Kafamı kaldırdığımda benimle beraber bir çok kişinin de nefes nefese kaldığını gördüm. Saatlerdir dans etmekten bıkmayan insanlar artık birer birer dökülmeye başlıyorlar fakat yerlerine başka insanlar geçiyordu. Anladığım kadarıyla burası dans etmek için yapılan özel bir bardı.
Görülen iki kapısı vardı ve ikisininde önünde de dev gibi adamlar nöbet tutuyorlardı. İçeri ilk girdiğimde beni neden buraya getirdiğini soracaktım fakat girdikten 10 saniye sonra nedenini o söylemeden anlamıştım. İnsanlar buraya içmeye değil, sinirlerini atmak için veya çok mutlu bir olaydan sonra eğlenip dans etmek için geliyorlardı.
Saatlerdir dans etmekten yorulduğum için köşede ki taburelerden birine geçtim ve sızlayan ayaklarıma biraz daha sabretmelerini söyledim. Kafamı tekrardan yere eğdim ve gözlerimi kapatıp nabzımın düzelmesini bekledim. "Ooo küçük kızımız yoruldu demek" gözlerimi açıp ufak bir çığlık attım ve geriye doğru eğildim. "Hey hey sakin ol korkma benim."
Nefesimi dışarıya üfledikten sonra yavaşça ayağa kalktım. "Artık gidebilir miyiz ben yoruldum." Sesimi duyabilmesi için bağararak konuşuyordum. Ellerimle şortumun arkasını temizlemeye çalışırken bir yandan da ona bakıyordum. "Tamam gidelim."
Bardan çıkmak için ileri adım atmaya çalışıyordum fakat sürekli dans eden birileri önüme geçiyordu ve yolumu kesiyordu. biri çok sert bir şekilde omzuma çarpınca arkamı dönüp kimin bana çarptığına baktım.
Kapşonlu bir çocuk hızla arka tarafa doğru ilerliyordu. Sanki benim ona baktığımı anlamış gibi arkasını dönüp bana baktı. Benden birkaç yaş büyük gözüküyordu ve koyu kahverengi gözleri keskin bir şekilde bana bakıyordu. Birisi çocuğun kulağına bir şey fısıldayıp hemen gitti daha sonra çocuğun bana olan bakışları değişti dudağının bir kenarı alayla kıvrıldı ve arkasını dönüp bardan çıktı.
Birinin beni dürtmesiyle hızla arkamı döndüm ve Emreyle yüz yüze geldik. "Orada öylece dikilip kime bakıyorsun sen?" gözleri bir şey bulabilmek için baktığım yönü tarıyordu fakat dikkat çekici hiç bir şey göremeyince tekrar bana döndü. "Hiç. Öylesine dalmışım işte. Artık gitsem iyi olacak."
Cebimden telefonumu çıkarıp saate baktım. Gece yarısına geldiğini görünce sessizce homurdandım. Balkabağna dönüşme vaktiydi umarım amcamlar gelmemiştir. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim.
"Neden bu kadar erken gidiyorsun gece daha yeni başlıyor." telefonumu tekrar cebime koydum ve Emreye baktım. "Dışarı habersiz çıkmıştım." Güldü ve telefonunu çıkarıp bir şeyler yaptıktan sonra telefonu cebine koydu ve tekrar bana baktı. "Hadi seni evine bırakayım. Umarım sizinkiler polise haber vermemişlerdir." ikimizde gülerek bardan dışarıya çıktık.
***
Yol boyunca pek fazla konuşmamıştık. "Teşekkürler." Karanlık olmasına rağmen yüzüne bakamıyordum. "Ne için?" durdu ve öne eğik olan başımı işaret parmağıyla yukarı kaldırdı ve bu sayede ona bakmamı sağlamıştı. Koyu kahverengi gözlerini gözlerime dikmiş benden bir cevap bekliyordu. "Beni gruba kabul ettiğiniz için teşekkür ederim yani bu grup şu ana kadar ismini duyduğum diğer gruplardan daha farklı." Hafifçe gülümseyip elini omzuna koydu.
"Teşekkür edilecek bir şey olmadı sen gruba kendi yeteneğinle girdin ayrıca bu işe yeteneğin var. Herkes her insanın sokak dansı yapabileceğini söyler evet fakat en iyi sokak dansçılarını bulup eğitmek ve onları yarışa sokmaksa bizim işimizdir. Ayrıca bizler sokak dansını sevdiğimiz için yaparız eğer sende dans etmeyi seviyorsan ve bunu ilerletmek istiyorsan bu gruba alınmaman için hiç bir neden göremiyorum."
Elinin omzumda olması biraz garip hissettirmişti. Hafifçe kenara doğru hamle yaparak elinden kurtuldum ve gülümsedim. Bunu söyleyeceğini tahmin edebiliyordum fakat yine de olumsuz bir iki cümle söyler sanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANS ATEŞİ
Genç KurguBen annesi ve babası öldükten sonra hayatını küçük kardeşi Çınara ve sokak dansına adamış bir kızım.