Biz Düşman Değiliz

1.2K 68 4
                                    

Birkaç haftadır Mikaelson malikanesinde hapistim.Evde  küçük yaramaz çocuk muamelesi görüyordum ki bu benim hoşuma gitmiyordu.Her çocuğun evde girmesi yasaklı olan odalar vardır.Benim de vardı.Klaus’a ait olan odalara girmem kesinlikle yasaktı.Onlar öyle sanıyorlar.

Karnım iyice büyümüştü ya da aynada sürekli karnıma bakmaktan bana öyle geliyordu.Aslında seviyordum karnımın belirmesine.Benim kim olduğumu hatırlatıyordu.

 Kahvaltı yaptıktan sonra tüm Mikaelsonların ortadan kaybolmasını izledim.Genellikle çok kısa süreliğine evde tek başıma kalırdım.Bu da benim yasakları delmem için yeterli bir vakitti.

 Tüm Mikaelsonların tamamen gittiğine emin olduktan sonra yaramaz çocuk edasıyla salınarak Klaus’un resim atolyesine girdim.Genelde yeni yaptığı resimlerinin üstünü kapatırdı.Ben de merak edip hiç açmazdım.Etrafta kurcalanacak bir şeyler aradım.İlgimi çeken hiçbir şey yoktu.Duvarda asılı duran siyah beyaz sürrealist resim çalışmasına baktım.Çok göz alıcıydı.Elimi resmin üzerinde dolaştırdım ki ilk dokunduğum yerde ki sertliği hissettim.Belli ki arkasında bir şey vardı.Resmi tek hamleyle duvardan indirdim..Arkasına sıkıştırılmış kazık vardı.Kazığı çekip çıkardım.Bu kazık hepsinin sonunu getirecek tek şeydi.Ak meşe ağacından yapılmış bir kazık bir kökeni bile saniyeler içinde ölüme götürürdü.Belli ki Klaus ailesini tehlikeden korumak için hiç bakmayacakları bir yerde saklıyordu 

 Alt kattan sesler gelmeye başlıyordu.Kulak kabarttım.Klaus geri dönmüştü.Tanrım beni burada görmemeliydi.Resmi duvara asıp olanca hızımla çıktım.Klaus beni bulmadan aşağı kata inip ben onu buldum.Her zaman ki gibi beni görmezden gelmişti.Burada kaldığım süre içinde en iyi yaptığı şey beni görmezden gelmek olmuştu.Nadiren benimle konuşurdu.O da beni ona ihanet etmekle suçlamak için.Nasıl oluyor da tüm oklar birden bana dönmüştü?Bana her şeyi yaptıramayacağını artık ona göstermek zorundaydım.

Odama çıkıp giyindim.Haftalardır evden çıkmamıştım onun istediği gibi.Artık çıkma vakti gelmişti.Aşağıya indim.Klaus arkası dönük oturuyordu.Belki de beni fark etmezdi çıkarken.Tam kapıya elimi uzatmıştım ki

“Caroline dışarı çıkabileceğini düşündüren şey nedir?” dedi bana dönerek.

“Özgür irade” dedim.

“Senin özgürlüğün benim Caroline anladın mı?” dedi soğukkanlılıkla.

“Ben senin evde beslediğin evcil hayvanın değilim.Sürekli bana ne yapacağımı söylemezsin” İşte Klaus sinirlenmeye başlamıştı.

“Aslında Caroline söylebilirim.Ben bu evrendeki en güçlü canavarım” bana doğru yürümeye başladı.Refleks olarak geri adım atmıştım.Kapının yanında ki masaya çarpmıştım.Üstündeki vazo sallanmaya başlamıştı.

“Dikkat et Caroline o vazo tarihi eser.” Dedi sinsi sinsi gülerek.Gerçekten mi Klaus!!!!Ondan korktuğumu zannediyordu.Benliğimde üstünlük kurduğunu zannediyordu.

 Bazen insana gereken 20 saniyelik deli cesaretidir.Benim şu an yaptığım gibi.

“Senden korktuğumu   mu zannediyorsun Klaus.Korkmuyorum.Ve bu vazo zerre kadar umrumda değil.” Diyip sallanmakta olan vazoyu elimle yere ittim.Klaus’un beklemediği bir tepkiydi.

“Ya da bu vazonun .” diyip bulduğum tüm vazoları kırmaya başlamıştım.Şiddetli bir sinir krizi geçiriyordum.

“Sürekli bana ne yapacağımı söylüyorsunuz. Dur Caroline ,yapma Caroline.Bu evden nefret ediyorum anladın mı.Bu ev mi ölüm mü deseler ölümü seçerdim.” Bu Klaus için son nokta olmuştu.

“Yeter Caroline” diyip beni duvara yapıştırmıştı.Kollarımı çok fazla sıkıyordu.Eminim ki bıraktıktan sonra moraracaklardı.Gözlerimin içine bakıyordu.Aşık olduğum adamın orada bir yerlerde görebiliyordum.

“Ben ne dersem o anladın mı beni Caroline?” dedi.Anlamış olmam uymam gerektiğini göstermiyordu.Odasından çaldığım ak meşe kazığını tişörtümün altından çıkardım.Karnına dayadım.Klaus ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Anladığında ise  öfkeli Klaus yerini hayal kırıklığına uğramış Klaus’a bıraktı.Sıktığı kollarımı sonunda gevşetmişti.

“Bana sürekli kimin lider olduğunu söyleyip durma.Anlamıyorsun demi bizim aramızda savaş yok Klaus biz düşman değiliz.Beni sürekli cezalandırmaya çalışarak kalp kırıklığını yenemezsin” Hiçbir şey demiyordu.Tamamen eski Klaus’tu.Bunu biliyordum hissediyordum.

“İnan bana Klaus kalbinin kırık olması kalpsiz biri olmaktan daha iyidir.”Elimde ki kazığı  yere doğru fırlattım.Ona barış ilan ediyordum.Klaus hiçbir tepki vermiyordu.Yine kendiyle iç savaş yaşıyordu.Sessiz gergin bir bekleyiş içindeydim. Aramızda ki sessizliği birden odaya giren Rebekahh bozdu.

“Burada ne oldu” diye sordu telaşlı be bir o kadar da meraklı görünüyordu.Klaus’un tüm dikkati dağılmıştı ve kardeşine baktı.Rebekahh ikimizden bir cevap bekliyordu.Klaus hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolmuştu.Her şeyi açıklamak bana kalmıştı.

 Rebekah bitmek bilmeyen sabrıyla cevap beklemeye devam ediyordu.Ne düşündüğünü gözlerinden okuyabiliyordum. Klaus’la aramızda ne geçmişti ve neden o kadar birbirimize yakındık.Ve en önemlisi kökenleri öldürebilecek tek silahın  yerde ne işi vardı?

 Rebekah’ı sorularıyla baş başa bırakarak odama çıktım.Hadi ama hamileyim ben.Ona cevap vermeme lüksüm tabiî ki de var.

YORUMLARINIZI BEKLİYORUM :) 

İNSAN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin