"Ben değilim dökülen gözlerinden bu defa.
Ya da sen hiç ağlamadın. "Bir göz yaşı daha akıttı adam ela gözlerinden. Bu söz tam kalbine dokunurken gözlerini yumdu acıyla. Burnunu çekti, gözlerini açtı, titrek bir nefes çekti ve bir damla gözyaşı daha intihar etti ela uçurumlarından.
"Ah! Nerdeyim bilmiyorum ama bu gökyüzü tanıdık gelmiyor."
Bu sözlerle kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Sahi ne yabancıydı bu akşam bu gökyüzü. O yanında olmayınca ne kadar da sönüktü yıldızlar. Ne kadar da siyahtı dünyayı saran o perde. Dibine çökmüş olduğu duvara yasladı kafasını. Daha doğrusu vurdu demeliyiz. Kafasını vurdu duvara ve geri çekecek gücü bulamadı kendinde.
Telefonunu aldı yerden ve gülüşünü sevdiği kızın hesabına girdi. Fotoğraflarına bakıp bir kez daha kaybolmak istiyordu gülüşünde. Gözü son paylaşılan fotoğrafa kaydı. Beş dakika önce paylaşılmıştı. Doğru ya en yakın arkadaşının doğum günü vardı o gün. Şuan onu kutluyor olmamalılardı. O şerefsizin de olduğu bir partiyle. Sinirle kafasını bir kere daha çarptı duvara. Kulağındaki kulaklıkta çalan şarkı değişti ve bir başka acı sözler doldurdu kulağını ve aynı zamanda yüreğini.
"Düştün öyle gözlerimden
Yaş misali bak tutamadım.
Bana öyle bakma yeniden.
Sevemem ki şimdi seni ben. "Ne kadar da genç adama uygundu bu sözler. Susturmak istedi. Canını yakan bu sözleri silip atmak istedi. Kulaklarını tıkamak istedi ama yapamadı. Kalbi öyle acıyordu ki. Ah, neden bu kadar çok acıyordu ki? Sanki... Sanki yerinden sökülüyormuş gibi. Sanki harçenleniyormuş gibi.
Gözlerinden süzülen yaşlar çenesinde kurumaya başlamıştı. Ne çok isterdi şimdi onu yanında. Gelseydi ve silseydi ya göz yaşlarını. Bir kerecik sevseydi ya. Ya da öyle güzel gülmeseydi. Öyle güzel gülmeseydi artık ve tek o sevseydi onu, başkası görüpte o güzel gülüşünü, olmasaydı aşık.
Önünde uzanan boş sokağa baktı. Ne yapıyordu ki burda? Neydi bu bitmek bilmeyen aşk ve onun beraberinde gelen acı? Neydi bu pişmanlık?
Avuç içiyle kafasına vurdu milyonlarca kez.
"Aptal kafam. Aptal! Aptal!"
Sesi sokağı inletirken hıçkırıklarını tutamaz olmuştu. Ne diye söylemişti ki ona sevdiğini? İçinde saklasa olmaz mıydı ki? Uzaktan sevmek neyine yetmemişti? En azından o zamanlar yanındaydı. Onunla konuşuyordu, onunla gülüyordu. Şimdi ki gibi düşman bakmıyordu. En azından o zaman arkadaşıydı. Şimdi ki gibi düşmanı değil. En azından o zaman onun yanında ağlıyordu, şimdi ki gibi o piçin yanında değil.
"Gözlerime baktığında, kimi gördün karşında."
Ağladı. Hiç durmadan. Kendini susturmadan. Hıçkırıklarını bastırmadan. Utanmadan, sıkılmadan. Erkekler ağlamaz diyenlerin inadına. Yorulmasına rağmen yorulmamış gibi ağlamaya devam etti. Bütün şarkılarını dinledi Sancak'ın. Yüreğine dokunan bütün sözleri duydu.
"Bana öyle bakma yeniden.
Dili yok ki ah şu gönlümün.
Sevemem ki şimdi seni ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemimden Dökülenler
Non-FictionYıldızlarla dolu mürekkebe sahip sessiz kalem geceleri çıkardı ortalığa. ☆ Gökyüzünü kendine kağıt yapar gece boyu yıldızlarını akıtırdı. ☆ Her yıldızda farklı bir duygu ve o duygu etrafında dönen düşünceler olurdu. ☆ Sessiz bir yüreğin konuşma ç...