çöktüm ve hıçkırarak ağlamaya başladım.Artık her şey üstüme gelmeye başlamıştı.Bu acıları hiç yaşamamış olmayı dilerdim.Hatta Klaus’un hiç varolmamış olmasını diledim..Ama hepsi ordaydı.Acı öfke hayal kırıklığı ölüm.Öylece hepsi içimdeydi.

Oturduğum yerden kalkıp yatağa geri döndüm.O kapı asla açılmayacaktı.O kapı üzerime sonsuza kadar kapanmıştı.Yatakta yastığıma sarılıp ağlamaya devam ettim.Hıçkırık seslerimi yastıkla bastırmaya çalışsamda olmuyordu.En sonunda göz kapaklarımla açtığım savaşa yenik düşmüştüm.

 Sabah kapının gıcırtısına uyandım.Zaten kapının açılmasına karşı tetikte yatıyordum.İçeri Elijah girdi elinde kahvaltı tepsisiyle.

“Caroline bir şeyler yemelisin.” Dedi en kibar haliyle.Tepsiyi yatağımın üzerine bıraktı.Gerçekten mi tek derdi benim aç olmam mı?

“İstemiyorum.” Dedim büyük bir öfkeyle yatağımın üzerine koyduğu tepsiyi  yere attım.

“Tek derdiniz benim aç olmam mı ?Hani şu bildiğimiz asil Elijahh arkadaşım öldürüldüğünde nerdeydi.” Ayaklandım kapıya doğru yöneldim.Bu benim o odadan kendimi atmam için son şansımdı.Asil kökenimiz vampir hızıyla gelip kapının önünde durdu.

“Caroline yaşadığın her şey için üzgünüm.” Dedi ve odadan çıktı.Kapıyı tekrar üstüme kilitlemişti.Cama doğru yöneldim.Belki bir ihtimal oradan atlayabilirdim.Camda demirlikler vardı.Tüm odayı gözden geçirdim.İntihar edebileceğim herhangi kesici boğucu bir eşya aradım.Yoktu.Aslında odadan yatak lamba ve dolaptan başka hiçbir şey yoktu.Odayı bana göre düzenlemişlerdi.!!!

 Matt’i hatırladıkça ağlama krizim tutuyordu.Her seferinde hıçkırarak ağlıyordum.Ağlama krizim daha geçmeden kapının tık tıklandığını duydum.Kimse hiç umrumda değildi.

“Defol başımdan Elijahh” diye bağırdım kapıya.Kapının kilidinin çevrildiğini duydum.Kapı açıldı yavaş yavaş.

“Aslında Caroline Elijah ile benzediğimizi hiç sanmıyorum.Ben daha yakışıklıyım.” Dedi pekte aşina olmadığım bir ses.Kol.Tabi ki.Ben işte bu kadar şanssız biriydim.Hançerinden kurtulmuş Mikaelsonların etrafta rahatça dolaşabildiği bir zaman da hamile kalmıştım.

“Berbat halde olduğumu hatırlatmak için buradaysan zaten biliyorum.” Dedim.

Sinsi sinsi gülerek karşılık verdi

“Evet Caroline berabt bir haldesin ama bunu söylemek için burada değilim.” Dedi.Kapıyı öylece açık bırakıp gitti.Kapı açıktı.Bu imkansızdı.İşte tam vakti diye düşündüm.

Kapıdan ürkerek çıktım.Kimse yoktu.Bu gerçek miydi. Merdivenlerden koşar adım inmeye başladım.Merdivenin başında hiçte ummadığım bir isim beni bekliyordu.Kafayı yiyordum.Belki de rüyadaydım.

“Matt bu sen misin?” diyebildim sadece.Evet bu oydu.

“Küçük bir kızın burada sorun çıkardığını duydum ve bende geldim.” Dedi gülümseyerek.Ona sarıldım.Hissediyordum o gerçekti.

“Ama sen ölmüştün.Bunu gördüm.” Gerçekle hayali ayırt edemiyordum.

Elindeki yüzüğü işaret etti. “Bu sonsuzluk yüzüğü.Doğaüstü yaratıklar tarafından öldürülürsen tekrar yaşama geri dönersin.Biliyor musun bazı cadılar o kadar da kötü değil.” Dedi.Bunu ona kimin verdiği hiç umrumda değildi.O gerçekti ölmemişti ve tam karşımdaydı.Bu her şeye değerdi

 İSTERSENİZ HEMEN YENİ BÖLÜMÜ YAYINLAYABİLİRİM :) :) :) 

İNSAN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin