6. Bölüm

752 29 1
                                    

Farkettirmeden basket sahasının çaprazında duran banka oturdum. Gerçi dibine gidip bağırıp koşarak banka otursam da beni farketmezdi. Öyle bir odaklanmıştı ki ben böylesini hiç kimsede görmemiştim.

Üstündekilere bakılırsa, benden çok önce gelmiş olmalıydı.

Ter içindeydi. Saçları alnına çarpıp tekrar havalanıyordu. Aynı zamanda saçlarından dahi ter dalmıyordu. Giydiği siyah spor şortu ve üstündeki kolsuz gri penyesi vücudunu sergiler niyetine nemliydi.

Kim bilir kaç saattir oynuyordu. Oturduğumdan beri attığı basket sayısı hakkında ise en ufak bir fikrim yoktu.

Çok ciddiydi. Fazla ciddi duruyordu. Sanki topunu şimdi alsam beni tek elle dövecekmiş gibi. Tüm bahçede onun top sektiriş ve topun belli bir süreden sonra potaya çarpış sesi yankılanıyordu.

Etrafa baktığımda onu tek izleyen ben olmadığımı farkettim. Neredeyse bahçedekilerin çoğu onu izliyordu. Bıraksak yiyecekler be çocuğu! Bana ne canım? Beni ilgilendirmez ama değil mi?

Saate bakmak aklıma geldiğinde cebimden telefonumu çıkarttım. Oha! Ben yarım saatir burada oturuyor muydum yani?

Etrafa tekrar göz attığımda okul çok daha kalabalıktı. Basket sahasına baktığımda o yoktu. Ismi neydi?

Off Başak' a söylemesi için fırsat vermemiştim ki. Ismini bilmek istiyordum. Bu tipe hangi isim olurdu ki diye düşünmedim değil...

Yerimden yavaşça kalkıp ağır adımlarla okulun iç kapısına doğru yürüyordum. İçerde Ferhat'ı görmemle adımlarımı hızlandırdım. Yanına gittiğimde nasıl olduğu, ne ara ve neden olduğu hakkında hiçbir fikrimin olmamasına rağmen sarıldık.

Ona sardığım kollarımı hafifçe kendime çekince "günaydın güzellik" dedi. Senin sesini ısırırım ben ya! Iyiyim çok iyiyim diyecekken bana daha nasılsın bile demediğini çaktım. Ne oluyordu bana?

" Günaydın " dedim. Koluma girip beni kantine sürüklerken "Nasılsın?" dedi. İyiyim tatlı şey sen nasılsın?

İçimden Ferhat hakkında düşündüklerime göz devirdikten sonra gayet sıradan bir şekilde konuşmaya çalıştım. Ona hiç o şekilde bakmamıştım ama bu onun çok sempatik ve yakışıklı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Kantine geldiğimizde herkes ilk başta bize baksa da işine geri dönmüştü.

Ferhat beni bir masaya yerleştirdikten sonra elinde iki kahveyle yanıma geldi. Ah! Hadi ama bu sıcakta kahve mi?

Bana uzattığında gülümseyerek elinden aldım.

"Gerek yoktu, teşekkürler."

Bunun üzerine "Afiyet olsun güzelim" deyip gülümsemesi bende kahveyi, ne kadar istemesem de içme refleksi oluşturmuştu.

Ferhat' la havadan sudan konuşuyorduk ki zil çaldı. Sınıfa çıktım ve son zamanlarda aşkla çalıştığım coğrafya dersine girdim. İşte bu çok iyiydi.

-

Ilk üç teneffüsümü sınıfta geçirmiştim. Bu teneffüs artık bir hava almalıyım diye düşündüm.

Başak'a bakayım dedim ama zil çaldığında hiç bir ayrıntıyı bile gözden kaçırmamak için hemen dışarı çıkan Başak' tan bahsediyorduk. Hadi ama! Şu kızı bir kere teneffüste, sınıfta oturuyorken görsem kafamı kıracağım!

Başak' ı bulmak için tam sınıftan çıkıyorken bir şeye çarpmam yetmezmiş gibi bir de cırtlak bir sesle kulaklarımı kaybetme tehlikesi yaşamıştım.

Aslına BakarsanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin