32. Bölüm

345 23 3
                                    

Merhabalar,

Yine fazlasıyla uzun bir bölümle karşınızdayıım.

Ayrıca diğer kitabım 'Nota' ya da bir göz atmanızı isterim. Onda da seri şekilde bölümleri yayımlamaktayım.

Beğenileriniz ve yorumlarınız önemli, unutmayın...

Iyi okumalar

-------

Birden arkadan bir şeyin yere düşüş sesi geldiğinde bulanık gördüğüm yaşlı gözlerimle Tuna' dan ayrılmıştım. Arkamı döndüğümde zaten Tuna' nın ifadesizce baktığı yere ben de bakmıştım.

-

Ferhat...

Kararmaya başlamış havadaki bulutların karanlığını gördüğüm hüzünlü gözleriyle karşımda duruyordu Ferhat. Tuna'ya iki saniye baktıktan sonra buğulu gözlerini gözlerime dikmişti.

Öyle bakıyordu ki yanına gitmek istiyordum, bir şey yok deme ihtiyacı duyuyordum fakat beni halatla birileri bağlamıştı sanki buraya.

Dudakları hareket etmişti. Fısıltıyla söylediklerini okumuştum kuruyan dudaklarından.

"Aslı."

Rüzgar, bir girdapmışcasına çekiyordu beni içine. Saçlarım etrafta salınırken sırtımın hala göğsüne teğet durduğu Tuna ve gözlerimin gözleriyle kılıçla kesildiği Ferhat vardı iki yanımda.

Parıldayan gözlerini bir kere kapadıktan sonra göz bebeklerini benimkilerden ayırmış yere yöneltmişti. Sakince eğilip yerden çantasını almıştı. Bense onu izliyordum arkamda yokluğunu ilan etmiş Tuna'yla.

Söylemek istediklerim boğazımda sıralanmış bir düğüm oluşturmuştu. Ne çözebiliyordum o düğümü ne de bana engel olmasını engelleyebiliyordum.

Çantasının kolunu sımsıkı tutup bize arkasını dönmüş sessizce atıyordu adımlarını Ferhat. Kolunu yavaşça yukarı kaldırıp öndeki saçını arkaya atmış, adımlarını sabit hızda tutuyordu hala.

İkilemdeydim değil mi ben? Şu an arkamda duran Tuna, karşımda giden Ferhat... Hangisinin yanına gitmeli ya da hangisinin yanında kalmalıydım?

Etraf gözümde git gide büyüyen buğultuyla daha da bulanıyordu. Vücudum bu kış rüzgarıyla bir kez daha titrerken üzerimden bir kış daha geçmişti.

Tuna'ya dönüp baktığımda elinden akan kanlar dikkatimi daha yeni çekmişti. Ferhat'a bakmak istediğimdeyse onu görememiştim bile. Gitmişti.

Aralarında bir seçim yapmaksa eğer içinde bulunduğum saha, Tuna'nın eli kanıyordu. Kulağıma bağırışları hapsolmuşken eli kanlı bırakamazdım onu. Ben onun eline bakarken o da kafasını biraz eğmiş benim onun elime bakmama bakıyordu.

Başımı kaldırıp hiçbir şey görmediğim gri gözlerine bakmıştım. Hiçlikten bile eser yoktu gözlerinde. Tekrar eline bakmış avcumun içine almıştım elini.

Gözlerine "Elin kanıyor." demiştim cansız çıkan sesimle.

Ses çıkarmıyordu. Uzun boyuyla yukarıdan izliyordu eğmiş olduğu kafasıyla beni. Başıma taktığım gri bandanamı bir çırpıda çıkarmıştım rüzgar saçlarımı daha çok dağıtırken.

Eli avcumun içinde kanlarla duruyorken bandanamı diğer elimle düzeltip kanayan kısmın üzerine koymuştum hafifçe. Sıcak elini avcumda ters çevirip bandanamı avuç içine de sarıp dolamış, bağlamıştım.

Elini geri bıraktıktan sonra yüzüne bakmıştım başımı yukarı kaldırıp. Gözlerim onun yorgun kıpırdamaz gözleriyle buluşmuştu o an. Artık tamamen kararmış olan havada tek net görebildiğim gri gözleriydi zaten.

Aslına BakarsanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin