"NEFESİN"

2.2K 54 7
                                    

Multimedia Sarp  Kahan:) Kitabımızı okuyan iki asker olduğunu biliyor muydunuz?:)



"Ne demek, işe karışan herkes ölecek?"  Sarp beni evden çıkarmadan önce, Pusat'ın kaburga kemiklerine iki defa sertçe geçirdikten sonra, bana gülümsemiş ve "Hadi gidelim, küçük kızıl." demişti. Bende kafamı olumlu anlamda sallarken saçlarımın uçlarına bakmıştım.

Yani yüzündeki ifadeyi görmemiştim.

Herif, deli bakıyordu.

Herif, Psikopatça bakıyordu.

İyi de herif zaten Psikopattı?

Neyse, olay herifin bakması.

Güzel de bakıyor şerefsiz...

Tabi, öldürecekmiş gibi bakmadığı zamanlarda güzel bakıyor, kesinlikle şuan değil!!!

"İşe karışan herkes ölecek demek, işe karışan herkes ölecek, demek. Neresini anlamadın?" diye sorduğumda telefonumun olmayışı elimi kaşındırıyordu.

"İşe karışanları siktirme bana! Ölmeyecek kimse. Buna izin vermem." Sarp, bir dağ ayısı edasıyla, devasa boyuyla arabada üzerime doğru eğilmişti. Nefesimi kesen deniz kokusu parfümünden gelmiyor olsaydı ona bu yakınlıkta kafa atardım.

Lakin şanslı piç, aynı deniz gibi kokuyordu.

Lan bu herif nasıl deniz kokabilir?

"Senden izin istemedim, Yürüyen Dağ." derken, piercingimi dudaklarımın arasına almıştım. Ne zaman öfkelensem, sinirlensem ya da birinden utansam hep piercingim dudaklarımın arasına gelirdi.

Başka duygu kalmadı mına koyim, diyebilirsiniz ama ben saymak istedim!!!

"Bende senden izin istemeni beklemedim kızıl. İsteyemezsin." Gözlerim kara gözlere çökünce, bakışları yumuşar gibi olsa da bakışlarını kaçırdı ve insiyatife izin vermedi.

"Bu benim meselem. Kimsenin iznine ihtiyacım yok."

Sarp koca ellerinden birini çıplak omzuma koydu ve kara gözleri bir ton daha koyulaşırken, mırıldandı. "Ben kimse değilim."

Elinin sıcaklığı, üşüyen omuzlarıma bir merhem edasıyla yapışmıştı ve bu hoşuma gitmişti. Kafam da gitmişti gerçi, "Sen kimse değilsin." demem bana kafamın kökten koptuğunu söylemenizle eş değer bir cümleydi çünkü.

"Bunu bilmen güzel." Sarp dudaklarıma bakıp bakıp gözlerini kaçırıyor ve elini ensesine atıp duruyordu.

Herif, böyle bile bir insanı nasıl tahrik edebiliyordu? Yoksa ben mi insan değildim?

"Şimdi o kolunu..." diye mırıldanan dudaklarımı yarı yolda durdurup tekrar Dağ'ımın gözlerine baktım. Gözlerinde anlayış görsem de, gözleri gülüyordu. Beni her şeyden çok etkileyen buydu.

Çünkü Sarp dudaklarıyla gülümserdi her zaman, yine de gözlerine ulaşamamıştı hiçbir zaman gülüşleri.

Psikopat, gözleriyle gülünce bir başka sevilesi oluyordu.

"Eee?" diye keyifle bakan Sarp'ın gözlerinden çekip omzumda duran eline diktim gözlerimi. "İstersen komple omzu sana vereyim?"

Kahkahası arabanın içinde yankılanınca, dudaklarım bir tebessüme gebe kaldı. Eli yavaşça omzumun açık yerlerini okşarken, arzu dolu bir sesle mırıldandı,

"Vermeni istediğim şey çok başka."

Bu sefer kıkırdayan bendim.

"Hanım evladı olmadığın bir gün, neden olmasın?"

Sarp homurdanıp elini geri çekince, piçliğim tuttu.

"Evlenmeden olmaz kızım..."

Arabanın yolcu koltuğundan, kucağına zıplamayı becerdiğimde gözleri fal taşı misali açıldı. Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda nefes alış verişinin hızlı solunumu duymak beni keyiflendirince, elim tişörtünün içine kaydı ve sert, esmer omzunda tur atmaya başladı.

Psikopat yutkunup başını geriye yasladı ve koltuğun el verdiğince kendini geri çekti; yani çekemedi.

"Kızıl şeytan..." diye mırıldanınca gözlerim kapalı gözlerini buldu ve dudaklarım onun göz kapaklarını öptü.

"Yeni bir ismim mi var?" dediğimde gözlerini araladı ve hızlı solukları arasında gülümserken cevap verdi.

"Seni almaya geldiğim ilk gün..." Sırıttı. "Gelecekteki çocuklarımın katili olacağın organıma geçirdiğinde, adını koymuştum. 'Kızıl şeytan.'"

Sırıtmam normal miydi?

"Nefesin..." dedi dudaklarım tam köprücük kemiklerinin üzerinde dinlenirken. "Cehennemden daha çok yakıyor."

&

Gözlerim Defnenin bilgisayarı, Titan da seri bir halde dolaşıyordu, Sarp ise sefil bir halde ayak altında dolaşmaktan başka bir işe yaramıyordu.

"48 saattir uyumuyorsun, Minyatür Kızıl." diye mırıldandı 7510. kez.

Cevap vermedim.

Ona gelen telefonları bir bir incelemiştim.

Ona... öleceği günün tarihini veren orospu çocuğunun telefon numarası kullanım dışı olsa da, herifin numarasının izini sürememişti Defne.

Dünyaca ünlü Hacker Defne Tanyeli, küçücük bir telefon numarasının izini sürememişti. Bu bana garip geliyordu, yine de kodlarla aram Defnenin ki kadar iyi olmadığından bunu umursamadım.

Bilgisayarı o kadar çok programla doluydu ki, hepsinin klasörlerini incelemek bile en az bir ay sürerdi.

Gerçi birçoğunu incelesem bile anlamazdım ya, neyse.

"Bana Kadir'i çağırsana Psikopat." dedim gözlerimi bilgisayardan çekip etrafa verirken. Odalarının tümü tamamen dağınıktı. "Ayrıca şu evi de bir temizle."

Sarp üstsüz bir şekilde uzandığı koltuktan gözlerini devirdi. "Kızım sen beni iyice hanım evladı yaptın ha."

Omuz silkerken gözlerim esmer, bronz teninde gezindi. Herifin kasları bile dağ gibiydi. Göğüs kısmı oldukça sıkıydı. Omuzları en az Güney Doğu Anadolu bölgesi kadar genişti. Bir omuzdan diğerine gidebilmek için Jet falan lazımdı. Yine de, hoşuma en çok giden kol kaslarıydı. Hele ki şuan... Bir elini başının altına koymuşken...

Lan bu adamla ne yapacaktım ben?!!!

Kollarındaki damarlar iyice belirginleşmişti, kara gözleri kapalıydı. Yine de uyumadığını biliyordum. Ben uyumadan uyumayacağını söylemişti yarım saat önce.

Kaybedecek vaktim olsaydı, uyurdum ama benim kaybedecek bir saniyem bile yoktu ki.

"Ne kestin küçük kızıl. Her yerim kanadı..."

Gözlerimi çekmedim ondan, gözlerimin kapanmak için verdiği savaşı ancak bu şekilde kazanabiliyordum. Herif uykumu açıyordu. Ha 100 kahve içmişim ha buna bakmışım.

Çok amaçlı Bordo.

Kıkırdadım.

Kıkırdayınca tek gözünü açıp bana baktı. Dudağı o seksi kıvrımını kazandı ve nefesimi kesti. Elimi sertçe sıkarken ona bakmaktan alamıyordum kendimi. O da bu halimi keyifle izlerken daha seksi olmayı başardı; tek kaşını kaldırdı!!!!!

Gözleri güzel olan bir Bordo, sizin ayaklarınızı yerden kesebilirdi.

Gözleri güzel olan Bordo eğer size bakıyorsa muhtemelen bayıltabilirdi.

Bu Bordo size bakarken aynı zamanda gülümsüyorsa muhtemelen onun üzerine atlamak istiyordunuz.

Bu Bordo hem size bakıyor hem gülümsüyor, hem de tek kaşını kaldırıyorsa, o Bordoyu sikerdiniz!!!!!!!

Elimin altında duran fareyi bilgisayardan çıkardığım gibi ona fırlatınca bir şaşırsa da, hızlı refleksleri sayesinde tek eliyle yakaladı.

"Kızım n'apıyorsun? Delirdin iyice."

"Def ol git üstüne bir şey giy Bordo." Sırıtması genişleyince ona atacak bir şey arandım. Bulamadım.

"Niye kendine hakim mi olamıyorsun?"

Üstüne atladım.

Ciddiyim üstüne uçtum.

Yumruğum çenesine inmeden yarım salise önce kafasını kaldırıp, benim koltuğa düşeceğim bir pozisyon alırken aynı zamanda düşmemem için elini de belime yerleştirmişti. Herif Bordo değil resmen Matrix kaçkınıydı.

"Seni bir delirtirim..." lafımı yarıda keserken bakışları büstiyerimin açıkta bıraktığı karnımdaydı. "Zaten delirttin."

"Beni eşofmanlarımla gören bile tahrik oluyor Bordo, kendine nasıl hakim oluyorsun?"

Üzerimde tek eliyle şınav pozisyonu alırken, bakışları gözlerime çıkmıştı.

"Tahrik olmamaya çalışıyorum... Genelde de başarıyorum ama senin bu benden tahrik olmuş halini görünce... işte o zaman devrelerim yanıyor be kızıl."

Dudakları dudaklarım yaklaştı ve izin ister bir tavırda gözlerime baktı. Orada gördüğü şeyle eğildi ve dudakları dudaklarıma dokunacakken... biri çığlık attı. 

"Ay gözlerim!!!!! Gözlerim kanıyor!!! Abi ne yapıyorsunuz ya?"

Sarp'ın kardeşi Çağla, bir çığlıkla benim emektar Bordomu koltuktan yere düşürmeyi beni de yerimden sıçratmayı başarmıştı.  

Dev cüsseli Sarp Kahan, yerden söylenerek kalktı.

"ŞU KAPIYI NİYE KOYDUM MINA KOYİM!!!! ÇALIN DİYE ÇALIN!!!"

Çağla zerre sallamadan, ellerini gözlerinden aşağı indirdi.

"Şey yaptığınızı bilseydim bende şey yapardım ama şey yaptığınızı nerden bileyim???"

İçimden, 'Bari öpseydi be...'  diyen sürtük tarafım, Çağla tarafından susturuldu.

"Ay canım kankam! Demek abimle şey yapan sendin... Keşke geç gelseymişim..."

Kaşlarım çatıldı ve hemen Sarp'a döndüm. "Başka kim olacaktı? Başka bir kız mı? Hangi kız? Kızı da seni de siker atarım hanzo Bordo!"

Sarp inanmazlıkla bakarken bile yüzündeki hayran ifadeyi saklayamadığı için kendine sövüyordu, bu kıza hayrandı! Ve kızıl şeytan bunu bilse de, kıskançlığını gizleyememişti.

Sarp, kızların küfür etmesinden nefret ederdi. Hele ki, kız kardeşi Çağla'nın yanında küfür edecek baba yiğit bir kız daha doğmamıştı! Lakin bu kızın o boyasız kırmızı dudaklarına, küfür bile yakışıyordu.

Sarp kendine tekrar sövdü.

"Ben normal değilim, bu kız zaten deli. Çocuklarımız nasıl olurdu acaba?" diye düşünürken yüzündeki aptal sırıtmaya bir anlam veremedi Mihri Tanyeli.


"Sarp!!! Başka kız ne alaka lan?" dedim tekrar bana büyük huşu içinde bakması hoşuma gittiği kadar sinirlerimi de zıplatıyordu.

"Yok başka kız falan." dedikten sonra çalan telefonuna bakmaya gidince bende gelecekte yengeme... yok görümce mi oluyordu ya? Yok. Yengeleri ben oluyorum. O zaman Çağla benim... kayınçom falan mı oluyordu yahu?

"N'aber kayınço?" deyince Çağla hafifçe gülümseyerek baktı bana. "Kayınço ne kız? Görümce diyeceksin."

Kaşlarımı kaldırıp başımı olumlu anlamda sallarken kapanmak isteyen gözlerimi açık tutmak için kaslarını görmek istediğim adama bakındım ama daha gelmemişti. Telefonla konuşuyordu herhalde.

"Sana nasıl çıkma teklifi etti?" diyen Çağlaya döndüğümde kafam bir milyondu.

"Ha?" dediğimde, Çağla benim hala uzanmakta olduğum koltuğa çöktü. Çantasını bir taraflara fırlatırken bir kez daha çanta taşımamanın hoşluğunu tatmıştım.

"Diyorum ki abim sana nasıl çıkma teklifi etti?"

Kaşlarım anlamsızca çatıldı.

"Etmedi ki?"

Çağlanın ağzı açıldı.

"Evlenme teklifi mi etti??!!!"

Kaşlarım daha da bir çatıldı.

"Yoo, evlenmede teklif etmedi."

Bu sefer Çağlanın da kaşları çatıldı.

"Ee, siz çıkmıyor musunuz yani?"

Harbiden...

Lan bu çocuk beni kullanıyor mu!!!

"Yok be... Çıkmıyoruz elleşiyor..." Kendimi frenlemem biraz gecikince Çağla bana ağzı bir karış açık kalmış vaziyette baktı.

"Yani etmedi bir şey teklif." Anlamsız cümlelerime karşı 404 NOT FAUND tarzında bakan Çağla'yı sallamadan Sarp'a bakmak için ayaklandım. Yoksa nikahı basardım ben bu Psikopat'a.

"Ben bir abine bakayım..." diye mırıldanarak ayaklandım, Çağla bir demeden başını salladı yalnızca.

Adımlarım odasının yolunu tutarken, her tarafın her tarafta olması, zerre umurumda değildi. Kesinlikle ben toplayamazdım. Sarp bekliyorsa daha çok bekleyecekti.

Odasının kapısının önünde duraksadım. Kapıyı çalmak için havaya kalkan elim duyduğum cümleyle birlikte, öylece dondu kaldı.

"Hala arıyor. İpucu bulacaktır. Tamam Komutanım. Ve Yiğit? Karına ve çocuğuna iyi bak. Tamam. Eyvallah."

Nefesim kesilirken içimde yaşıyor oldukları gibi aptalca bir fikir belirdi.

Aptalcaydı çünkü tabutlarını görmüştüm! Toprağın altına girerlerken görmüştüm onları!!

Ama... cesetlerini ben teşhis etmemiştim. Ya da annem, ya da babam.

Cesetlerini... Sarp teşhis etmişti.



Evit!!! Yeni bölümümüz!!:) Beğendiğiniz kısımlara yorum atmayı ihmal etmeyiniz e mi:)

-Mihri.

Toz Koparan | Kızıl Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin