Volkan sabah acı bir telefon sesi ile uyandı. Zaten ancak 2 saat anca uyuyabilmişti. Telefondaki kişi Zeynep'ti. Aceleci bir şekilde 'hemen televizyonu aç' dedi. Volkan hemen denileni yaptı. 'Hay aksi...' İlk tepkisi böyle oldu. Duyduğu haber şok ediciydi. Seri katil yine yapacağını yapmıştı. Tüm İstanbul kayıp organ için seferber olmuşken, kayıp organ hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmıştı.
Ülkenin en çok satılan gazetesinin kapısına bırakılan paketi açan genel yayın yönetmeni, şok olmakla birlikte gazetecilik içgüdüsüyle günün haberini yakaladığının farkında olarak mutluydu. Paketin içinde kesik bir cinsel organ ile birçok harften meydana gelen 'adalet' yazısı bulunuyordu.
Gelen paketin üstünde kendi ismi yazılı olduğu için paketi kendisi açmıştı. Tabii ki, polise haber vermeden önce kanal spikerini aramayı ihmal etmemişti! Seri katil artık ülkenin en popüler konusu haline gelmişti. Ve halkın birçoğuna göre de o artık bir kahramandı. Artık insanların yeni bir idolü vardı.
Zeynep, Volkan'ı, şubenin hemen girişinde karşıladı. Volkan arka arkaya sorularını yöneltmeye başlamıştı bile. 'Koliyi kim bırakmış, görüntü tespit edilebilmiş mi, bırakanın kimliği tespit edilebilmiş mi, bulunan organ Adli Tıp'a gönderilmiş mi vs. vs.' Zeynep, sakin olmasını, önce soluklanmasını söyledikten sonra, yapılması gereken herşeyin yapıldığını, ancak paketi koyan kişinin tespit edilemediğini anlattı.
Bu gelişmeler iyice Volkan'ın canını sıkmıştı. Çok tecrübeli olmasına rağmen bu tür cineyetlerle o da ilk defa karşılaşıyordu. Her zaman bir ipucu olurdu ve soruşturma kontrolü altında ilerlerdi. Ama bu sefer olayları geriden takip etmenin gerginliğini yaşıyordu. Bu da onu oldukça huzursuz ediyordu.
Bütün gün aynı huzursuzluk devam etti. Somut bir gelişme elde edememişlerdi. Üstelik akşama doğru, İl Emniyet Müdürü, kendisini odasına çağırmıştı. Şimdi bir de bunun gerginliğini yaşıyordu. Müdürünün yanına gitmeden önce eldeki tüm verileri çoktan dosyalamıştı bile. Artık müdürünün yanına gitmeye hazırdı.
Giderken de merak ediyordu. Niçin şube müdürü değil de, kendisi çağrılmıştı. Normalde bu durumlarda bilgi verme işlemlerini hep şube müdürü yapardı. İl Emniyet Müdürünü bir veya iki defa ancak görmüştü. Bunları düşünürken çoktan müdürün odasına gelmişti bile.
'Volkan hoşgeldin, geç otur'. Söyleneni ikiletmedi. Volkan, elindeki dosyayı masaya koyup tam söze başlayacaktı ki, müdürü müdahale etti. 'herşeyi biliyorum, birşey anlatmana gerek yok, seni buraya başka birşey için çağırdım'. Volkan'ın merakı katlanmıştı. Müdür Bey devam etti. 'Sabah Vali Bey ile bir toplantı yaptık. Biliyorsun kamuoyunun bu konuyu ilgisi had safhada. Birisinin bu konuda halkı aydınlatması lazım.
Vali Bey bu açıklamayı bizim yapmamızı istedi. Ben de bunu senin yapmanı uygun gördüm. Sen bizim en iyi gelişmiş personelimizsin. Ayrıca dosyanı da inceledim. Adli Tıp konusunda yüksek lisans yapmışsın. Üstelik tez konusu da seri cinayetlermiş. Sen bu iş için biçilmiş kaftansın.
Unutma, bundan sonraki gelişmeleri de bizzat sen halka duyuracaksın. Haber ajanslarına bilgilendirme yapıldı bile. Derhal hazırlığını yap. Unutma katilin mutlaka yakalanacağını söylemeyi ve halkın yardımını istemeyi unutma. Ve son olarak bu katili yakalayamazsan ikimizin de işi biter...' 'Emredersiniz müdürüm'. 'Şimdi gidebilirsin, acele et, toplantı bir saat sonra başlayacak'
Müdürün odasından çıkarken Volkan neye bulaştığını yeni yeni anlamaya başlamıştı. Normalde çok sevinçli ve gururlu olmalıydı. Bir saat sonra meşhur olacak ve gece anahaber bültenlerinden sonra da tüm Türkiye'de onu tanımayan kalmayacaktı. Üstelik müdürünün söylediği sözler de gururunu okşayacak tarzdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul'da Seri Katil
Mystery / ThrillerBir seri katil tüm İstanbul'u kana buluyordu... Ama sadece hak edenleri... Toplum vicdanı mı, yargısız infaz mı? Kararı siz verin. Kitabın kapak tasarımı yazar_veri tarafından yapılmıştır. Kendisine teşekkür ederim.