13. Bölüm

638 20 4
                                    

Zil çaldığında çenemin altında yumruk yaptığım elimin kaymasıyla irkilmiştim. Tahtaya baktığımda tüm tahtanın aralıksız yazı ile dolu olduğunu görmüştüm. E tabi tüm ders boyunca dışarıyı izleyip, yağmur altında ıslanmayı düşünürsem olacağı buydu!

'Bunda ne var canım?' diyeceksiziniz ama demeyin. Bu notlar sınavda çıkacaktıı. Oflayıp puflayarak elime kalemimi aldıp bir saat boyunca yazdım tahtada olanları. Gerçi bir yıl gibi gelmişti bana... 'Ya yağmur dinerse' korkusuyla hızlı yazmaya çalışmıştım. Şimdi de telefonla fotoğrafını çekseydin diyeceksiniz ama demeyin. Adam öyle bir yazıyor ki tahtaya, madde madde düzenli geçirmezseniz kağıda bir şey anlayamazsınız.

Çantamı tek omzuma takıp hızlı adımlarla son dersten bu yana daha bir hızlanan yağmur damlalarına doğru gidiyordum. Kapıdan dışarı bir adım attığımda onun yağmur altında sırılsıklam olmuş, basket oynadığını gördüm. Ah. Hadi ama. Yağmurda bile basket mi? Ismi ne bu çocuğun?

Onun bu görüntüsüne rağmen çok da umursamadım. Yağmur!

Bugün dünyanın en ama en mutlu insanıyım ben.

Her şeyin silinip baştan yazıldığı, yeni ciltli bir defterin konusuyum ben.

Çantamı iç kapının ucuna atıp koşarak bahçenin ortasına gittim. Her adım attığımda yerden yükselen sular ve onların sesleri benim kocaman gülmemi sağlıyordu. Bahçenin ortasına ulaştığımda kollarımı iki yanıma da öyle bir açmıştım ki yağmur damlalarının en ücra köşeme kadar ulaşmasını istiyordum.

Her geçen saniye şiddetini artıran yağmur benim de kahkahalarımı artırıyordu. Saçlarım.. yüzüme,vücuduma yapışmıştı. Vücudum.. sırılsıklamdı, kıyafetlerim bedenime tamamen yapışmıştı.

Suyun berraklığını, saflığını her bir noktamda hissediyordum.

Kafamı gökyüzüne, gözlerim sımsıkı kapalı şekilde kaldırdığımda sertçe yağmaya başlamış yağmur beni çığlıklarımla bir iki kere zıplattırıp kahkahalarıma kahkaha ekledi.

Şu an... Bu dünyadaki her şeye, en güzel olanlarına sahipmiş gibi hissediyordum. Tüm dünya ayaklarımın altındaydı sanki.

Kahkahalarım karın ağrılarıyla bana geri dönerken durup kollarımı karnıma dolamış ama hala gülmeye devam ediyordum.

Sırılsıklamdım! Üzerimden su bile akıyordu! Yağan yağmurdan farkım yoktu. Mutluydum. Uzun zamandan sonra...

Kollarımı tekrar havaya kaldırıp açacakken onun basket topunu beline yaslamış eliyle tutuyor gördüm. Saçları en az benim kadar ıslanmıştı. Su akan saçlarından bazıları alnına yapışmış bazılarıysa özgürlüklerini ilan etmiş havada salınıyordu. Üzerindeki koyu yeşil penyesi ve siyah spor şortu vücuduna yapışmış, tüm hatlarını heykel sanatıymışcasına belli ediyordu.

Yağmurun getirdiği nemle rüzgar da birleşince doğal olarak hava da soğumuştu. Soğuk havayı sıcaktan daha çok seven ben onun zaten farklı renkte olan dudaklarının bu soğukla aldığı koyu kırmızı renkli ve hafif titrek görünce soğuğu daha da çok sevmiştim. Dudaklarından, uzun kirpiklerinden bile su damlıyordu.O kadar kusursuzdu ki... Yağmur damlaları en çok ona yakışıyorlardı belki de. Bedeninin her bir gıdımında gezinen su damlaları onu sırılsıklam yapmışlardı. Kasları üzerinde bır yukarı bir aşağı yapan su parçacıkları daha bir şanslıydı oysa ki.

Kendi ayaklarımın altındaki dünyama döndüğümde kendi etrafımda da dönmeye dönmeye başlamıştım. Aynı zamanda gülüyordum da. Mutluydum.

"Sen gerçekten delisin."

Bunu duyduğumda kollarımı aşağı indirmeden yüzüne daha dikkatli bakıp kaşlarımı hafif yukarı kaldırıp dudaklarımı büzüp omuz silkmiştim. Sonrasında kahkahalarımla kollarımı gerip seslice gülmeye devam etmiştim.

Aslına BakarsanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin