Deliliğe doğru attığım her adımda yaralı ruhumla daha fazla baş başa kalıyordum. Her an bir nebze daha kaybettiğim aklımın yerini ruhumun yaralarını iltihaplandıracak düşünceler dolduruyordu. Sanki, yürüdüğüm yollardaki güzel çiçeklerin dikenleri bana batıyor, kökleri toprağı bırakıp benim kalbime sarılıyor ve onun hayat enerjisini emiyordu. Ruhuma öldürücü bir darbe almadan, kalbimi pespâye bir insanın elinde parçalatmadan, sevdiklerimle paylaştığım koca bir günün ardından yıldızlar saçtıkları ışıkları yarıştırmaya başladığında, daha yeni biçilmiş çimlerin üzerinde, yıldızları kapatmayan tatlı bulutlardan akan birkaç damla yağmur ve ardından gelen buram buram toprak kokusuyla, en sevdiğim şarkı her yerde çalarken gözlerimi sonsuza kapamak istiyorum. Daha yaşamak istediğim çok şey varken, yaşamaktan korktuğum acılar yüzünden ölüme hasret duyuyordum. Huzurla, ölüme kucak açtıktan ya da ölümün dizlerine uzandıktan sonra Dünya'nın en sevgi dolu insanının bahçesinde bulunan kapkara toprakta beyaz bir gül olup, baharın ilk yağmuruyla açmak, yeniden doğmak istiyorum.
Ölüm benden saklanırken ben onun beni bulmasını beklemek zorundayım. O beni bulana kadar ben huzuru başka yerlerde aramaya devam edeceğim, ruhum ölene kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemimden Dökülenler
Non-FictionYıldızlarla dolu mürekkebe sahip sessiz kalem geceleri çıkardı ortalığa. ☆ Gökyüzünü kendine kağıt yapar gece boyu yıldızlarını akıtırdı. ☆ Her yıldızda farklı bir duygu ve o duygu etrafında dönen düşünceler olurdu. ☆ Sessiz bir yüreğin konuşma ç...