Kıskançlık

7 0 0
                                    

Sabah kalktığımda saat daha 10.15'di ve Gizem hala uyuyordu. Ben de onu uyandırmadan sessizce kalktım ve yavaşça odanın kapısını kapatıp çıktım. Benim çıkmamla Meryem'in endişeyle yanıma gelmesi bir oldu. Ben neden böyle diye düşünürken Meryem hemen konuşmaya başladı :

Meryem : Dilek, Gizem odasında yok. Nereye gitti acaba, daha yeni geldi dışarı çıkıp kaybolmasın.

Meryem nefes almadan konuşuyor. Benim cevap vermeme bile izin vermiyordu. Meryem konuşup bitirdikten sonra ben konuşmaya başladım :

Dilek : Sakin ol canım, biraz sessiz ol. Gizem benim odamda uyuyor.

Meryem beni duyduktan sonra derin bir nefes alıp rahatladı. Sonra biz aşağı inip kahvaltıyı hazırlarken Gizem geldi ve birlikte kahvaltı yaptık. Etrafı toparlarken benim telefonum çalmaya başladı, arayan Jae Bum'du. Onlar etrafı toparlarken ben de bahçeye çıkıp telefonu açtım :

Dilek : Alo...

JB : Günaydın prenses. Nasılsın?

Dilek : Günaydın. İyiyim sen nasılsın?

JB : İyiyim ben de. Bugün işin yoksa birlikte biraz vakit geçirelim.

Dilek : Tamam, olur. Saat kaçta, nerde buluşuyoruz?

JB : Saat 14.00'da ben sizin eve gelirim.

Dilek : Tamam, anlaştık. Görüşürüz.

Jae Bum'un görüşürüz demesine fırsat vermeden telefonu kapattım ve saat 13.30 olduğu için hazırlanmaya odama koştum. Kot şortumu, beyaz t-shirtümü, beyaz ayakkabılarımı giyip hafif makyaj yaptım ve saçımı düzleştirip koşarak aşağı indim. Aşağı indiğimde kızlar merakla bana bakıyorlardı :

Gizem : Hayırdır kuzen, ne bu acele?

Dilek : Şey... Jae Bum dışarda bekliyor. Benim hemen çıkmam lazım. Görüşürüz.

Deyip evden çıktım. Çıktığımda JB beni dışarda bekliyordu. Hemen yanına gittim ve yürümeye başladık. Biraz yürüdükten sonra çimlere oturduk. Daha doğrusu ben oturdum, Jae Bum da dizime yattı ve gözlerini kapattı.

Dilek : Uyumak için benim yanıma gelmene gerek yoktu. Yatağına yatıp da uyuyabilirdin.

JB : Lütfen, sadece biraz uyumama izin ver. Böyle huzur içinde uyumak istiyorum.

Ben de hiçbir şey demedim. JB uyudu ben de onu seyrettim. Ben onu seyrederken telefonum çalmaya başladı. Arayan Ümit'ti. Ben de çok geçmeden açtım ve konuşmaya başladım :

Dilek : Alo, Ümit. Nasılsın?

Ben telefonu açınca Jae Bum da gözlerini açtı ve Türkçe bilmediği halde beni dinlemeye başladı.

Ümit : İyiyim, sen nasılsın?

Dilek : Ben de iyiyim.

Ümit : Uzun zaman oldu, seni özledim. O yüzden arayıp sesini duymak istedim.

Ümit seni özledimi İngilizce olarak söylemişti. Jae Bum da bunu duyunca çok sinirlendi ve hemen yüzü değişti. Ben onu bu halde görünce daha fazla sinirlendirmemek için Ümit'e "Şey... Benim kapatmam lazım. Biraz işim var da." deyip telefonu kapattım. Ben telefonu kapattıktan sonra Jae Bum sinirle konuşmaya başladı :

JB : Ne bu ya, amacı ne bu çocuğun? Sürekli seni arıyor ve değişik değişik konuşuyor. Bakıyorum sen de durumdan hiç şikayetçi değilsin.

Dilek : Ne demek istiyorsun sen ya. Saçmalama sinirden ileride pişman olacağın şeyler yapıyorsun. Sakin ol biraz. O benim çocukluk arkadaşım.

BİR ANDA GİRDİN HAYATIMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin