O Şey

215 18 3
                                    

Bu sabah kendim uyanmıştım ve yatağımın kenarına oturarak ayılmaya çalıştım. Telefonumun bulduğu çalışma masama giderek telefonumu elime alıp mesaj bölüme baktım. Mesaj bölümü bomboştu. Şaşırmıştım ve tekrar kontrol etmek istedim ama sonuç yine aynıydı. Oysa Lee, bana her sabah günaydın mesajı yazardı, ama şimdi ise yoktu. Acaba hâlâ uyuyor muydu?  Telefonumun ekranına baktım. Saat 05:10' du ve Lee her sabah bu saate bana mesaj atardı. Neyi vardı bu çocuğun? Giderek tuhaflaşıyordu. Dün de okulun ilkbahar şenliğine gelmemişti. Merakıma yenik düşüp onu aradım ama cevap yoktu. Biraz bekleyip tekrar aradım ama sonuç yine aynıydı, telefonunu açmıyordu. Saate baktım, hazırlanmama  daha vardı ama Lee'nin yanına da gidemezdim. bu yüzden ona mesaj atmaya karar verdim.

"Günaydın canım. İyi misin? O garip olaydan beri bir tuhafsın? Dün de seni hiç göremedim. Hasta olduğunu söylemiştin. İstersen yanına gelebilirim. Zaten bugün de festival devam ediyor. Lütfen beni ara veya mesaj at. Senin için endişeleniyorum. Seni seviyorum."

Beş dakika sonra cevap geldi ama sadece ben iyiyim yazıyordu. Bu da ne demek şimdi! Şüphelerim iyice artmıştı ve yerimde duramiyordum. Hızlıca giyinerek evden çıktım. Amacım belliydi. Lee'nin evine gidip, benden ne sakladığını öğrenmekti. Yolda giderken bir yandan bunu düşünüyor, bir yandan da acaba hepsi benim bir hayal gücümün ürünü mü diye düşünüyordum. Lee'nin evine az kalmıştı. Tam evine yaklaşmışken ara sokakların birinde bir ses duydum. Daha doğrusu bir çığlık. Hemen o tarafa koştum ve gördüğüm manzara öyle kötüydü ki rüyalarımda bile görebilirdim. Yerde her tarafı kan olan ölmüş bir kız yatıyordu, gözleri açıktı ve kafası benim olduğum tarafa dönük şekilde bana bakıyordu. Boynunda ise kocaman iki delik vardı.

 Boynunda ise kocaman iki delik vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öylece donakaldım. Kimsecikler ortada yoktu. Hemen polise telefon etmeliyim diye düşündüm. Tam çantamdan telefonumu alacakken, kanlı bir el beni arkamdan tutup, ağzımı kapattı. Direnmeye çalıştım ama arkamdaki çok güçlüydü. Tek hamlede beni yerden kaldırarak, arka sokaklara doğru çekiyordu. Direnip, kurtulmaya çalışıyordum ama faydasızdı. Beni daha da çekti.  Korkmaya başlamıştım. Ya beni de öldürürse. Çaresizce direnmeye devam ettim ve sonunda midesine dirseğimle güçlü bir darbe indirdim. Darbenin etkisiyle beni bırakır, bırakmaz hızlıca oradan kaçtım. Üstüm başım kan içindeydi ama umrumda değildi. Tek istediğim koşmak, daha hızlı koşmak, daha da hızlı koşmaktı. Nereye gideceğimi bilmiyordum, ne yapacağımı da. Acaba beni takip ediyor mu? Ama arkama bakmaya korkuyordum. Yorulmaya başlayınca durdum. Nefes nefese kalmıştım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Bir yandan nefes alışverişimi düzenlerken bir yandan da beni arkamdan yakalayan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. İnsan olmadığı kesindi. Çünkü beni çok kolayca kaldırmıştı. Hayvan olması da mümkün değildi. Peki o şey neydi? Nefes alışverişim düzelince etrafıma bakındım. Çok az insan vardı. Karakol bulma umuduyla etrafta gezindim ve karakolu buldum. Hemen içeri girerek olanları anlattım. Tabi hemen o yere gittik. Ama oraya gittiğimizde ne ceset vardı, ne de kan. Tertemizdi. Bu nasıl olur? Daha az önce burda bir ceset vardı. Polisler travma geçirdiğimi zannedip, ailemi aradılar ve onlar gelene kadar da üstümü değiştirmem için yeni kıyafetler verdiler. Ailem karakola geldiğin de eve gittik.

Sevgilim Bir VampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin